Endoskopik operasyonlar cerrahi tıp dallarının hemen hepsinde giderek artan oranlarda kullanılıyor. Öyle ki pek çok operasyonu, örneğin; over kistleri, dış gebelik vb. operasyonları neredeyse sadece laparoskopik yoldan yapmaktayız. Bu yöntemin sağladığı, kısa operasyon ve hospitalizasyon süresi, ciltte geniş bir kesi olmaması, karnın açılmaması, minimal düzeyde adezyon olması gibi pek çok avantajın olduğunu biliyoruz.
Günümüzde endoskopik cerrahi alanında kendine bir yer edinmeye çalışan en son yöntem “Robotik Cerrahi”dir. Bu konudaki gelişmelere geçmiş yıllardaki yazılarımdan birinde değinmiş ve şunları yazmıştım:
Gelenekleri yıkmak çoğu zaman kanıta dayalı bulgulara rağmen çok zor olur. Jinekolojik cerrahi pratiğinde ilk laparoskopik pelvik-paraaortik lenfadenektomi 1990’ların sonlarında yapılmaya başlandığında, açık cerrahiye gönül vermiş otörlerin itirazları yükselmişti. Kimisi laparoskopinin etkin olamayacağını, kimisi de bunun gerçek olmadığını ve uygulanamayacağını savunmuştu. Fakat zaman laparoskopiyi haklı çıkardı ve şimdi günümüzde jinekoloji başta olmak üzere birçok alanda endoskopi yaygın ve ilk seçenek olarak kullanılmaktadır.
Bilim ve gelişmenin önünde durmak imkansız gibi görünüyor. Şimdi ise robotlarla cerrahi, birçok itirazların ve farklı görüşlerin gölgesinde ön plana çıkarılmaya çalışılıyor. Ülkemizde yeni yeni duyulmaya başlanan robotik cerrahi bir mit mi, yoksa gerçekleşemeyecek bir bilim kurgu mu?
Dört yıl önce düzenlediğimiz 6. Türk-Alman Jinekoloji Kongresi’nde ülkemizdeki ilk sunumlarını izlediğimiz Robotik Cerrahi, gerçekten konvansiyonel endoskopik cerrahinin yerini alabilir mi? Bu konuda geçtiğimiz günlerde İstanbul’daki bir devlet hastanemizde düzenlenen endoskopik cerrahi kursunda ilginç bir olay yaşandı ve bu olayla ilgili olarak pek çok katılımcı tepkilerini bana iletti, ben de sizlerle paylaşmak istedim: Kurstaki bir salonda meslektaşımız robot eşliğinde bir operasyon gerçekleştiriyor, tüm cihazlar eksiksiz, robot firması ve teknik elemanlar tüm kadro salonda, operasyon sorunsuz geçiyor. Diğer salonda ise çok deneyimli bir meslektaşımız (robotsuz) bir endoskopik operasyon yapmaya çalışıyor. Ancak ne koter çalışıyor, ne aspiratör çekiyor, ne de dış ekip bu sorunları çözebiliyor. Hocamız tüm deneyimine rağmen, teknik sorunlarla boğuşmaktan operasyona yeterince konsantre olamıyor ve kan ter içinde operasyonu tamamlıyor.
Bu deneyimin ışığında sormak istediğim soru şudur: Ülkemiz şartlarında, acaba mevcut endoskopik sistemlerimizi islah etmek, teknik bakımlarını düzenli olarak yapacak teknisyenler yetiştirmek mi, yoksa milyon dolarlarla robotik sistemler kurmak mı daha uygundur? Önceliğin mevcut sistemlerimizi işler halde tutmak olduğu aşikârdır.
Robotik cerrahi tabii ki yeni ufuklar açacak olan bir teknolojidir. Ancak ülkemizin şu an buna ihtiyacı olup olmadığı düşünülmeli ve ona göre hareket edilmelidir. Robotik üniteyi kurarken fayda-zarar ve maliyet analizi iyi yapılmalı, tüm disiplinlerin bu cihazı kullanabilmesi sağlanmalıdır. Sadece prestij için atıl yatırımlardan kaçınılmalıdır.