Sağlık; temel insanlık hakkı, yaşamın vazgeçilmez bir koşulu, gelişmenin en önemli ana bileşenidir.
Sağlık ve felsefe, günümüzdeki tanımları, referans noktaları ve yöntem farklılıkları nedeni ile farklı özellikte bilim dalları olarak değerlendirilmesine karşın, insanı ve yaşamı ele almaları ve biyopsikososyal bir canlı olarak tanımlanan insan ve yaşamını doğrudan içermeleri nedeni ile kaynaşmışlardır.
Kos’ta doğup Kos Asklepionunda çalışmış olan Hipokrat’ın (MÖ 460-377) dinsel etkilerden ve içerikten kurtarıp, teknik ve sanat olarak tarif ederek bilimsel kimliğini oluşturduğu ve ilk tıp okulunu açtığı MÖ V. yüzyılın sonlarına kadar tıp, din ve kutsallık çerçevesi içinde büyücü-rahip-filozof-hekimler eliyle yürütülüyordu. Hipokrat sonrası tıp tarihinin diğer büyük isimlerinden, Bergama’da doğmuş ve burada çalışmış olan Galenos (Galen) (MS 130), Hipokrat’ın koymuş olduğu hekimlik kurallarına bugünkü şeklini vermiş ve ayrıca, günümüzdeki bilimsel eczacılığın temellerini atmıştır. Bu dönemde tıp, filozof-hekimler tarafından uygulanıyordu.
XVIII. yüzyılda gözlem ve deney yöntemlerini kullanan, biyolojik, psikolojik ve bilimsel temeller ışığında kanıta dayalı bağımsız bir bilim dalı olma yolunda ilerleyen tıp bilimi XIX. yüzyılın ortalarından sonra günümüzdeki özelliklerine kavuşmuştur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün “Sağlık yalnızca hasta veya sakat olmamak değil: bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir.” tanımında da görüleceği gibi, sağlık ve tıp insanın kültürel, sosyal, tarihi ve psikolojik özelliklerinden ve felsefeden ayrılamaz. Tıp, özel durumu ve prensipleri nedeni ile etik ögelere ihtiyaç duyan, onlardan destek alan bir bilim dalıdır. Tıbbi etik ilkeleri tıp uygulamasında hekimin hasta hakları ve etik kuralları ön plana alarak doğru mesleki yaklaşımın gerçekleştirilmesine ilişkin ilkelerdir. Hekimin öncelikli görevi, hastalıkları önlemek ve bilimsel yöntemle insan yaşamını ve sağlığını korumaktır. Evrensel tıbbi etik ilkeleri; yararlı olmak, zarar vermemek, adil olmak, özgür karar verebilmek ve bilimsel yaklaşımdır. Hekim mesleğini uygularken vicdani ve mesleki bilgisel kanaatine göre hareket eder. Bu nokta sağlık alanında en kritik noktadır. Eğitimin ve denetimin yeterli olamadığı ve ticari yaklaşımın sağlık alanını çok fazla etkilediği ve hatta belirlediği durumlarda vicdan, mesleki bilgi ve bilgelik önemini yitirir.
Günümüzde hekimlerin, sağlık alanının diğer paydaşlarının ve özellikle erk sahiplerinin felsefeye ve etik yaklaşımlara her zamankinden daha çok önem vermelerine gereksinim ve zorunluluk var görünmektedir.
Filozofça sormak gerekli: Sağlık nedir? Sağlığın mühendislikten, öğretmenlikten, diğer dallardan ve özellikle tüccarlıktan farkı nedir? Sağlık alanındaki aktörlerin fonksiyonları nelerdir, nasıl olmalıdır?
Yeni yüzyılın en önemli sağlık sorunları: 1. Yoksulluk ve ilişkili sorunlar, 2. Kronik hastalıklar (Kalp ve damar hastalıkları, kanser, metabolik, psikolojik) ve 3. Küresel tehditler, krizler olarak gösterilmektedir.
DSÖ XXI. yüzyılda küresel halk sağlığını tehdit eden tehlikeleri: 1. İnfeksiyonlar, 2. Toksik ve Nükleer kazalar ve 3. Çevre felaketleri şeklinde sıralamaktadır.
Bu sorunların önlenmesini ve çözümünü hangi yaklaşımla, nasıl ve kim başaracak?
Ülkemizdesağlık alanı ile ilgili pek çok sorunun olduğu her kesimce sıklıkla dile getirilmektedir: Sağlığın niteliği, finansmanı, çalışan sayısı ve niteliği, uygulama yöntemleri, yatırımlar, sigorta ve güvence sorunu, dışa bağımlılık, kontrol ve denetim güçlüğü, sigara, gıdaların güvenliği, obezite bunların başlıcalarıdır. Aynı zamanda Ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ikinci fazına geçilmiş durumda. Sağlık alanında ve tıp eğitiminde keskin dönüşümlerin hızla gerçekleştiği süreçte şu soruyu daha sık ve ciddi sormamız gerekiyor: Türkiye: Quo vadis? Şu andaki ve önümüzdeki dönemdeki sağlık sorunları neler? Tıp eğitimi değerlerin korunmasını sağlayacak mı? Değişen gereksinimlere yanıt verebilecek mi?
Sosyal katmanlar arasında eğitim, gelir ve kültürel farklılıkların keskin olduğu topluluklarda sağlığa ulaşmak, sağlık hizmetinden faydalanmak belirgin bir şekilde farklıdır. Burada kamu rolü, kamu kaynakları ve denetimi özellikle önemli hale gelir.
