Türk Alman Jinekoloji Vakfının 20. yıl kongresini geçtiğimiz ay Antalya’da gerçekleştirdik. Tam 29 farklı ülkeden bin 200 katılımcının izlediği kongremizde, doyurucu bir bilimsel ve sosyal programın yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri ve İtalya’dan iki canlı cerrahi yayınının her birine 600’den fazla meslektaşımızın aktif olarak katılması bizleri çok sevindirdi. Aldığımız pek çok olumlu geri bildirim içinde yabancı katılımcılarınki bizleri daha fazla mutlu etti. Hele Kuveyt’teki bir eğitim hastanesinin sorumlusu olan meslektaşımızın “Bölgemizde bu kadar bilimsel düzeyi yüksek bir toplantı organize edilebileceğini hayal bile edemezdim.” şeklindeki maili bütün yorgunluğumuzu bir anda aldı götürdü.
Kırk beş yabancı ve 120 Türk konuşmacının olduğu kongremizin en ilginç konuklarından biri de hiç şüphesiz İsviçre’den Prof. Dr. Marc Possover idi. Dünyada laparoskopiile pelvik sinirleri bulup uyguladığı yöntemlerle bu sinirleri ilgilendiren pek çok hastalığı (kronik pelvik ağrı, endometriyozis, kanser ağrıları, dekübitis yaralarının tedavisi, alt ekstremite felçleri gibi) tedavi edebilen çok az sayıdaki uzmandan biri olan Possover, bakın nelerden bahsetti:
Possover“nöropatik pelvik ağrının nöropelveolojik yöntemi”ni anlatırken; anatomik planlar, yapılan diseksiyon işlemi ve neden eksternal uyarım yerine direkt sinirin kendisine ulaşarak bir kateter yardımıyla sinir dokusuna uyarı verildiğini açıkladı. Burada sinirin tamamına stimülasyon yerine, fonksiyonu gerçekleştiren dal üzerine stimülasyonun daha başarılı sonuçlar verdiğinin altını çizdi. Vücut dışından yapılan stimülasyonun tüm sinir kökünü uyardığı ve ağacın gövdesine uyarı vermek anlamına geldiği, gereksiz yere ilgisi olmayan dalların da uyarıldığı, ilgili dalın uyarılamaması nedeni ile sonucun başarılı olamadığı vurgulandı. Nörojenik üriner inkontinans ve anal inkontinans tedavisinde de başarı ile kullanımından bahsedildi.
Marc Possover, başka bir sunumunda da“pelvik sinirlerin kontrolü/iyileşmesi için LION işlemi”ni anlattı. Burada, paraplejik bir hastanın uygulanan sinirsel stimülasyon ile iki yıllık dönemde, önce ayağa kalkması, sonrasında da minimal yardımla yürümesini izlemek heyecan vericiydi. Ayrıca, dekübitis ülserlerinde sinirsel stimülasyon ile kaslara uyarı yapılmasının kaslarda kalınlaşmayı sağladığı ve bu yaraların iyileşmesini kolaylaştırdığı sunuldu.
Bu ilginç sunumlar, bizlere yepyeni bir bilim dalının doğuşunu da müjdeliyordu. “nöropelveoloji” olarak isimlendirilen bu bilim dalının pek çok genç meslektaşımızı heyecanlandırdığına ve yakında adından çok daha fazla söz ettireceğine hiç kuşkum yok.