İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan “insan hakları” konusu, kör topal ve kaplumbağa misali ilerlerken ancak 2000’li yıllardan itibaren önce “hasta hakları” gündeme alınmış, fakat kefenin diğer tarafında bulunan ve yukarıda farklı özellikleri olan “hekim ve diğer sağlıkçı hakları” ndan en ufak bir söz bile edilmemiştir.
Hekim hakları konusunu ilk defa 2 Mayıs 2005 tarihli Medimagazin Gazetesinde “Sağlık Çalışanının Taksirli Suçları ve Cezaları Farklı Olmalı” başlıklı köşe yazımda gündeme getirmiştim. Bu yazıda “Hekim-hasta ilişkisi Borçlar Kanunu’na göre akde dayanan bir vekâlet ilişkisidir. Bu ilişkide hekim teşhis ve tedavi işlemleri için yeterli çabayı göstereceğine dair bir akit yapmış olmaktadır. Akdin tarafları olan hekim ve hasta arasında karşılıklı hak ve sorumluluklar söz konusu olmalıdır.” demiştim.
Bu yazılarımdaki temel yaklaşımım, “hekim-hasta beraberliğinde temel öge insandır ve her iki taraftaki insanı eşit şekilde göz önünde bulundurmak ve kollamaktır”.
Daha sonra da aynı konuyu 21 Kasım 2005 tarihli köşe yazımda ve daha ayrıntılı olarak tekrar gündeme getirmiştim. Çünkü Sağlık Bakanlığı tarafından “hekim hakları” konusunun tek harfi bile zikredilmeden, sadece “hasta hakları” konusu işlenmeye başlanmıştı. Bu girişimler, bir süre sonra “hasta hakları dernekleri” nin kuruluşu ile sonuçlanmışsa da yine hekim ve diğer sağlıkçı hakları görmezlikten gelinmeye devam ediliyordu. Son 15 yıldır “Hasta hakları, varsa yoksa hasta hakları” diye bağırılmaya başlandı. Hasta hakları yanında hasta sorumlulukları ve hasta yakını sorumlukları ile hekim hak ve sorumluklarının da olmasının şart olduğunu yaza yaza dilimde tüy bitti.
Tabii bu arada “yetkisize yetki verme” misalinde olduğu gibi, abartılan hasta hakları propagandaları ve hastalar sanki hekimlerle diğer sağlıkçıların amirleriymiş gibi bir hava oluşturmaları ve özellikle hekim haklarından hiç bahsedilmemesi sonucu, hekimler ve diğer sağlıkçılara yönelik tacizler, hakaretler, saldırılar ve yargısız infazlı öldürmeler, sanki bir düğmeye basılmışçasına gittikçe artmaya başladı. Son hediyemiz ve biz hekimler ile diğer sağlıkçıları iyice değersizleştiren 184 nolu “sağlıkçıyı şikayet etme hattı” olmuş durumda. Bunun nice kurbanlarının doktor veya diğer sağlık çalışanı olarak kimler ve ne sayıda olduğunu, bağıramadıkları ve seslerini çıkaramadıkları için tam bilemiyoruz.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, sadece 2015’te günde ortalama 33 sağlık çalışanına şiddet vakasının kayıtlara geçtiği, bunun 10’unun fiziksel, 23’ünün ise sözel olduğu belirtilmiştir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, hastaları müşteri haline getirdiği ve sağlık sistemini ticarileştirdiği için sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti arttırmıştır. Son 5 yılda sağlık çalışanlarına yönelik 46 bin 361 şiddet vakası kayıtlara geçmiştir.
Doktor veya diğer bir sağlıkçıya şiddet %32 oranında hasta tarafından uygulanırken, %57 oranında ise hasta yakını tarafından uygulanmaktadır. Bu oranlar, alınacak önlemlerin hem hastaya hem de hasta yakınına yönelik olması gerektiğini göstermektedir.
Doktor ve sağlıkçılar olarak bizim diğer tüm mesleklerden çok önemli bir ayrıcalığımız, bize saldırana da, düşmanımıza da, hasta olarak bize geldiğinde, kısasta bulunmayı veya intikam almayı düşünmememiz ve işimizi aksatmasına meydan vermeden iyileşmesi için gerekeni yapmamızdır.
Maalesef bizlerin bu merhametliliğimiz hem hastalar ve yakınları, hem de bizleri ilgilendiren kararları alanlar tarafından da istismar edilmektedir.
