Medimagazin’in 35. sayısında köşe yazarlarının “Altını çizdikleri” sorunları okudum. Hizmet anlayışları ve mesajları için hepsine ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca aynı gazetede yazı yazmaktan ve hizmeti paylaşmaktan da mutlu olduğumu belirtmek istiyorum.
Bu yazımda değerli köşe yazarlarımızın, vurguladığı ve bizim de öne çekmek istediğimiz görüşlerini alıntı yaparak güncelleştirmek istiyorum.
Sayın Yıldırım, “devletin muayenehanelere daha fazla değer vermesini ve muayenehaneleri devreye sokarak daha iyi hizmet verebileceğinin” altını çizmektedir. “Avrupa Birliği’ne girme sürecinde bu görüşün geliştirilerek uygulamaya geçilmesinde büyük yarar vardır düşüncesindeyiz.” Ayrıca bir ilavemiz var; bir öğretim üyesinin açtığı muayenehanede kendi branşı ile ilgili asistan yetiştirme ve uzmanlık belgesi verme yetkisini de taşıyacak bir değişikliğe gidilebilir. Türkiye koşullarında öğretim üyesini daha verimli hale getirmek, muayenehaneleri kurumsallaştırmak ve en az masrafla uzman yetiştirmek avantajını yakalayabiliriz. Özel sektörü güçlendirirken bilimsel alt yapı kazandırma sürecini de başlatmış oluruz.
Sayın Pektekin, “hemşireliğin, sağlık ekibinin temel dinamiği olduğunun” altını çizerek, “Sekizinci beş yıllık kalkınma planına göre 2000 yılı için 100 bin hemşireye ihtiyaç varken sadece 12 bin kişi göreve alınabiliyor!” diyor. Yani yaklaşık olarak “Ondabirlik” bir kadro istihdamıyla sağlık hizmetlerimizin temel dinamiği olan hemşirelerimizi hayatlarından bezdiren bir politika izlemekteyiz. Sayın Pektekin çok haklısınız. Bizim A. Ü. Tıp Fakültesi Cerrahi Onkoloji Bilim Dalı’nın 28 yatağına bakan hemşire sayımız “iki” ile sınırlıdır. Üstelik kliniğimiz ‘Onkolojik Cerrahi” gibi hasta bakımı ağır bir nitelik de taşımaktadır. (Normalde üç hastaya bir hemşire düşmelidir.)
Sayın Çelik, Temel Tıp Bilimlerinin bu günü ve geleceğinin altını çizerken “… hazır kitler”le zaman kaybeden bir anlayışın egemen olduğunu vurgulamaktadır. Bu statiklikten kurtulmak için, Temel Tıp Bilimleri’nin bilimsel düşünce ve araştırma sürecine girme adına, temel kavramların oluşma aşamasını öne çeken bir bilim politikasını geliştirme ihtiyacı her disiplinden öncelikli ele alınmalıdır.
Sayın Cinaz, “Kurumlaşan üniversitelerin eğitim düzeyleri daha yüksektir” gerçeğinin altını çizmektedir. Günümüzde YÖK’ün bilimsel disiplinlerle ilgili hazırlıklarının tartışıldığı bir ortamda üzerinde durulması gereken önemli bir tesbit olduğunu düşünüyoruz.
Sayın Güner, ‘Dispozabl malzemeler” ile ilgili makalesinde “Dispozabl malzeme kullanımına asla karşı değiliz, ancak tüm malzemeler böyle dispozabl mı olmalı?” diye soruyor.
Her şey ihtiyaca göre olmalı. İhtiyaca göre üretilmeli ve tüketilmeli.
Ünsanları bile dispozabl olarak değerlendiren bir ortamda öncelikle “Düşünce devrimine ihtiyaç var demektir”
Sayın Dündar’ın “Acaba doktorların hastalarına yalan söylemeye hakları var mıdır?” sorusunun ne kadar haklı bir soru olduğunu günümüz ortamında ivedilikle tartışmalıyız. Yalanı meşrulaştırmaya çalışan politik zihniyetlerin hasta tedavisine kadar bulaşma riskini dışlamalıyız.
NOT: Hocamız, Prof. Dr. Kaplan ARINCI’ya Allah”tan rahmet ve sağlık ordusuna başsağlığı diliyoruz.