Özet
Tanrı’ya inanma kararını bir bahis olarak ele alan Blaise Pascal, “Pascal’ın Kumarı” adlı bir düşünce deneyini geliştirmiştir. O, Tanrı’nın varlığının kesin olarak bilenemeyeceğinin ancak rasyonel bir birey için en güvenli seçimin, Tanrı’ya inanmak olduğunu öne sürmüştür. Bunun nedenini: inancın sonsuz ödülle (cennet), inanmamanın ise sonsuz kayıpla (cehennemle) sonuçlanabileceği şeklinde açıklamıştır. Pascal bu kararı Beklenen Değer Analizi (BDA) ve Mini-Max (Kötünün İyisi) ilkesi ile temellendirmektedir. Öyle ki Tanrı’nın var olma ihtimali düşük olsa bile sonsuz ödülle çarpıldığında, toplam beklenen kazanç sonsuz olmaktadır. Bu yaklaşım sigorta yaptırma veya sağlık kontrolleri gibi risk yönetimi kararlarına da benzemektedir.
Pascal’ın Kumarı çeşitli eleştirilere de maruz kalmıştır. “Hangi Tanrı?” sorusu, inancın hesapçı bir tutumla benimsenmesi ve Tanrı’nın varlık olasılığının belirlenemeyeceği gibi önermeler, düşünce deneyinin sınırlılıklarını göstermektedir. Bu noktada Nietzsche ve Russell gibi filozoflar, inancın bir bahis konusu olarak değerlendirilmesini eleştirmiştir.
Sonuç olarak Pascal’ın Kumarı kesin bir inanç gerekçesi sunmasa da inanç konusunu rasyonel bir karar problemi şeklinde ele alarak mantıki ve felsefi hatta pratik açıdan ilginç bir bakış açısı sunmaktadır.
Giriş
Blaise Pascal (1623-1662), Fransız matematikçi, filozof ve fizikçidir. Olasılık teorisi ve karar teorisine katkılarıyla bilinen Pascal, Tanrı’ya inanıp inanmama meselesini bir karar problemi olarak ele almıştır. Pascal’ın Kumarı olarak bilinen bu düşünce deneyi, inanç konusunda faydacı (pragmatik) bir yaklaşım sunarak rasyonel karar verme ilkelerine dayanmaktadır. Bu yazıda, Pascal’ın Kumarının mantıksal temelleri incelenecek ve olası eleştiriler değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Pascal’ın Kumarı ve Mantıksal Temelleri
Pascal Tanrı’nın var olup olmadığının kesin olarak belirlenmesinin, mümkün olamayacağını kabul etmekte ancak inanç konusunun bir bahis veya kumar gibi değerlendirilebileceğini ve bu konuda rasyonel bir seçim yapılabileceğini öne sürmektedir. Konunun anlaşılması için aşağıda verilen bir karar matrisi oluşturulabilir:
Kişinin Durumu | Tanrı Var | Tanrı Yok |
İnanan | Sonsuz ödül (cennet) | Küçük bir kayıp (dünyevi fedakarlıklar) |
İnanmayan | Sonsuz kayıp (cehennem) | Küçük bir kazanç (dünyevi özgürlük) |
Bu matris incelendiğinde rasyonel bir bireyin, Tanrı’ya inanmayı tercih etmesi gerektiği ortaya çıkacaktır. Çünkü Tanrı varsa inanç sonsuz ödül getirecek yoksa da büyük bir kayıp yaşanmayacaktır.
Bu düşünceye benzer bir yaklaşım, Hz. Ali’ye atfedilen şu hikâyede görülmektedir: Bir adam Hz. Ali’ye gelip “Neden bu kadar çok ibadet ediyorsun? Ya Tanrı yoksa! diye sorar. Hz. Ali ise ona şu cevabı verir: “Eğer Tanrı yoksa ben yalnızca ibadet etmiş ve erdemli bir hayat yaşamış olurum. Ancak eğer Tanrı varsa sen sonsuz bir kayba uğrayacaksın.” Bu yaklaşım Pascal’ın Kumarının İslam düşüncesinde de benzer bir mantıkla ele alınabileceğini gösteren güçlü bir örnektir. Hatta Pascal’dan önce ortaya çıkmıştır.
Beklenen Değer Analizi ve Olasılk
Pascal inanç kararını olasılık teorisi bağlamında değerlendirmektedir. Beklenen değer (BD: Expected Value) ilkesi gereği kazanç ve kayıpların büyüklüğü ve olasılıkları sonucu etkilemektedir. Tanrı’nın var olma olasılığı düşük olsa bile olasılık sonsuz ödül ile çarpıldığında, toplam beklenen kazanç sonsuz olmaktadır. Bu durum aşağıdaki eşitlikle ifade edilebilir:
BD = (olasılık*sonsuz kazanç) + (olasılık*sınırlı kayıp)
Hesaplama sonucunda, Tanrı’ya inanmak, matematiksel olarak daha avantajlı bir seçim olarak görülmektedir.