Daha az eğitim süreleri olduğu halde doktor dışı tüm mesleklerin maaşları, daha riskli ve daha uzun süreli olan doktorluğun maaşlarından hem çok daha yüksek, hem de bu maaşları emekliliklerine yansımaktadır. Doktorlara ise hem maaşlar daha düşük verilmekte, hem de büyük söylemlerle verilmekte olan primler ve döner sermaye katkıları ise özlük hakkı olarak emekliliklerine yansıtılmamaktadır. Çünkü sadece biz doktorların başı kel de ondan!
Sorgulandığı takdirde görülecektir ki, bütün hekim ve diğer sağlıkçıların bir numaralı sorunu, emekli maaşı güvenceli, belirlenecek ve eşdeğerde kabul edilecek bir bürokrat maaşına indeksli istikrarlı bir maaş sistemi olmasıdır. Ailesini geçindirmede ve çocuğunu okutup geleceğini güvenceye alacak bir maaşına kavuşmaktır. Bu arada, fazla mesaisinin başka iş kollarından daha düşük olmayacak ve istismar edildiği duygusu yaratmayacak bir şekilde değerlendirilmesidir. Belirlenecek aylık ve yıllık asgari çalışma sınırının üstündeki çalışma ve fedakârlıklarının, çabalarının da ek prim şeklinde (performans değil) veya ikramiye ismi altında ödüllendirilip, hakkının yenmemesidir. Üniversite veya bir eğitim kurumunda ise sağlık aktiviteleri yanında araştırma, bilimsel aktiviteler ve eğitim faaliyetlerinin daha da önemsenerek değerlendirilmesi ve ödüllendirilmesidir. Ve dikkat edilirse, bu önerilerin hiçbirinde hekim doğrudan hasta ile karşılıklı kalacağı maddi bir alışverişte değildir.
Doktor ve diğer sağlıkçılara şiddete karşı şu çözüm önerilerimi uygun görmekteyim:
- Hekim hakları ve sorumlulukları yanında hasta ve yakını hak ve sorumlulukları da olmalıdır. Hekim-hasta ilişkisinde iki taraf söz konusudur. Ancak dengeli tutulması gereken bu ikiliden gerek medyada, gerekse hastane koridorlarına asılan tabelalarda sadece hasta hakları söz konusu edilmiş ve maalesef DOKTOR VE SAĞLIK ÇALIŞANININ DA HAKLARI hiç gündeme getirilmemiş, ikinci bir tabela olarak asılmamış ve ezdirilmiş, küçük düşürülmüş, gururu incitilmiş, taraf konumuna yol açılmıştır. Tek taraflı hak verilmiş olan hasta-hasta yakını gurubu bu hakları istismar etmiş ve “yetkisize yetki verilme zulmü” oluşturulmuştur. Hekim-hasta arasındaki düzeyli ve masum ilişkide hasta, karşısındaki hekime büyük bir güven, iyi niyet ve teslimiyet duygusu içindedir ve bunun da hiçbir şekilde zedelenmemesi gerekir. Bu nedenle de, hem tüm sağlık kuruluşlarında bu haklara ilişkin panolar mutlaka yan yana konulmalı, hem de aynı yan yanalığı içeren broşürler bulundurulmalı, sık sık medya kanalıyla aydınlatıcı bilgi spotları yayınlanmalı, acil servis çalışma yönergeleri hakkında da bilgiler verilmelidir.
Her sağlık kurumunun bekleme salonuna mutlaka şu hekim hak ve sorumlulukları ile hasta ve yakını hak ve sorumlulukları yan yana konulmalıdır:
Hekim hakları: Gereken teşhis ve tedaviyi tayin etme serbestisi (T.Deont. Md.6), iyileşme garantisi vermeme (T.Deont.Md.13), mesleki veya şahsi (güvensizlik gibi) sebeplerle hastaya bakmayı reddetme (Acil, resmi veya insani vazifenin ifası halleri hariç) (T.Deont.Md 18), beraber çalışacağı elemanları seçme serbestisi (T.Deont.Md 21), tıbbi kanaatine göre özgürce klinik ve etik karar verme (Lizbon Bil.), konsültasyon ile görüş isteme, sağlığına zarar gelmemesi-kendini koruma ve önlem alma, mesleki gelişmeleri izlemeyi ve desteği talep etme, muayene ve tıbbi işleme yeterli zaman ayırma ve talep etme (Tab. Uzm. Yön. Md.10), tanıklık ve bilirkişilikten çekilme, çağırıldığında gerekli ulaşımının sağlanmasını isteme ve hasta ile yakınlarından saygı görme.
