Bir patırtı, bir patırtıdır gidiyor. Ülkemiz, tarihinin en büyük krizini yaşıyormuş. Şöyle olursa kurtulurmuş, böyle davranılırsa kurtulunurmuş. Birazı gri, olmadı, birazı pembe tablolar. Vatandaşı biraz televolelerle avutma, olmadı biraz korkutma. Olmadı aba altından sopa göstermeler. Dünya bankası, IMF den gelecek kredilerin beklentileri.
Sanki her bir şey sayın Cumhurbaşkanının anayasayı fırlatması ile oldu. Olan şu ki o güne kadar halktan gizlenenler birden ortaya çıkıverdi. Arabanın direksiyonunda olanlar düşüşü göremediler, ya da gördüler de engelleyemediler, daha da kötüsü belki önemsemediler.
Diğer işlere fazla bulaşmadan kendi konumuza dönecek olursak. En basitinden ülkemizde imal edilmesine rağmen basit cerrahi malzemeleri bile, ithal olanlardan seçen kim? Yıllarca tepe tepe kullanacağımız ameliyat ekartörlerini bile sırf marka olsun diye 5-6 misli fiyatlarla ithal olanlardan alanlar kim? Çok kullanımlı malzemeler yerine dispozabl cerrahi malzemeleri tercih edenler kimler? Bu ülkede EKG cihazı, koter cihazı yapılmıyor mu? Tek özelliği yukarı aşağı kalkmak, sağa sola dönmek olan muayene masalarını bile, ülkemizde mükemmelleri yapılmasına rağmen orijinal ve de pahalı olacak diye ithallerden seçenler kimler?
Satamayacak olduktan sonra, sanayici neden imal etsin. Fabrikalar birer birer kapanıyor. Her gün işsizlere binlercesi ekleniyor. Kimin umurunda. Kapanan fabrikalar Bulgaristan’da Romanya’da yine bizden sermaye ile açılıyor. Ancak işçileri bizlerden değil. İşçiler oralardan ya Bulgar ya Romen, ya Macar. Bizimkilerse işsiz, bizimkiler acıklı, bizim aileler perişan durumda.
1980’lere kadar yurt dışına gidenler bavullarını doldurdular. Sonra ithalat serbest oldu, dışarı gitmeye bile gerek kalmadı. Ver elini 90 lar, girivermişiz gümrük birliğine. Gelsin mallar dışarıdan, aldık aldık. Almalara doyamadık. Fabrikalar, atelyeler, işyerleri kapandı kimseciklerin umurlarında olmadı.
Ev mi yaptırıyoruz, seramikler, mutfağımız İtalyan, paramız çıkışmazsa o zaman taklidi. Yollar bozuk, arabalarımız son model ithal. Gidip bir kez daha dikkatlice bakın mağazalara, süpermarketlere. Makarnadan buzdolabına, çamaşır makinasına, şampuandan ayakkabıya kadar herşeyin ithalini bulmak mümkün. İthal malı çorap hatta don bile var don, alan olduktan sonra.
Basit ev aletleri, bıçak ya da gül makası mı aradınız? Türk ustalarının yaptıklarının yaptıklarının yanında ithalleri var. İthallerin ambalajları daha cafcaflı daha şık. Onlar daha albenili. Duvara raf mı yapacaksınız ithal tahtalarımız var, boy boy, çeşit çeşit.
Alın alın Hans yapsın, siz alın, Miyagi, George yapsın hemen alın. Hep yabancılar kazansın, çil çil dolarlar eurolar dışarı uçup gitsin.
Yerli ilaç sanayii ithalcilerin kıskacı altında. İthalatın karşılanma oranı % 10’lara kadar gerilemiş durumda.
Bu ülkede istihdama, katma değer yaratana değer verilmedikçe, fabrikalar işyerleri kapandıkça, krizlerimiz de bitmez, dolayısıyla polisiye olaylarımız da bitmez.
Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Kamaralarımız, lüksünden, en fakirine farklı farklı olsa da, güvertemiz aynı. Hastanede, camide, stadyumda ya da yolda en fakiri ile, en zenginimiz yan yana.
Hiçbirimizin gemimizi değil batırmaya, su almasına bile seyirci kalmasına hakkımız yok, kaptanından, süvarisinden, çımacısına kadar.
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar derler. İşte şimdi kıyamet kopuyor. Hem ülkede hem de dünyada. Her şey rant için. Aç tavuk darı ambarını deler derler. Deliyorlar. Kapkaççılar neden bu kadar arttı dersiniz? Neden devlet büyüklerimiz eskort korumalarla gidiyorlar? Neden devlet dairelerinin etrafları demir parmaklıklarla duvarlarla çevriliyor?
Yollarda ithal malı giysilerinizle, ithal malı son model arabanızla ne kadar rahatsınız, ne kadar güvendesiniz?
10
önceki yazı