Reklamı çok seven bir milletizdir vesselam. Ne zaman ve nerede olsa pek severiz. Günlük işlerde, dairede, hastanede, kafede, fabrikada, arkadaş gruplarında, yolculukta, yemekte, toplantıda vs. Şimdilerde bunlara bir de Facebook, Twitter gibi internet ortamları eklendi. Efendim falanca, İstanbul’dan Azerbaycan’a gidiyordu. Önce haritada yer işaretlenir, sonra Bakü’den fotoğraflar servis edilir. New York’ta Central Park’tan, Viyana, Londra, Paris’ten görüntüler, Norveç Fiyortları, Eyfel’in tepesi. Ne bileyim, işte neresi olursa.
Fotoğraf çekmek de cepten internete yüklemek de artık çok kolay. Boğaz’da, İzmir’de Kordon’da balık yerken ya da bir arkadaş toplantısı görüntülerini başka arkadaşların izlemesi çoğunuza ilginç gelebilir. Ancak, her hafta böyle masa başında, beşlik simit kabilinden görüntüler gönderirsen, artık orası birazcık reklam faslına girer.
Değerli kardeşim, senin bu yaşında ilk kez görüp de hayran kaldığın o eşsiz yerlerin fotoğrafları, zaten her bir yerde var, hem de profesyonelce çekilmiş olanları. İstersen, müzik eşliğinde video filmlerini bile izleyebilirsin. Maksat, bir yerlerde olunduğunu, takipçilerine ve arkadaşlarına da göstermek ise çok da reklama girmeden bir iki görüntüyle işi dozunda yapsan iyi olur.
Arkadaşlar, turla geziye çıkmışlar. Merak edip de istersen, gün gün takip edebilirsin, sanki yazılmış günlük gibi, Jules Verne’in “Seksen Günde Devr-i Âlem” kitabının bir benzerini yazıyorlar. Aslında, geziyle ilgili ilginçlikleri bölüm bölüm, resimleriyle birlikte, gezi anıları şeklinde basılı hâle getirebilirsin. Kitap çıktığında, merak eden alır okur, kalanını da eşe dosta dağıtırsın.
Sağlıkta da çok sık oluyor bu reklam işleri. Falanca hastanede bir endoskopik ameliyat ilk kez yapılıyorsa ya da ileri tetkikler için sofistike bir alet kurulup vatandaşımıza hizmet verilmeye başlanmışsa, işte bu bir haberdir, vatandaş ve meslektaşlarımıza duyurulmalıdır.
Ancak, yıllardır yapıla yapıla artık rutin hâle gelmiş ameliyatları, tüp bebek tekniklerini, ameliyatta çıkartılan organların sakatatçı vitrinini andıran görüntülerini matahmış gibi göstermek; sezaryenle doğurttuğu bebek ile ameliyat masasında poz vermek; daha neler neler. İşte, bunlar reklama girer.
Hani ekranlarda sağlık işlerini profesyonelce yaparsın, bak o başka. Her programda farklı bir konuyu işlersin, çokça izlenir, program da reyting alırsa devamı gelir. Bu işleri yıllardır eğrisiyle doğrusuyla ekranlarda sağlık programı şeklinde yapan meslektaşlarımız var mı, var. Bunlar arasında bazıları yıllardır program yapıyor; sık rastlanan sağlık konularında halkımızı bilgilendirip bilinçlendiriyorlar. Gerekli bilgileri yerinde, açık ve net verdiklerinden sıkça izleniyorlar.
“Şarlatanlar da yok mu arkadaş?” diye soracak olursanız, “Var tabii.” derim. Zaten onları sizler çok iyi biliyorsunuz. İsim isim saymama gerek yok. Bilimsel olarak kanıtlanmamış teknikleri, tedavi yöntemlerini anlatanlar, faydasını görmek için her gün bir ton kadar yenilmesi gereken birtakım gıdaların reklamını yapanlar,..
Zaten baharatçı dükkânlarına girdiğinizde, hemen her hastalığa iyi gelen ayrı bir ot çeşidi bulursunuz. İnsanın bunları görünce, “Doktorlara gitmeye ne gerek var?” diyesi geliyor. Kanıtı var mı, yok. Otun 100 gramında hangi etkili madde ve ne kadar var; hangi bilimsel araştırmayla kanıtlanmış; hiçbir şey belli değil.
Halkımız zaten uyutulmaya alışmış durumda. Evlilik programları; fi tarihinde çekilmiş western ya da vurdulu kırdılı filmler; uyduruk yarışmalar; reyting alan hep aynı sağlık konuları; kırk-elli yıl önce çekilmiş yerli filmler; kafa şişirmekten başka bir şeye yaramayan, yan yana ya da karşılıklı oturmuş üç beş kişinin kavga ediyormuş gibi gösteri ve şovları; hep aynı kişilerin bıktıran görüntüleri. Seyredenlerin, en azından bir kısmının beyinlerini sulandırmak gibi hedefleri.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi Facebook, Twitter, Instagram gibi internet ortamlarında zaman öldürücü, “time killer” denilen hep aynı yazı, fotoğraf ve filmlerin reklam faslından servis edilmesi. Uluslararası ortamlarda genç meslektaşlarımızın, sporcularımızın bizleri gururlandıran başarı haberlerinin yanında, arkadaş gruplarında, her gün birimizin rutin doğum günü haberleri. Sanki moderatör değil de müdür. Elindeki de nüfus idaresinin günlük bülteni.
İşin gücün yok, boş vaktin de çoksa otur saatlerce izle arkadaş. Bolca “like” yap, hatta otur hepsine birer de yorum yaz.