Kıbrıs’ta eskiye göre bir adım atıldı.
Bu beklenen bir durumdu.
Rum tarafının “hayır”, Türk tarafının “evet” demesi, sürpriz olmadı.
Anavatan’ın Kıbrıs dış politikasında farklı bir yöntem uygulaması başlı başına bir başarıdır.
Yöntem farklılığının her zaman farklı sonuçlar doğurması doğaldır.
Bu yüzden kilitlenen olaylarda yöntem geliştirmek kilit açar.
Kazan-kazan yönteminin uygulandığı Davos süreci Kıbrıs’ta tıkanan kördüğümü, referandum aşamasında çözmüştür.
Çözülen kördüğüm, çözüm sürecini başlatmıştır.
Başlatmıştır da nasıl bir dünya arenasında başlatmıştır.
Konjonktürü iyi anlamak için aktörleri iyi analiz yapmak gerekir.
Dünyanın jandarması Amerika ve başkanı Bush.
Bush, dinci, fanatik bir Hıristiyan.
Üstüne üstlük şiddet yanlısı.
Babası tarafından uygulanan şiddetin eğitiminden geçmiş.
Amerika, yirmi yılda yetiştirdiği insanların itaatten vazgeçip Bush’un “İkiz Kuleler”ine saldırınca, yaralanmış dinazor gibi yetiştirip örgütlediği bir kısım insanların coğrafyasına karşı saldırıya geçmiştir.
Bush, dinci, fanatik ve şiddet yanlısı olduğu için Camii bombalamayı da meşru görmektedir.
Dinci, fanatik ve şiddet yanlısı olduğu için Filistin’de kör bir dini lideri füze ile yok etme kararı alan Şaron’la işbirliğini sürdürebilmiştir.
Fanatik, dinci ve şiddet yanlısı olduğu için “demokrasiyi” bayraklaştırıp zulüm aracı olarak kullanabilmiştir.
Doğrusu tarihin görmediği şeyler değildir bunlar:
En kutsal şeyler bayraklaştırılır, sonra mazlumların kafasına balyoz gibi indirilir.
Demokrasi denir, “faşizm” uygulanır.
İnsan hakları denir, “vahşet” uygulanır.
İnsana saygı denir “işkence” uygulanır.
Paylaşımcı zihniyet denir, “hortumlama” yöntemi uygulanır.
Eşitlik denir, “öksüz ve yoksul” edebiyatı uygulanır.
Özgürlük denir, “işgaller” uygulanır.
Sivil toplum denir, sivil örgütlere “baskı” uygulanır.
Kadın hakları denir, “erkek hakları” uygulanır.
Devrim denir, “statüko” uygulanır.
Etnik köken denir, “ırkçılık” uygulanır.
Dincilik denir, “terör” uygulanır.
Avrupa Birliği denir, “ikiyüzlülük” uygulanır.
Süpergüç denir, “bombardıman” uygulanır.
Konjonktür bu!
Böyle bir ortamda güçlü olanların ne dediklerine değil, neyi uyguladıklarına bakmak lazım.
Amerika ne demiş, ne uygulamış?
Avrupa Birliği ne demiş, ne uygulamış?
Ona bakmak lazım.
Irak’taki ilk ve son söylemi demokrasi, uyguladığı işkence ve tecavüz vahşeti.
Komşumuz Irak’ta durum böyle.
Niçin böyle?
“Komşusu aç iken, tok duran bizden değildir” felsefesi anlaşılmadığından böyle!!!