İslâm’ın kazanç yollarına ilişkin dünya görüşünü yansıtan yasaklar bulunmaktadır. Bunlar akitlerin ihtiva edebileceği “ribâ, garar ve gabın”dır. Riba, yetmiş küsur çeşidinin bulunduğu ifade edilmektedir. Bunlardan biri de köylünün emeğinin sömürülmesidir. Köylü emeğinin karşılığını bugün alamamaktadır. Üretmiş olduğu mahsulünü satamamaktadır. Peygamberimiz (sav) “köylü adına şehirli satış yapmasın” buyurmaktadır. Kim duydu, kim gördü, kim anladı, kim uyguladı.
Köylünün emek sömürüsü bugün de hala devam etmektedir. Köylü, aracı kurum haline gelen kurumlar tarafından mahsulü düşük fiyatlarla satın alınarak, piyasaya gelene kadar ikinci hatta üçüncü ve dördüncü piyasalar oluşmaktadır. Bu takdirde güçlü olan kurumların, zayıfları sömürmesi devam edecektir.
Bugün köylünün ürününü ciddi bir denetim ve yönetimden geçirilmediği takdirde zayıfın ezileceği, aracı kurumların kilo alacağı, haksız bir ticari sistemin devam edeceği aşikârdır. Bunun için idari makamlarda olanların, gerek hal yasası, gerekse köylünün ürettiği ürünlerin emeğinin karşılığını alacak yapısal ve yasal düzenlemelere acilen ihtiyaç bulunmaktadır.
Bunlar için gerekli düzenlemeler, acilen yapılması zorunludur. Hatta kredi verilecekse köylüye verilmelidir. Yoksa üreten çiftçi ürettiğinin karşılığını alamazsa, hem emeğe saygısızlık, hem de aracı kurumların çiftçileri sömürüsüne imkân verilmiş olur. Her tür sömürü bir riba türüdür. Bir başkasının alın terinin, emeğinin, haksız bir şekilde elde edilmesi yöntemiyle yapılan her türlü ticaret ve her muamele riba sayılır ve ribanın bir çeşididir.
Kişinin mağduriyetinden, garar ve cehaletinden istifade edilerek elde edilen gelirin adı da ribadır. Köylünün mağduriyetinden istifade ederek emeğinin sömürülmesi katmerli ribadır. Haksız kazanç hangi kavramla ifade edilirse edilsin, konunun kavram kargaşasına sokulmasını da doğru bulmuyoruz.
Tarihte, bu haksız gelirle yapılan binalar, elde edilen mülkiyetler, halkın malı kabul edildiğinden kamu adına müsadere edilmiştir. Helal yoldan yapılan ticaretle elde edilen gelir ve zenginlik ise teşvik edilen bir durumdur. Fakirlik tehlike görülürken, bugün zenginlik daha büyük bir tehlike haline gelmiş bulunmaktadır. Hani köylü milletin efendisidir ilkemiz vardı. Kavmin efendisi, O kavme hizmet edendir buyurulmuştu. Yoksa efendilerimiz bugün esir mi düşmüş bilemiyorum.
Riba’yı hemen her âkil düşünür (Eflatun, Aristo, Sokrates gibi) ve hak dinlerince (Yahudilik, Hristiyanlık, Müslümanlığa göre) haksız kazanç sayılmıştır. Riba, İslam dinince bir sömürü ve haram kabul edilmiştir. Meşru ticaret dışında hemen her haksız kazancın adı riba olarak değerlendirilebilir. Hak edilmeyen ve hukukun korumadığı her kazanç, gayri meşru bir gelir olduğu açıktır. Saygılarımla.