Geçen gün, yakınlardaki Devlet Hastanesi’ne gittim. Ortalık kalabalık, sanki ana baba günü. Kan alma kayıtları girişindeki bankoda, bilgisayar başında iki görevli çalışıyor. Önlerinde, giderek uzayan bir hasta kuyruğu var. En az otuz kişi sırada bekliyor. Sabah, daha saatin dokuzu. Vakit henüz erken, ne zaman muayene olmuşlar da, ne zaman tetkik için kan vermeye gelmişler, şaşırıyorum.
Muayeneler beş dakikayla sınırlandırıldığından mıdır nedir, hastaların doktorların odalarına girip çıkmaları çok çabuk oluyor. Ardından, ekranda hemen bir sonraki hastanın adı çıkıyor. Muayene mi, işte o çoğu zaman YOK. Şikayetinizi söylüyorsunuz. Doktor da size bir şeyler söylüyor. Arada bir, soruları oluyor. Yerinden kalkmadan ekrana bir şeyler yazıyor ve sizi anında tetkikler için yönlendiriyor. Haydi yallah. Kan alma, ve radyolojiye vs. sevk ediliyorsunuz. Radyoloji bölümünde, Ultrason, Tomografi ve MR için ayrıca randevu alınıyor. Artık ne zamana olursa. Üç gün de olur, bir ay da. Kan ve idrar tetkikleri, ayni gün çıkıyor. Diğerlerinin raporlanması için, bir hafta ya da daha uzun bir süre beklemek gerekiyor. Sonuçlar çıkınca, doktora göstermek için, yeniden randevu almanız lazım. Artık ayni doktora mı, yoksa başkasına mı gösterirsiniz, biraz da şansınıza kalmış.
Türkiye’de, Genel Sağlık Sigortası uygulamasına (GSS) geçildikten sonra, işler bu yöne evrildi. Sevk sistemi, ‘zaten eskiden de işletilmiyordu’. Vatandaş herhangi bir sorunu olduğunda, gideceği doktor ve hastaneyi, manavdan meyve alır gibi, yine kendisi seçiyor. İlle de kadın doktor isteyenler, kadın doktora güvenmeyip, ille de erkek olsun diyenler. Doktorun adını beğenmeyenler. MHRS sistemine giriyorsunuz. Gitmek istediğiniz polikliniğin adını söyledikten sonra, randevu için size gidebileceğiniz hastaneleri ve hangi günlere randevu verebileceklerini belirtiyorlar. Hastalar, hangi doktora gitmeleri gerektiğini, çoğu zaman bilemediklerinden, boşuna zaman harcıyorlar. Önce aile hekimlerine başvursalar, sorunlarını hastaneye gitmeden orada çözmeye çalışsalar. Hastane polikliniklerine gitmeleri gerektiğinde, aile hekimlerinin önerileri doğrultusunda hareket etseler de, hastanelerde böyle aşırı yığılmalar olmasa.
Haberiniz ola, GSS’ye geçildikten sonra, kişi başı yıllık muayene sayıları, 3.7 den, 10.4 e çıkmış durumda. Muayene ve hastanelerdeki tüm masraflar, SGK yani devlet, dolayısıyla, vergi mükellefleri, yani halk tarafından ödeniyor. Sağlıkta amaçlanan neydi? 1. İyi sağlık, 2. Finansal koruma, 3. Yanıt verirlik ve 4. Memnuniyet değil mi.
Hastanelerde iyi sağlık hizmeti verildiği, tartışmalı? İyi olanı da var, iyi olmayanı da. Finansal korunma? O çoktan sağlandı. Masrafları SGK, yani devlet hazineden ödüyor. Yanıt verirlilik, çoğu zaman kağıt üzerinde de olsa, var. istediğiniz gün ve saatte, Alo 182 yi arayabilirsiniz. Internet üzerinden, MHRS sistemine girip randevunuzu yine kendiniz alabiliyorsunuz. Bazen, aranılan polikliniklerin randevuları dolu görünüyor. Randevular, hemen oluyor mu, ne kadar süre sonraya veriliyor, işte orası biraz da şansa bağlı. Randevu oluştuğunda da, hemen onaylamanız gerekiyor.
Vatandaşların bazı yakınmaları olsa da, ülkemizde, zorluklara rağmen, işleyen bir ‘Aile Hekimliği Sistemi’ var. Orada hekimler, gelen hastalara zaman da ayırıyorlar, muayene de ediyorlar. Kendimden bir örnek vereyim. Öksürük ve yüksek ateşle başvurduğumda, Sarıyer, Zekeriyaköy’deki aile hekimimiz, beni muayene ettikten sonra, pnömoni (zatürre) olmuşsunuz dedi. Fazladan tetkike gerek duymadı Antibiyotik içeren ilaçlar yazdı. Bir hafta sonra kontrole çağırdı. İlaçlarımı düzenli kullandım, ve iyileştim. Hastaneye gitmeme de, gerek kalmadı. Aile Hekimleri yakınlarda, beş günlük greve gittiler. Akılcı bir yaklaşımla, onların sorunları dinlenmeli, devletin resmi binalarında, ve güvence altında çalışmalılar. Aile hekimliği Türkiye modeli aslında, iyi bir uygulama, ancak sorun ve çıkmazlarının düzeltilmesi şartıyla. .
