Herhangi bir meslek ile ilgili algı hem toplumu hem o meslekte çalışanları etkiler. Bu algı doğal olarak çeşitli beklentiler yaratır. Ülkemizde sağlık alanındaki meslekler ile ilgili algılar değerlendirildiğinde, sağlık çalışanlarından en yaygın beklenen özelliklerden birinin fedakârlık olduğu görülmektedir. Her türlü yetkili ve sıradan insanlar, her fırsatta sağlık çalışanlarının fedakâr olması gerektiğini dile getirmektedir. Hatta sosyal medyada sağlık çalışanlarına fedakârlık göstermeyecekse bu mesleği niye seçtiği bile sorulmaktadır. Sağlık çalışanları da her mecrada ne kadar fedakâr olduklarını kanıtlamaya çalışmaktadırlar. Fedakârlık konusunun mevzuata bile girmiş olması da başka bir ilginç noktadır. Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 4. maddesinin a bendinde, Birliğin görevleri arasında “Halk sağlığına ve hastalara fedakârlık ve feragatle hizmeti ideal bilen meslek geleneklerini muhafaza ve geliştirmeye çalışmak” da sayılmaktadır.
İlk bakışta sağlık çalışanlarından fedakârlık beklenmesi çok mantıklı gibi görünse de fedakârlığın psikolojik yönleri incelendiğinde bu beklentinin sağlık çalışanı-hasta ilişkisini olumsuz etkilediği görülmektedir. Geleneksel görüş çerçevesinden yaklaşan hasta ve hasta yakınları sağlık çalışanlarından gerektiğinde kendilerini hastası için feda etmesini beklemektedir. Bu beklenti sonucunda hastalar sağlık çalışanlarının ara vermeksizin 24 saat çalışmasını, gerekirse kendi sağlığını tehlikeye atmasını olağan (olması gereken) bir durum olarak görmektedir. Sağlık çalışanları da ne kadar fedakâr olduklarını kanıtlayarak saygınlıklarını artırmaya ve toplumda ayrıcalıklı-özel konumlarını korumaya çalışmakta, hasta ve hasta yakınlarının minnet duymasını beklemektedir.
Türk Dil Kurumunun Güncel Türkçe Sözlüğü’nde özveri (fedakârlık) “Bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçme” olarak tanımlanmaktadır. Sözlük anlamına bakıldığında tüm sağlık hizmeti sunumlarının fedakârlık çerçevesinde değerlendirilemeyeceği çok açık görülmektedir. Böyle bir değerlendirme, o meslek grubundakilerin meslek gereği yaptıklarını isterse yapmayabileceği, âdeta lütfettiği bir davranış olduğu anlamına gelecektir. İşin zorluklarına katlanmanın ya da işin zor bir iş olmasının fedakârlık olarak nitelenmesi de doğru değildir. Bu ifadelerden sağlık çalışanlarının hiç fedakârlık yapmadıkları anlamı çıkarılmamalıdır, ancak sağlık hizmetlerinin tümünün bu çerçevede değerlendirilmesi yanlıştır.
Psikolojik anlamı çerçevesinde değerlendirildiğinde de fedakârlığın bir ‘verme’ olduğu ve her zaman (bazen farkında olunarak bazen olunmayarak) bir beklenti yarattığı görülmektedir. Bunun en tipik örneği aşırı fedakâr insanlarda görülmektedir; bu kişilerin aşırı fedakâr davranışlarına ilgi görme, sevilme istekleri ve beklentileri eklenmektedir. Benzer şekilde, fedakârlık ile yürütüldüğü düşünülen sağlık hizmetlerinin sağlık çalışanlarında da günlük uygulamalarda izleri görünen ve karşılanması mümkün olmayan beklentiler yarattığı gözlenmektedir. Muhtemelen bu beklentiler ya tükenmeye yol açmakta ya da en azından bazı zamanlarda yapmama seçeneğini kullanma olarak nitelenebilecek olan keyfi davranma isteğini canlandırmaktadır.
Biraz ayrıntılı biçimde incelendiğinde, sağlık çalışanlarından fedakârca değil insan sevgisiyle çalışmalarının beklenmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Sağlık çalışanı-hasta ve hasta yakını ilişkisini daha olumlu bir noktaya getirmek için sağlık ile ilgili mesleklerdeki fedakârlık algısı, psikolojide altruizm olarak ifade edilen ‘bir başkasına yardım ederken ondan hiçbir şey beklemeden onun iyiliğini düşünme, yararlarını gözetme’ ile değiştirilmelidir. Ancak sağlık çalışanlarındaki insan sevgisi ve altruistik özellikler suistimal edilmemeli, bu özelliklerini koruyabilmeleri için her türlü çaba gösterilmelidir.