Hekim sorumlulukları: Hastalıkları önlemek (Hekimlik meslek etiği kural.Md 5), bilimsel gerekleri yerine getirmek (Md.5), hastayı iyileştirmeye çalışmak (Md.5), görev ve uzmanlığına bakmaksızın ilk yardımı yapmak (Md.10), tıbbi görevini yeterli ölçüde çaba ile yapmak, insanları yanıltıcı, paniğe düşürücü, yanlış yönlendirici, meslektaşları arasında haksız rekabete yol açıcı davranışlarda bulunmamak (Md. 16), özel bilgi, beceri gerektiren bir girişimde bulunmak (Yetkinlik-Gereken bilgi ve tecrübe standardında olma-Acil dışında) (Md. 18).
Hasta hakları: Hizmetten genel olarak faydalanma, eşitlik içinde hizmete ulaşma, bilgilendirilme, kuruluşu seçme ve değiştirme, personeli tanıma, seçme ve değiştirme, kendine yeterli süre ayrılması, sağlık çalışanından yeterli ölçüde çaba görme, mahremiyet, rıza ve izin verme, reddetme ve durdurma, güvenlik içinde olma, dini vecibelerini yerine getirebilme, saygınlık görme, rahatlık, ziyaret edilme, refakatçi bulundurma (hekim kararı ile), müracaat, şikâyet ve dava hakkı, düşünce belirtme ve kabul edilir sürekli hizmet görme.
Hastanın sorumlulukları: Tavsiyelere, hastane şartlarına uymalı ve hastalık bilgilerini eksiksiz açıklamalıdır.
Hasta yakınının hakları: Hasta ile ilgili gerekli şekilde bilgilenme, gelişmeleri ve olabilecek komplikasyonları öğrenme.
Hasta yakınının sorumlulukları: Hekimin hasta ile ilgili önerilerine uymak, hekimin önerileri dışına çıkmamak, hastanın hastalığına zarar verici davranışlarda bulunmamak ve hekime saygılı davranmak. Dolayısıyla hasta yakının bu sorumlulukları da şiddete karşı hazırlanan yasada yer almalıdır.
Halen bütün sağlık kurumlarının bekleme salonlarında sadece hasta hak ve sorumlulukları panoları yer almaktadır. İki defa birer mektup ile hekim hak ve sorumlulukları ve hasta yakını sorumlulukları konularının eksik olduğunu ve şiddetin artmasında bu eksikliğin oldukça önemli bir rol oynamakta olduğunu son olarak Temmuz 2018’de Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğüne, Türk Tabipler Birliği Genel Merkezine, Eskişehir-Bilecik Tabipler Birliği Yönetim Kuruluna ve Eskişehir Sağlık Müdürlüğü ile Kamu Hastaneleri Birliği Genel Merkezine birer tablo örneği halinde bildirdim. Fakat maalesef bugüne kadar ne bir girişim oldu, ne de bu konudaki görüşlerini ve ilgilerini belirten bir geri bildirimleri oldu. Sadece 11-2-2008 tarihinde İzmir Tabip Odası “Hekim ve Hasta Hak ve Sorumlulukları Sempozyumu” ile konuyu gündeme taşıdı. Demek ki, işin ciddiyetinin bu karar verici makamlarca anlaşılması için bugüne kadar sağlıkçıya şiddetin derecesi halen yetersizdir diyorum.
- Her hastalık ve girişimin kaçınılmaz komplikasyonları da açıklanmalı ve bunların kesinlikle hekim hatası olamayacağı vurgulanmalıdır. Her hastalığın, tedavi süreci sırasında gösterilecek her türlü dikkat ve ihtimama rağmen beklenen ve önlenemeyen komplikasyonları olduğu, dolayısıyla görülebilecek her olumsuzluğun hemen doktor hatası diye yorumlanmaması ve suçlanmaması gerektiği “hasta hakları tabelaları” nın yanına özellikle asılmalı ve insanlar bilgilendirilmelidir. İşin en korkuncunu ise hem yazılı, hem de yayın medyası yapmış ve sadece komplikasyonları duyurarak “yargısız infaz” larla doktor ve sağlık çalışanı düşmanlığını körüklemiştir. Maalesef bazı avukatlar da bu komplikasyonları istismar etme yoluna sığınarak kazanç kapısı oluşturmaya da başlamışlardır.
