Öğretim üyelerinin 1 seneden az olmamak kaydıyla (son değişiklikle 7 ay süresince) kurulan yeni üniversitelere rotasyonla gönderilmesi hangi amaca hizmet etmektedir? Kanaatime göre bu uygulama bir politik dayatmadır.
Ülkemizde üniversite açmak ilkokul açmak gibi düşünülüyor. Kaldı ki ilkokullarımızın hali de ortada! Fahiş fiyatlarla eğitim sağladıklarını düşünen özel okullar sayılmaz ise küçücük yavrularımız “kalabalık” sınıflarda güya eğitiliyorlar. Hele ülkemizin bazı zorlu coğrafyalarına gidildikçe eğitimin “hal-i pür melali” kolayca görülüyor. Daha henüz ilkokul eğitimini çözümleyememiş bir irade ise her ilde üniversite açıyor!
Üniversite açmanın kolay olduğu sanrısı bilimsel değerlerin hiçe sayıldığının bir ispatıdır. Düşününüz ki yeni açtığınız bir üniversitenin hiçbir altyapısı olmayacak, binası zaten bulunmayacak ve bu yeni açılan üniversiteye eğitimi sağlamak için diğer gelişmiş üniversitelerden öğretim üyeleri gönderilecek. “Ehven-i şer” olarak bari bu iş öğretim üyesi gönderilecek kliniğin durumu incelenerek yapılsa! Örneğin hiç olmazsa rotasyona tabi tutulacak hocanın çalıştığı kliniğin kaç kişi ile döndüğüne bakılamaz mı? Öğretim üyesinin aslen bulunduğu yerin eğitimi aksıyor mu, bilimsel araştırmalar duruyor mu, hizmet üretimi düşüyor mu hiç hesaplanmıyor. TTB’nin konuyla ilgili açtığı dava dilekçesinde şöyle deniliyor: “27 tıp fakültesinde 263 alanda görev yapan öğretim üyelerinin mevcut kurumlarındaki temel tıp eğitimi, tıpta uzmanlık eğitimi, ileri sağlık hizmet sunumu ve dolayısıyla toplum sağlığı ile bilimsel araştırmalar bu işlemden doğrudan etkilenecektir.”
Açılmış olan bu davada rotasyon işlemini hukuka aykırı kılan nedenler şu başlıklarda sıralanmış: 1- Yetki unsuru yönünden hukuka aykırılık, 2- Yükseköğretimin planlanması ve düzenlenmesine yönelik ilkelere aykırılık, 3- Yükseköğretimden çok sağlık hizmeti ihtiyacına yönelik alanlarda görevlendirmeyi içermesi nedeniyle hukuka aykırılık, 4- Yükseköğretim kurulunun işlemi ile öğretim üyesi gönderecek tıp fakültelerinde eğitim, sağlık hizmeti ve bilimsel araştırmaların aksayacağı nedeniyle hukuka aykırılık, 5- Geçici görevlendirme ile ilgili düzenlemelere ve içtihatlara aykırılık, 6- Geçici görevlendirilecek öğretim üyelerinin temel haklarını güvence altına alacak hükümler içermemesi yönünden hukuka aykırılık.
Hekimler üzerindeki yaptırımların böylesine üst üste gelmesi benim kanaatime göre insan haklarına ve insan ruh sağlığına da aykırıdır. Hadi diyelim hekim tıp fakültesinden mezun olunca zorunlu hizmetini ifa etsin. Sonra en kutsal görevi olan askerliğini bitirsin. Sonra uzman olunca yine mecburi hizmetini yapsın. Sonra yan dal uzmanı olunca bir kez daha zorunlu hizmetini ifa etsin. Asla denemez, ama buraya kadar da tamam diyelim! Ama bir de yaşını başını almış, bütün çalışma ve özel yaşamını planlamış olan bir öğretim üyesinin, belki de çalışma hayatının son evrelerinde, bir kez daha zorunlu hizmete gönderilmesi akıl sağlığını yerinde bırakır mı?
Umarım en kısa sürede, böylesine bir dayatmadan vazgeçilir ve önerilen akılcı çözümler (örneğin; kardeş üniversite uygulaması) hayata geçirilir. Böylelikle hiçbir öğretim üyesi mağdur edilmezken, tüm hocalar canla başla bu yeni üniversiteler için de çalışırlar. Yani, maksat bağcı dövmek değil, üzüm yemek olmalıdır.