Ülkemizde vatandaşlarımıza ayrım yapılmaksızın (mülteci ve yurt dışından gelen öğrenciler dahil) sınırsız denilebilecek ölçüde karşılıksız sağlık hizmet sunulmaktadır. Hastanede rehin kalanlar, sigortası olmadığı için ameliyat olamayan veya ilaç alamayan hastalar ile ilgili haberleri artık göremiyoruz. Bunda devletimizin son 15 yıldaki özverili çalışmalarının büyük rolü vardır.
Hizmette sınır tanımayan bu davranış, beraberinde bazı sıkıntılara yol açabilecek ögeler içermektedir. Bütçemizde enerjiden sonraki en büyük yük, sağlık hizmetlerine ödenen bütçenin getirdiği yüktür. Bu iki yük ülkemizin ayağındaki en önemli prangalardır. Hal böyle olunca, kaynakların verimli kullanılması ve hizmet kalitesinin artırılabilmesi için çalışanlara ve vatandaşlara düşen görevler vardır.
Burada, hastalara yaptırım uygulanması gerekebilecek yerler konusunda bir öneriler demeti sunmak istiyorum. Yaptırımdan kastım, hastalarımızın keyfilikten uzaklaşarak daha itidalli olmalarını, kurumsal planda kalmalarını ve sağlık çalışanları ile işbirliği yapmalarını sağlamaya çalışmaktır. Konular çok fazla detay içerdiğinden, bir kanaat oluşturmak amacıyla ortalama veri değerleri kullanılacaktır.
Acile gelen hastaların %30-60’ının (bölgesel değişiklikler gösterebilir) acil olmadığını biliyoruz. Bu durum hizmetteki kalitenin ve verimin düşmesine yol açtığı gibi, rutin içerisinde bunalan sağlık personelinin yanlış veya eksik uygulama yapmasına yol açabileceği, ilave mali külfetler getirebileceği artık herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Sevk zinciri ve maddi yaptırım olabileceği gibi, gece poliklinikleri ile bu tür hastaların bakılabileceği alanlar oluşturulabilir. Gündüz gelemeyen öğrenci ve çalışanlar için, uygun yerlerde bu amaçla gece poliklinikleri açılabilir. Genel olarak “alan” uygulamalarında toleransın fazla olduğu, konunun yeterince sahiplenilmediği ve denetimlerin yetersiz kaldığı kanaatindeyim. Halbuki devletin her kademesinde ortak alanların yaşanılabilir olması için kuralların uygulanması, denetim ve yaptırım şarttır. Bu konuda popülizmden uzak kalınarak gerekli önlemler alınmalıdır.
Ülkemizde her Türk vatandaşı, yılda 8-9 defa hastaneye müracaat etmektedir. İstatistikler böyle söylüyor. MHRS sistemiyle randevu alan hastaların en az %20-30’unun randevusuna gelmediği bilinmektedir. Özellikle ileri günler için randevu verilen hastalar randevularını iptal ettirmedikleri için polikliniklerde boşluklar oluşmakta ve muayene için sıra bekleyen hastalar mağdur olmakta, tanı ve tedavide gecikmeler yaşanmaktadır. Büyük hastanelerde istediği tarihe randevu alamayan pek çok kişinin erkenden gelerek saatlerce beklemesine ve maalesef eski günleri aratmayan kuyruklara ve zaman zaman da kuyruk kavgalarına şahit olmaktayız. Bir hafta içerisinde, aynı branştaki iki tıp fakültesi, bir eğitim hastanesi ve bir de özel hastanede olmak üzere, 4 doktorda muayene olunabilen tek ülkenin bizim ülkemiz olduğuna inanıyorum. Hasta söylenenin doğru olup olmadığını anlamak için bir sürü doktor dolaşabiliyor. HBYS-Medula sistemi üzerinden bu tür bencilce ve keyfi uygulama alanları kaldırılmalıdır. Randevusuna gelmeyen hastalara maddi yaptırım uygulanabilir. Hollanda’da randevusuna gelmeyen hastaya 20 euro ceza uygulanmaktadır. Ayrıca, MHRS sisteminden aldığı randevuyu iptal ettirmeyenlere uyarı mesajları, yeni randevu vermeme (aynı branş) gibi yaptırımlar uygulanabilir. Medya’da bilgilendirici video ve broşürler yayınlanabilir.
