Kasım ayı yazısı olarak “Üç tip hekimin paradoks dansı ve tıp fakültelerinde performans kaosu” konusunu hazırlıyordum. Ancak Prof. Dr. Göksel Kalaycı’nın bir doktor olarak bir hastasının yakınları tarafından öldürülmesi, bu konuyu aralık ayına ertelememe neden oldu.
Nisan 2005’te Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 2 gün süren “Yeni TCK’nın Sağlık Çalışanlarına Getirdikleri” konulu toplantıda, “Hasta Hakları” yanında “Hekim Haklarını” da gündeme getirmiş olmam bir öğretim üyesi tarafından şiddetle kınandı ve “Sadece hasta hakları olur, hekim hakları diye bir şey olamaz” diye karşı çıkıldı.
Şimdi aynı meslektaşıma olduğu gibi, tüm hekim camiasına da sesleniyor ve diyorum ki “Hasta haklarının diğer kefesine hekim ve diğer tüm sağlık çalışanlarının haklarını herhangi bir eziklik ve çekince duymadan ortaya koymak için verdiğimiz kurbanlar yetmez mi?”
Esasında hekim hakları konusunu 2 Mayıs 2005 tarihli ve “Sağlık Çalışanının Taksirli Suçları Ve Cezaları Farklı Olmalı” başlıklı köşe yazımda gündeme getirmiştim. Bu yazıda “Hekim-hasta ilişkisi Borçlar Kanunu’na göre akde dayanan bir vekalet ilişkisidir. Bu ilişkide hekim teşhis ve tedavi işlemleri için yeterli çabayı göstereceğine dair bir akit yapmış olmaktadır. Sözel veya yazılı olmak üzere iki çeşidi olan akdin sözel olanı, hastanın hekime başvurusu ile başlar. Kansız teşhis ve tedavi işlemlerinde geçerli olan bu akitte, hasta bilgilendirme isteme hakkına sahiptir. Yine bilgilendirmeye dayanan yazılı akit ise kan alma dışındaki kanlı işlemler için (ameliyat, anjiyografi vs.) ve ciddi yan etkili bazı grup ilaçları kullanırken de şarttır (acil durumlar hariç). Akdin tarafları olan hekim ve hasta arasında karşılıklı hak ve sorumluluklar söz konusu olmalıdır.” demiştim.
20-12-2004 tarihli Medimagazin’deki köşe yazımda da “Hekim başta olmak üzere tüm sağlık ekibi bir hasta ile karşılaştığında sadece hasta ile değil tüm yakınları ile de karşı karşıya kalmakta, dolayısıyla muhatabı birden fazla olmaktadır. Bu nedenle de hasta-hekim iletişimi sırasında genellikle hücum edilen, hırpalanan, bazen de dövülen daima hekim veya hemşire olmaktadır. Yine bu ilişkide hasta alıcı, bir şey bekleyen, hekim ise veren, hastaya fayda sağlayan konumdadır. Veren konumdaki hekim, kendi derdi ve psikolojisi ne olursa olsun hastaya içten yaklaşan, olumlu davranan ve bazen kendisi yardıma muhtaç olsa bile yardımını esirgemeyen kişidir. Fedakâr olması beklenen, yorgunluğu kabul edilmeyen, dertsiz olarak görülmek istenen ve daima gülmesi ve moral vermesi istenendir. Ben 35 yıllık hekimim ve bugüne kadar bana güler yüzle gelen, keyfini anlatıp beni de keyiflendiren, moral veren veya yardım etmek isteyen bir hasta ile karşılaşmadım. Çünkü hekim hastalanmaz, yemek-içmek için, eğlenmek için kendine zaman ayıramaz, dinlenmeye ihtiyacı yoktur, hele hele çay içecek zamanı hiç ayıramaz. Hasta, her zaman hekimi sadece kendisini bekler ister, çünkü dünyanın en hasta kişisi kendisidir. Beklentilerinde bir aksama gördüğü anda ya kendisi veya yakınları hemen hakarete hazırdırlar. Şimdiye kadar saldırıya uğrama haberleri hep hekimlere yöneliktir, hastasını döven hekim ancak tarihsel bir olaydır.” diye hekimin durumunu açıklamıştım.
Gerek ulusal, gerekse uluslararası yasalar ve yönetmelikler hasta haklarına yeterince değinmekte ve açıklamaktadırlar. Ancak hasta yakınları ve hekim haklarına doğrudan değinen yasa veya yönetmelik pek yok. Halbuki bir hekim veya diğer bir sağlık çalışanı hem çok zor yetişmekte, hem de ülkemize çok pahalıya mal olmaktadır. Ayrıca her hekim insanlarımızın sağlığına çok çok katkı sağlayan ve dualar hastalarından sürekli dualar alan bir insandır. Çünkü her insan ve onun sağlıklı olması da değerlidir.
