Bu konu modern tıbbın önemli sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Başka uzmanlık dallarında durum nasıldır bilmiyorum, ama bizde, "beyin ve sinir cerrahisi"nde ve de özellikle kendi ilgi alanım olan "omurga cerrahisi"nde durum oldukça vahim.
Gün geçmiyor ki sık rastlanan basit desek yanlış mı olur?- bir baş ağrısı için istenen kraniyal MRG’de iyi huylu bir beyin tümörüne rastlanmasın veya bir laküner infarkt rapor edilmesin, kıyametler kopabiliyor. Belki yıllardır sessiz duran ve baş ağrısına hiçbir şekilde katkısı olmayan bir menenjiyom opere edilebiliyor, hasta böyle bir cerrahinin komplikasyonlarına ve morbiditesine katlanmak zorunda bırakılabiliyor.
Burada deneyimli cerrahlar bu "rastlantısal patolojiler"in aslında "sessiz patoloji" olduğunu fark ediyorlar ve izlemeyi öneriyorlar. Eğer izlemler radyolojik yöntemlerle olacaksa, bu izlemin aralıkları konusunda bile görüş birliği olması gerekiyor aslında. Ne yazık ki bu görüşlere henüz sahip değiliz. Nedeni de uzun izlem süreleri ile bu "rastlantısal patolojilerin" "bulgu veren" patolojiye dönme olasılıklarını bilmemiz gerekiyor. Aslında buna "hastalıkların doğal seyri" demeliyiz.
Biraz önce söylediğim gibi omurga hastalıklarında, özellikle dejeneratif omurga hastalıklarında bu "rastlantısal patolojiler" daha büyük bir sorun olmaktadır. Örneğin; lomber disk hernisi tanısının sadece radyolojik bulgularla konulması doğru değildir. Normal erişkinlerde -bel ağrısı olsun olmasın- çekilen lomber MRG’lerde yüzde 25 oranında disk hernisi rapor edilmektedir. Yani filmlerde görülen disk hernilerinin birçoğu sessiz patolojilerdir. Servikal bölge için de aynı şey söz konusudur. Her beli ağrıyana lomber MRG, her boynu ağrıyana servikal MRG çekilen bir çağdayız. O nedenle "benim 2, 3, hatta 4 fıtığım var" diye dolaşan sağlıklı kişilerin sayısı artmaktadır.
Omurganın dejeneratif hastalıklarında da "hastalıkların doğal seyri" konusunda bilinmeyenler çoktur. Üstelik burada yavaş yavaş artan bir yakınmalar dizgisi yerine bir kraniyal menenjiyomda veya vasküler olaylarda bu şekilde olabilir- ataklar şeklinde ağrılı dönemler ve arada iyileşmeler sıktır. Bir bel fıtığının veya diskojenik bel ağrısının kendiliğinden iyileşebileceği sanki bilmezden gelinmektedir. Ayrıca, cerrahi girişim kararları dejeneratif omurga hastalıklarında çoğunlukla ağrının palyasyonu içindir, bir nörolojik defisiti iyileştirmek için değildir.
Bu sorunların asıl nedeni görüntülemenin mükemmelleşmesidir. Sanırım diğer uzmanlık dallarında da görüntülemenin mükemmelleşmesi benzer sorunlara yol açmaktadır. Yine de "rastlantısal patolojilerin" hepsinin aslında "sessiz patoloji" olduğunu söyleyecek yeterli klinik serilere sahip değiliz. Bunu öğrenmek için sanırım 5-10 yıllık bir süre daha geçirmemiz gerekecektir.
Ancak, bu sorunlara yol açan bir diğer önemli faktörün fazla/gereksiz görüntüleme isteğinde bulunmak olduğunu iddia ediyorum. Basit bir bel ağrısına lomber MRG isteyip 2 seviye disk dejenerasyonu veya bir eski disk hernisini görmenin tedavi stratejilerimizi ne kadar etkilediğini, hatta ne kadar ekonomik olduğunu tartışmak zorundayız.
Sonuç olarak, eskiden rahatça göremediğimiz organlarımızı, dokularımızı rahatça görebilmenin(!) sıkıntılarını yaşıyoruz günümüzde. Günümüz modern tıbbında çok yinelenmesi gereken bir deyişi vurgulayarak bu yazımı sonlandırmak istiyorum. Lütfen radyolog meslektaşlarım yine alınmasın:
"Filmleri değil, hastayı opere etmeli/tedavi etmeliyiz"