Gerçek hayatta da bu tür karar verme süreçlerine örnekler vermek mümkündür. Örneğin sigorta yaptıran biri, olasılığı düşük olsa bile doğal bir afetten kaynaklı büyük bir kayıptan korunmak için önlem alabilir. Bir kişi hayatı boyunca hiç kaza yapmayabilir ancak sigorta yaptırması, büyük bir riskten kaçınmak için rasyonel bir hareket olarak kabul edilebilir. Benzer şekilde Pascal’a göre Tanrı’ya inanmak, büyük bir riskten korunmanın akıllıca bir yolu olarak görülebilir.
Mini-Max (Kötünün İyisi) Teorisi ve Risk Yönetimi
Mini-Max (Kötünün İyisi) teorisi, karar verme süreçlerinde, en kötü durumu en iyi şekilde yönetmeyi amaçlayan bir stratejidir. Oyun teorisi ve yapay zekâda sıkça kullanılan bu yöntem olup özellikle iki oyunculu sıfır toplamalı oyunlarda, karar verme süreçlerini optimize etmek için geliştirilmiştir. Bu teori karar verirken en kötü senaryoyu minimize etmeyi hedeflemektedir. Eğer kişi Tanrı’ya inanmaz ve Tanrı varsa sonsuz cezaya maruz kalabilir. Ancak inanan kişi için en kötü senaryo, küçük dünyevi kayıplardır. Dolayısıyla en güvenli tercihin, Tanrı’ya inanmak olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Benzer bir mantık, sağlık alanında da görülmektedir. Örneğin bir doktor birisine “sizde nadir bir hastalık olma ihtimali düşük ancak erken teşhis edilmezse ölümcül olabilir” derse en kötü senaryoyu minimize etmek isteyen bu kişi, test yaptırmayı tercih edecektir. Bu davranış Pascal’ın Kumarının modern karar alma süreçlerinde de nasıl uygulanabileceğini gösteren başka bir örnektir.
Eleştiriler ve Alternatif Görüşler
Pascal’ın Kumarı birçok eleştiriye de maruz kalmıştır. Bunlardan bazıları aşağıda verilmiştir:
- Hangi Tanrı?: Pascal’ın argümanı belirli bir dine işaret etmemektedir. Zira farklı dinlerde farklı Tanrı anlayışları söz konusudur. Dolayısıyla önerme (argüman) tüm dinler için geçerli olmayabilecektir.
- Gerçek İnanç mı?: İnanmanın matematiksel bir bahis olarak değerlendirilmesinin, içten gelen samimi bir inanç yerine, pragmatik ve hesapçı bir tutum yaratabileceği; bunun da iman açısından pek de hoş karşılanmayacağıdır.
- Olasılıkların Belirlenemezliği: Tanrı’nın varlık olasılığının bilinemeyeceği ve sübjektif olduğu için analizin ne kadar geçerli olduğu konusunun net olmamasıdır.
Özellikle Friedrich Nietzsche ve Bertrand Russell gibi filozoflar, inancın bir “bahis” olarak görülmesini eleştirmiştir. Nietzsche’ye göre inanç, kişisel bir tercih ve anlam arayışından doğmalıdır ve bir tür sigorta poliçesi gibi değerlendirilmemelidir. Russell ise herhangi bir Tanrı’ya inanmayan birinin Pascal’ın Kumarına göre inançlı olması gerektiğini ancak bunun zorla benimsenmesinin pek de mümkün olamayacağını savunmuştur.
Sonuç
Pascal’ın Kumarı dini inancı kesin bir bilgi olarak sunmasa da karar teorisi açısından en güvenli seçeneğin inanç olduğunu savunmaktadır. Beklenen Değer ve Mini-Max ilkeleri çerçevesinde ele alındığında ise mantıksal olarak Tanrı’ya inanmanın daha kazançlı olduğu görülmektedir. Ancak bu yaklaşımın felsefi ve etik açılardan eleştirileri de göz önünde bulundurulmalıdır.
Sonuç olarak Pascal’ın Kumarı, inanç üzerine rasyonel bir perspektif sunan önemli bir düşünce deneyidir. Aynı zamanda günlük hayatımızdaki risk yönetimi, sigorta ve sağlık kararları gibi pek çok konuda da uygulanabilir bir modeldir.