Gelir getirici katkı sistemi ya da performans mıydı? Neyse ne! Sistem bize öfkeli ve intikama hazır bekliyor! Buyur bir de sen çıkar öfkeni. Bize niye öfkelisin? Mesai saatlerini katlayarak çalıştık diye mi? Haftalık ders yükümüzün çok üstünde ders anlattık diye mi? Araştırmalarımızı mesai sonrası yaptık ve sonuçlandırmak için eve taşıyıp hayatımızdan çaldık diye mi?
Ben biliyorum bize neden bu kadar öfkelisin! Birileri mesaiye gelmedi, baş edemedin, belki de umurunda bile olmadı! Birileri derslerini anlatmadı, görmezden geldin. Birileri hastasını önce muayenehanesinde gördü, sonra hastanede tedavi etti. Birileri orada burada gezdi, kongredeyim dedi, ama sen yine oralı olmadın. Bir avuç insan vardı böyle, kan emici. Bunların bir işe yaramadığını sen de biliyordun. Baş edemedin çalışmayanla, işe yaramayanla. Her zaman yaptığın gibi kurunun yanında yaş da yanar deyip… Şimdi ben de sana soruyorum, gerçi bu hakkı bana pek tanımadın, sesimi duymazdan geldin, kulaklarını tırmaladı sesim, o zaman da sus diye boğazıma sarıldın. Bunların hepsini yaptın! Gücün bana ve benim gibilere yetti, gerçi sen öyle sandın. Biz bilim yapmak istedik, biz insanı sevdik. Zaten bunun için hekim olduk, akademisyen olduk. Sen sanıyor musun ki hepimiz unvanları dükkan tabelasına yazmak için aldık? Onu da bize zor verdin ya neyse! Şimdi bize diyorsun ki boş ver bu bilimi, zaten bilim yok bunların hepsi filim! Diyorsun ki para kazandırırsan sana da belki biraz veririm. Ya nasıl bir şeysin sen? İlk Çağ’da, Orta Çağ’da devlet insanlara sırf düşünsün diye arka çıktı bunu biliyor musun? İbn-i Sina, İbn-i Rüşd o kadar bilgiyi köyden köye hasta bakarak, sürümden kazanarak, sırtında kırbaç şaklayarak mı üretti sanıyorsun?
Anayasal haklarım var benim! Benim dinlenme hakkım var, aç oku Anayasa Mahkemesi ne dedi? Beni günde 11 saat çalıştırabilirsin, yok daha fazlası. Gece sabahlara kadar çalan telefona bakmayacağım! Ben dayanamam bakarım, insana saygım var. Ama senin o çalıştırmak istediklerin var ya bak ben sana söylüyorum, onlar yine yolunu buluyor. Ben vatandaşlık görevimi yapıp sana söylüyorum. Merak ediyorum, temel tıpta görevli akademisyene az bir ücret ödersen, araştırmayı teşvik etmezsen on yıl sonra nice olacak ülkenin hali? Diyorsun ki bildirin yoksa, konuşma yapmıyorsan kongreye de yıllık izninden git. Gençler ne olacak? Nasıl bilim insanı olacak onlar? Olsun istemiyorsan açıkça söyleyeceksin! Anayasa diyor ki “Memura angarya iş yaptırılamaz!” Yalan bu! Yaptırırsın görev, üstüne görev iş üstüne iş. Ama yapana!
Ben senin derdini anlıyorum, hak verdiğim yerler de var. İşimizi iyi yapalım bunu demek istiyorsun galiba. Ey devletim, ey yönetenler ya da yönetmeye çalışanlar sen de işini iyi yapacaksın! Çalışma saatleri ve ücretlendirmeler mutlaka netleştirilmelidir, görev tanımları açıkça yapılmalıdır. Aksi takdirde her karar yönetenlere kalır, açıkça söyleyeyim 2547 orada duruyor, rektör ne derse o olur. Bu çok riskli bir durum. Hepimizin beden ve ruh sağlığını bozar. Ne yapmalıyız peki? Ben akademisyenim paradan fazla anlamıyorum, anlasam tüccar olurdum. Benim aklım hep nasıl yayın yaparım, ne yazsam, gençlere ne anlatsam, neyi öğrenmeliyim ve öğretmeliyim gibi sorulara çalışır. Yani ben pek sizin işinize yaramam. Ben ben diyorum; bu aslında biz biz demek, bu paradigmayı savunanların tarzı yani.
Benim sana ne yapacağını söylemek ne haddime, sen otoritersin bunun yeni olmadığını da söylemeliyim. Yeter artık, bizi de dinle. İşimizi iyi yapalım, biz de bunu istiyoruz. Ama araştırmaya, bilgi, görgü artırmaya olanak ve zaman tanımazsan nasıl olacak? Bilgi de tükenir. Günde on iki, on üç saat oradan oraya koşarak bilim üretilemez. Boş zaman lazım. Boş boş duvara bakacağım, okuyacağım, analiz ve sentez edeceğim. Arada bir kendi kendime konuşacağım, bazen coşacağım, öykündüğüm öncüllerim gibi “Buldum!.. Buldummmm!” diye bağıracağım. Heyecanla yan odadaki meslektaşıma koşup anlatacağım yakaladığım ipuçlarını. Laboratuvarda sabahlayacağım, güneş üstüme doğacak, fark etmeyeceğim. Masamda kâğıtlar kaybolacak, yemek yemeyi unutacağım. Bilim yapmak böyle birşey. Niye set çekiyorsun önümüze? Bunu zaten asla yapmamışların düzenbazlığı yüzünden neden bizden alıyorsun ki öfkeni? Biz zaten masum ve mazlumduk!