Yeri gelmişken hasta yakınları ve hekim (veya sağlık çalışanı) hak ve sorumluluklarının ne olması gerektiğine değineceğim:
Hasta yakını hakları: Hasta ile ilgili gerekli şekilde bilgilenme, gelişmeleri ve olabilecek komplikasyonları öğrenme.
Hasta yakınının sorumlulukları: Hekimin hasta ile ilgili önerilerine uymak, hekimin önerileri dışına çıkmamak, hastanın hastalığına zarar verici davranışlarda bulunmamak ve hekime saygılı davranmak. Dolayısıyla hasta yakının bu sorumlulukları da yasada yer almalıdır.
Hekim sorumlulukları: Hastalıkları önlemek (Hekimlik meslek etiği kural.Md 5), bilimsel gerekleri yerine getirmek (Md.5), hastayı iyileştirmeye çalışmak (Md.5), görev ve uzmanlığına bakmaksızın ilk yardımı yapmak (Md.10), tıbbi görevini yeterli ölçüde çaba ile yapmak, insanları yanıltıcı, paniğe düşürücü, yanlış yönlendirici, meslektaşları arasında haksız rekabete yol açıcı davranışlarda bulunmamak (Md. 16), özel bilgi, beceri gerektiren bir girişimde bulunmak (Yetkinlik-Gereken bilgi ve tecrübe standardında olma-Acil dışında) (Md. 18).
Hekim hakları: Gereken teşhis ve tedaviyi tayin etme serbestisi (T.Deont. Md.6), iyileşme garantisi vermeme (T.Deont.Md.13), mesleki veya şahsi (güvensizlik gibi) sebeplerle hastaya bakmayı reddetme (Acil, resmi veya insani vazifenin ifası halleri hariç) (T.Deont.Md 18), beraber çalışacağı elemanları seçme serbestisi (T.Deont.Md 21), tıbbi kanaatine göre özgürce klinik ve etik karar verme (Lizbon Bil.), konsültasyon ile görüş isteme, sağlığına zarar gelmemesi-kendini koruma ve önlem alma, mesleki gelişmeleri izlemeyi ve desteği talep etme, muayene ve tıbbi işleme yeterli zaman ayırma ve talep etme (Tab. Uzm. Yön. Md.10), tanıklık ve bilirkişilikten çekilme, çağırıldığında gerekli ulaşımının sağlanmasını isteme ve hasta ile yakınlarından saygı görme.
Rahmetli Dr. Kalaycı’nın her ne sebeple olursa olsun öldürülmesi gibi olayların tekrarını engellemek istiyorsak halkımızın, özellikle hasta hakları yanında, yakınlarının ve hekimlerin de hak ve sorumlulukları konusunda bıkmadan ve tekrar tekrar ve her türlü yayın olanaklarını kullanarak eğitilmesidir. Bu eğitime, hastanın hastalığı ile ilgili normal seyir değişiklikleri ve oluşabilecek tedavi komplikasyonların neler olduğu ile hekimin mesleğini uygularken olabilecek çaba yetersizliklerinin hangi davranışlar olduğu eklenmelidir.
Bu eğitimin yanına ayrıca dini eğitim yönü de eklenmeli ve Tanrı nezdinde insanın melekten üstün konumda yaratılmış olduğu açıklanmalı, Allah’ın insana ne kadar fazla değer verdiği ve ona zarar gelmemesini önemsediği, hekimin insan hayatına olan katkısının ne kadar önemli olduğu Kur’an’daki (Maide-32: Her kim bir kişiyi, bir kişi karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuğu olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. Furkan-68: Allah’ın saygıya layık kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina da etmezler; kim bunları yaparsa ağır bir cezaya çarpılır. 69: Kıyamet günü azabı katlanır ve orada ebediyyen hor ve hakir olarak kalır) gibi ayetler açıklanarak öğretilmelidir. Ve Tanrı’nın her şeyi insan için yarattığı söylenmelidir (İbrahim-33: Birbirlerini kovalayarak seyreden güneş ve ayı sizler için yarattı, geceyi ve gündüzü de). Böylece konuya gerçek ve bilinçli dini eğitimi de katmalıdır. Böylece de doktorun da her şeye kadir güçte bir Tanrı olmadığı ve sadece bir insan olduğu döne döne anlatılmalıdır.