- Halkımız, özellikle hasta hakları yanında hasta yakınlarının ve hekimlerin de hak ve sorumlulukları konusunda bıkmadan ve tekrar tekrar ve her türlü yayın olanaklarını kullanarak eğitilmelidir. Bu eğitime, hastanın hastalığı ile ilgili normal seyir değişiklikleri ve oluşabilecek tedavi komplikasyonların neler olduğu ile hekimin mesleğini uygularken olabilecek çaba yetersizliklerinin hangi davranışlar olduğu eklenmelidir.
Bu eğitimin yanına ayrıca dini eğitim yönü de eklenmeli ve Tanrı nezdinde insanın melekten farklı konumda yaratılmış olduğu açıklanmalı, Allah’ın insana ne kadar fazla değer verdiği ve ona zarar gelmemesini önemsediği, hekimin insan hayatına olan katkısının ne kadar önemli olduğu Kur’an’daki Maide-32 ve Furkan-68 gibi ayetler açıklanarak öğretilmelidir.
Maide-32: Her kim bir kişiyi, bir kişi karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuğu olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.
Furkan-68: Allah’ın saygıya layık kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina da etmezler; kim bunları yaparsa ağır bir cezaya çarpılır. 69: Kıyamet günü azabı katlanır ve orada ebediyyen hor ve hakir olarak kalır.
Ve Tanrı’nın her şeyi insan için yarattığını belirten İbrahim-33. ayet açıklanmalıdır.
İbrahim-33: Birbirlerini kovalayarak seyreden güneş ve ayı sizler için yarattı, geceyi ve gündüzü de.
Böylece konuya gerçek ve bilinçli dini eğitimi de katmalıdır ve doktorun da her şeye kadir güçte bir Tanrı olmadığı ve sadece bir insan olduğu döne döne anlatılmalıdır.
- Sağlık hukuku mahkemeleri yapılandırılmalıdır: Bilimsel gelişmelere paralel olmak üzere tıpta uzmanlaşmalar ve yan dallarda üst uzmanlıklar sürekli bir yapılaşma ve kendini yenileyip geliştirme becerisini bir şekilde ve Sağlık Bakanlığının ayak uyduramamasına bakmaksızın gerçekleştirirken, yargı teşkilatı yargının çeşitlenmelerine yönelik yapılanmayı şimdiye kadar tam gerçekleştirememiş görünmektedir. Halbuki sağlık mahkemeleri şeklinde bir yapılanmaya gidilmesi şarttır. Yoksa şu anda olduğu gibi sağlık işlevindeki gerçeklere uymayan yargı kararları daha da artacak ve hekimlerde oluşmaya başlayan sorunlu olabilecek hastadan kaçma, görüntülü ortamda hasta ve yakını ile muhatap olmayı benimseme (ispatlı olsun diye) gibi direnç ve çözüm girişimleri de daha çoğalacaktır.
Sağlık çalışanı ve özellikle doktor, hasta için Allah gibi görülen bir kurtarıcıdır. Ancak bu öngörü yanında insan olduğu göz önünde bulundurulmayan ve insan olduğu halde hata yapmasına hak tanınmayan, hastalanması, uykusuz kalması, yorulması, üzüntülü olacağı, derdi olabileceği düşünülmeyen bir yaratık. Böylesi mucizevi bir yaratığa karşı son yıllarda açığını yakalamak, hatasını bulmak veya her hastalığa özgü tıbben beklenen komplikasyonları hekim hatasıdır diye yorumlamaya hazır bir hasta ve hasta yakını yanında, gerçeği görmeden abartılı bir hekim ilgisi bekleyen, hatta durumu nedeniyle özellikle başka hastalara hak tanımayan hasta ve yakınları ile şirketleşmeye başlayan avukatlar grubu (ön yargılı olmayanlar dışında) da oluşmaya başladı.
- Hekim ve diğer sağlıkçılar da birbirlerinin aleyhine konuşmamalı ve özellikle hasta veya yakınına başka bir hekimi eleştirel şekilde konuşmamalıdır.