Sigara içen hastalar da yaptırım kategorisinde değerlendirilmelidir. İngiltere başta olmak üzere pek çok gelişmiş ülkede, sigara içenleri tedavi etmeyi kabul etmeyen bir doktor grubu oluşmaya başlamıştır. Bunda haklılık payı olabileceğini düşünüyorum. Sigara sağlıklı yaşam kalitesini bozan en önemli ve en kötü alışkanlıkların başında gelmektedir. Günde 300 civarında insan sigaraya bağlı hastalıklar yüzünden ölmektedir. Sigara için ülkemizde harcanan para yılda 7-10 milyar USD doları bulmaktadır. Yol açtığı hastalıklara harcanan zaman, emek ve para bunun dışındadır. Sigaranın yol açtığı zararlar, ülkeler için bir tehdit unsuru bile olabilecek duruma gelmiştir. Kanser, KOAH, kalp ve diğer sistemlerde yaptığı ölümcül hasarlar çok net olarak bilinmektedir. Hal böyleyken, hekimlerin yaptıkları tedavi ve ameliyatlarda, başarısızlık ve komplikasyon gelişme riski sigara içenlerde daha fazladır. Enfeksiyon riski 3 kat artmakta, yara iyileşmesi bozulmakta ve sonuçta uygulanan tedavi yetersiz kalabilmekte ve hekim başarısız görünmektedir. Kısaca, söylenecek çok şey var bu konuda. Önerim, sigara içen hastaların tedavi masraflarının bir kısmını (%20 olabilir) üstlenmeleri sağlanmalıdır. Doktorların, acil olmadıkça sigara içen hastaları ameliyat veya girişim yapmama istekleri normal karşılanmalıdır.
Sağlıkta şiddet uygulayan ve tehditle iş yaptırmaya çalışanlara karşı da yaptırım uygulanmalıdır. Yaralama ve zaman zaman ölüm ile sonuçlanabilen saldırılar hala kanayan bir yaradır. Fiili şiddet uygulayan hastalar, hukuki yaptırımlara ilave olarak, oluşturulacak bir kara listeye alınmalı ve gideceği hekimler bilgilendirilmeli, MHRS sisteminde bilgisayar ekranlarında uyarı yazıları görünür hale getirilmelidir. Sözlü taciz ve tehditle iş yapmaya alışmış kişilerde de yapılan sözlü ve yazılı uyarılara rağmen düzelme görülmüyorsa (problem çıkarma olasılığı yüksek), onlar da kara listeye alınmalıdır. Bu konuda eğitim amaçlı medya çalışmaları yapılmalıdır.
Peki, sağlık çalışanlarına yaptırım yok mu diyebilirsiniz. Tabii ki mağdur olduğunu iddia eden her hastanın hakkı sonuna kadar aranmalı, ihmali olanlara cezası verilmelidir. Bu konuda kurumsallaşmanın olduğunu düşünüyorum.
Konu çok uzun. Her maddesi için ayrı bir yazı yazılabilir.
Sonuç olarak, “Ben hastayım; ben ne dersem ve ne istersem hemen yapılmalı!” demeden önce empati kurmayı öğrenmeliyiz. Hastaların ve çalışanların haklarının korunabilmesi için.
- Acil olmayan acil (!) hastalar
- Randevusuna gelmeyen ve iptal ettirmeyenler
- Sigara içenler
- Şiddet uygulayanlar
- İlaç / rapor suistimalleri
- ……
için çeşitli yaptırımların uygulanmasının faydalı olacağına inanıyorum.
Sağlıcakla kalın.
3 yorum
Teşekkürler hocam . Tespitlerinizin tamamına katılıyorum . Yaptırım şart. Yıllardır aynı konuları hep konuşuyoruz . Ama icraat lazım. Hadi hayırlısı diyelim .
biraz da zülfi yare dokunalım. Üniversite hastaneleri için söylüyorum: bir gastroskopi için altı ay sonraya verilen günler “özel” statüsüne geçildiğinde neden iki gün içinde yapılır hale gelebiliyor? Bunun yaptırımı ne ola ki?
Konu ilginç ve güncel, fikir ve kanaatler için yazara teşekkürler. Hastaya yaptırım kanaatimce sosyal güvenlik sistemine yaptığı katkı ve verdiği masraf oranında, sağlık çalışanlarına yönelik tutumu (kayıtlı şekilde elbette) nedeniyle bir yaptırım uygulanabilir. Ayrıca popülist politikalar nedeniyle sağlık hizmetlerinin ücretsiz olması, kahir ekseriyeti ‘bedava sirke baldan tatlıdır diyen ya da bedava mezar bulsa girecek’ bir toplumda suiistimale ve israfa yol açar, nitekim de açmıştır. Cüzi ve makul oranlarda poliklinik, tetkik, ilaç dahil sağlık hizmetleri mutlaka ücretli olmalıdır.