Batı ülkelerinde kamu kaynakları ve denetiminin ön planda olduğu (ayrıntılarda bazı farklılıklar olsa da) temel iki sağlık sistemi uygulanır: 1. Genel Bütçeye dayalı (Beveridge Modeli: İngiltere, İspanya, İtalya, Danimarka, Norveç, Yunanistan, İzlanda, İsveç, Finlandiya, Portekiz), 2. Kamu Sigortasına dayalı (Bismarck Modeli: Almanya, Fransa, Avusturya, Belçika, Hollanda, İsviçre, Lüksemburg, İsrail). Türkiye’de şimdilik modifiye Bismarck Modeli uygulanmaktadır.
İyi işleyen bir sağlık sistemi, bir halkın ihtiyaç ve beklentilerine adil, kaliteli ve hızlı bir şekilde yanıt verir: Bireylerin, ailelerin ve toplumların sağlık durumunu iyileştirir, toplumun sağlığını tehdit eden etkenlere karşı halkı savunur, koruyucu önlemleri alır, finansal durumu yetersiz olanlara da ücretsiz sağlık hizmeti sunar, insan merkezli hizmetlerin adil bir şekilde erişimini sağlar.
Sağlık alanında en önemli etken olan hekimlerin yetiştirildiği tıp fakültelerinin durumunu bilimsel, etik ve akılcı olarak mercek altına almanın ve sorgulamanın tam da zamanı. Çok geç kalmadan, geri dönüşü çok zor noktalara gelmeden…
Edinburg Deklerasyonu’nda: “Tıp eğitiminin temel amacı, insanların sağlık düzeyini yükseltecek, yetenekli, hasta ve toplum için kaliteli koruyucu ve tedavi edici hizmet vermeyi sağlayan, bilgi, beceri, değerler ve davranış biçimleri konusunda ‘yetenekli ve yeterli’ olan hekimler yetiştirmektir. Bir başka ifadeyle, tıp eğitimi öğrenme sorumluluğunu kavramış, bilgiye ulaşma yollarını bilen, sentez ve analiz yeteneği gelişmiş, uygulama becerisine sahip hekimler yetiştirmeyi amaçlar.” denmektedir.
Tıp eğitimi XIX. yüzyılda disiplinlere dayalı biyolojik yaklaşımlardan günümüzde probleme-topluma-yeterliliğe dayalı biyopsikososyal yaklaşımlara dönüşerek temel değişim geçirmiştir. Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerde tıp eğitimi her ülkeye özgün farklılıklar olsa da, Dünya Tıp Eğitimi Federasyonu (WFME) ve Avrupa Tıp Fakülteleri Birliği (AMSE) başkanlığında belirlenen ortak standartlarla yürütülür.
Avrupa Tıp Uzmanları Birliği (UEMS), Avrupa Birliği’ndeki tüm tıp uzmanlarının temsilci kuruluşudur. Avrupa’da ulusal üst kurulların yanı sıra Avrupa Üst Kurulu (European Board) ve ülkedeki tıp uzmanlarının nitelendirilmesinden sorumlu, özerk, mesleki ve bilimsel Ulusal Üst Sağlık Kurulu mevcuttur. Avrupa’da eğitimde ve uygulamalarda belli standartları oluşturmak üzere “Continuing Medical Education (CME)”, “European Accreditation Council for CME”, “National Accreditation Autorities”, “European Speciality Accreditation Boards” gibi kuruluşlar vardır.
Ülkemizde 1990 yılında 25 olan tıp fakültesi sayısı, 2012 itibariyle 85’lere ulaşmış durumda. Bu sayı Almanya’da 41, İngiltere’de 32, Hollanda’da dokuzdur.
Aşağıdaki grafikte 2011 yılına ait karşılaştırmalı görünüme özellikle dikkat etmek gerekiyor. Tıp fakültesi açmakta standartlarımız var mıdır? Varsa nelerdir? Altyapısı ve akademik kadroları yetersiz, mali sıkıntı içinde, yeni ve daha önce açılmış tıp fakültelerinin olduğu bir gerçektir. Bunun yanı sıra, ülkemizde hekimlere bakış açısının olumsuzlaşması ve şiddet, ekonomik ve idari sıkıntılar, öğrenci sayısında hızlı artış, çalışma şartlarının olumsuzluğu ve yetersizlikler, sağlığa ticari bakış gibi nedenler de sorunları katlamaktadır.
Bir tıp fakültesi
1. Mezuniyet öncesi tıp eğitimi verir (doktor yetiştirir), 2. Mezuniyet sonrası tıp eğitimi verir (uzman yetiştirir), 3. Akademik eğitim verir, 4. Sürekli tıp eğitimi verir (sağlık elemanlarına ve halka), 5. Bilimsel çalışmalar, araştırmalar, denemeler yapar, kongre, sempozyum vb. düzenler, projeler üretir, 6. Üçüncü basamak tıp eğitimi verir.
Günümüzde tıp fakültelerinde bu temel görevler ve çalışmaların ne kadarı ve ne nitelikte gerçekleştirilebiliyor?
Erkin kafasında tıp fakültelerinin doğru bir tanımlaması var mıdır? Tıp fakültesi bir sağlık kuruluşu mudur, eğitim kurumu mudur, işletme midir, sektör müdür, toplumsal ve sosyal özellikleri olan bir kurum mudur, kültür ve dönüşüm kaynağı mıdır, yoksa bir ticarethane midir?
Tıp fakültelerimizin klasik, karma, entegre ya da probleme dayalı öğretim metotlarından hangisine sahip olduğunun, çekirdek eğitim programlarının, Bologna Süreci’ne ve Avrupa Kredi Transfer Sistemi’ne “teorik” uyumun önemi gerçek hayatta nedir? Şu anda hangi yöntem uygulanırsa uygulansın, bunu sağlıklı ve nitelikli uygulayabilecek bir yapı ve ortam var mı?
Gelin biraz felsefe yapalım.