- Araç-gereç eksikliğini gündeme getirmeyerek, hekimin zorluğu ve eksik girişim yapmasını bu eksikliğe değil, hekime yıkma yanında, sorunu çözme beceriksizliğini hekim ve sağlıkçıların üzerine atıp, onları rencide edecek gerçek dışı konuşmaların ve hedef saptırıcı yaklaşımların da sonlandırılması şartın şartıdır.
- Hekimlik diplomasının gasp edilmesi ve mecburi hizmet ismi altında mağdur edilip halkın gözünde diğer mesleklere göre incitilmesinden vazgeçilmelidir.
- Performans uygulamasından vazgeçilip, emekliliğe yansıyacak makul bir ücretlendirme sistemine geçilmelidir.
- Şiddet uygulayanın, görevliye saldırı ve görevi engelleme ile bilinçli saldırı suçları ile suçlanıp duruşmalar hızla sonuçlandırılmalı ve indirimler uygulanmamalıdır.
- Sağlık Bakanlığı yanında Türk Tabipler Birliği ve diğer sağlık çalışanlarını kollayan dernek ve sendika gibi kurumların da tüm gücünü sadece doktor ve sağlıkçı meslek grubunun yasal ve etik haklarını koruyup kollamaya ve başka konularla gücünü heba edip etkinliğini zedeleyecek girişimlerden kaçınması gerektiğine inanıyorum.
- Aşırı iş yükü ve olumsuz çalışma koşulları, şiddeti beslemektedir. Bu yoğunlukla ilgili düzenlemelere gidilmelidir.
- Sağlıkta yaşanan sorunlar hekimlere mal edilmemelidir.
- Malpraktis olgularında hizmet kusuru-kişisel kusur ayrımı yapılmadan, bu konuda bilgisi ve yetkinliği olmayan medya mensupları tarafından, reyting uğruna hekim ve diğer sağlıkçılar hemen suçlanmamalıdır.
Umarım bu endişelerim, ilgililerin dikkatine kadar ulaşır. İnşallah!
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”
2 yorum
Öncelikle bu önemli ve can yakıcı konuya güzel ve etkili bir biçimde değinip çözüm önerileri sunup katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim. Konu hasta hakları’ndan hareketle gayet iyi ele alınmış. Hasta hakları son 20 yılda o kadar vurgulanıp abartılıp ifrat derecesine vardırıldı ki kantarın topuzu kaçtı. Hatta SB bir dönem bir yazı ile hekimlere hastalarına hoş geldiniz geçmiş olsun demelerini öğütledi!, lavabolarını birlikte kullanmayı önerdi, başhekim dahil hastane yönetimini taburcu olan hastaların memnuniyetlerini sormak için hediye alıp ev ziyaretlerine gönderdi ve daha birçok bu minvalde uygulamalar. Hele hastanelerde o yöre insanının da bulunduğu ve hekimler hakkındaki şikayetlerin tartışılıp oylamaya sunulduğu hasta hakları kurulu vardı ki evlere şenlik. Ve daha birçok sadece sağlık çalısanlarına ve özellikle hekimlere mahsus saç baş yoldurtan uygulamalar. Ben de bu konuda kafa yordum ve yazdım. Sizinle de linkini paylaşmak istiyorum izninizle. https://profdrirfanyalcinkaya.blogspot.com/2019/08/saglik-calisanlari-ve-siddet-nedenler.html?m=1
Değerli hocam, şiddet sadece sağlıkta değil maalesef. VATANDAŞIN PSİKOLOJİSİ BOZUK. Eskiden saygın olan tüm resmi kurumların saygınlığı yerle bir oldu. Artık vatandaş polise, jandarmaya bile saldırmaya başladı. Trafikte en ufak bir tartışma kan akmasına sebep oluyor. Televizyonlarda her gün şiddet ve ahlâksızlık pompalayan haberler toplumda artık olağan karşılanır oldu. Siyasetçilerin toplumu birbirine karşı düşmanlaştıran konuşmaları bu şiddetin tuzu biberi. TOPLUMUN GENİŞ KATILIMLI BİR REHABİLİTASYONA TUTULMASINA İHTİYAÇ VAR. Özelde sağlık personeline karşı olan tutum ise ”doktor efendi” ve ”doktorun elini vatandaşın cebinden çekeceğiz” gibi söylemlerden beslendi. Selamlar.