Sağlıkta Dönüşüm Sistemi,(SDS), 2002 den beri uygulanıyor. İyi ve iyi olmayan yanları var. Sistem, hastaları, müşteriye dönüştürdü. Doktorları itibarsızlaştırdı. Sağlık pastasını, özel sermayeye pompaladı. Genel sağlık sigortası uygulamasına geçilip, ödemeler devlet tarafından karşılanmaya başladıktan sonra, son yirmi yılda, ülkemizde özel hastane patlaması yaşıyoruz. Butik hastanelerle başlayıp, özel hastane zincirleri oluştu. Özel hastanelere başvuranlara, devletin ödediğinin dışında, ayrıca yüklü faturalar çıkartılıyor. Hani sağlığı devlet, yani GSS ödüyordu? Özel hastanelerin pek çok bölümü taşeronlara devredilmiş durumda. Vatandaşa sağlık sunan özel hastanelerde, asıl muhatap kim, orası çoğu zaman belli değil. Acil servislerini, hatta yoğun bakımlarını dahi taşeronlara devreden hastanelerin olduğunu, taşerona devredilen yoğun bakımlarındaki sağlıklı bebekleri ve geleceğimizi nasıl katlettiklerini, son olaylarda, halkımız çok iyi öğrendi. Sorumlu hastaneler kapatılınca, 450 den fazla doktor, 5 bine yakın sağlık çalışanı şimdi işsiz, iş arıyorlar.
Duyduk duymadık demeyin, ‘kanalizasyon patladı, pislikler ortaya saçıldı’. Bunun ucu nerelere dayanır. Adalet ve yöneticiler, ipi çekerlerse görürsünüz. Yoksa çoğu olayda yaşananlar gibi, işi uzatıp soğumaya bırakırlar, Sonunda bir kaç kişiye ceza verip, üzerini kapatırlar. Başka başka olaylarda, sorunları ve sorumlularını bulmak için, özellikle gayret edip de ipi çekerler mi çekmezler mi, göreceğiz. Bununla birlikte, sağlığımızı, sağlık tüccarlarından korumamız gerektiğini de asla unutmamalıyız. Yurdun her köşesine, inşa edip işletenlere, otuz yıl süreyle milyarlarca dolar ödeyeceğimiz, cillop gibi lüks Şehir Hastaneleri yapıldı. Sırf onlar için yollar, köprüler hatta metrolar bile yapıldı. Binlerce yataklı ve tam teşekküllü Şehir Hastaneleri, sağlığımız için yeterli olamıyorlar mı?
Yıllar içinde neler yaşandı,, neler oldu neler. “Denetlemelerimizde, şöyle şöyle aksaklıklar tespit ettik, yetkililerce de araştırılsın’ diyen Sayıştay denetim raporunu bile, utanmadan, sıkılmadan sömen altı etmişlerdi. Ah, şu kör olası, Cimer’e şikayet olmasaydı, gayri ahlaki, gayri etik düzen ve dümenlerini, sürdürmeye yıllarca devam edeceklerdi. Kendi içlerinde, hastaneleri denetlemekle görevli İstanbul İl Sağlık Müdürü, müdür yardımcıları, maroken koltuklarda oturup, çaylarını mı yudumluyorlardı.
- Kes tıraşı, o müdür, taltif edilerek, çoktan Sağlık Bakanı yapıldı bile.
- Ağam bebekler öldü diyorlar, aileler perişan.
- Geç bunları, davayı uzattıkça uzatırlar, bir süre sonra da hepsini unuttururlar. Bu ülkede, herkes kendi dümenine ve cukkasına bakıyor. Sen başını kaldırıp, yukarılara baksana.
4 yorum
Özel hastaneler açılalı beri hastalar sömürülen nmeta oldu ufak bir soğuk algınlığına bile MR tomografi çekildiği söyleniyor.bir hekim olarak ticari amaçla kurulmuş ÖZEL HASTANELERE Kesinlikle karşıyım.Artık normal doğum çok az.hekimler hem zaman kaybı he. De maddi kaygıyla hemen SEZERYAN a yonleniyor.ÖZEL HASTANELERE KARŞİYIM
Hocam çok geçmiş olsun 💐
Bizde güven kalmadı artık. Ailem gibi bildiğim tedavi birimlerini artık korkulu bir rüya gibi görüyorum. Ama eski dost düşman olmaz diye düşünüp , desteğimizi ,ilgimizi , sevgimizi ve en önemlisi onlara güvenimizi sağlamamız gerekiyor..
Umudumuz ,sağlıkçıların, sağlığımızın layık olduğu seviyede olması dileğiyle .
Kalemine yüreğine sağlık değerli üstat
Sevgili kardeşim, ülkemizdeki sağlık sistemini çok güzel irdelemişsin. Aile hekimlerinin sorunları en kısa zamanda çözümlenmelidir. Kurtuluş ancak bu yolla olur. Hastanelerdeki yığılmaları önlemek için de sevk sistemi devreye sokulmalıdır. Kalemine sağlık.