İletişim, yemek yemek ya da su içmek kadar insanlar için hayati bir öneme sahiptir. İletişimsizliğin adeta “öldürücü” bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz. İlgi gösterilmeyen, iletişim kurulmayan, iletişim becerileri gelişmeyen insanlar, sağlıklı bir birey olarak toplumsal hayatta yaşamlarını sürdürmekte zorlanırlar.
Ruhsal ya da bedensel pek çok rahatsızlığın ardında yine iletişim sorunlarının yattığını ifade edebiliriz. İnsanoğlu bu dünyadaki varlığını, kendisiyle ve başkalarıyla kurduğu iletişimle anlamlandırır.
İletişim; anlamak, anlaşılmak ve anlaşmaktır.
Sağlık iletişimi ise sağlık alanını anlamak, bu alanda anlaşılmak ve anlaşmayı içerir.
Sağlık iletişimi, sağlığın geliştirilmesi amacıyla kamunun, bireylerin ve kurumların bilgilendirilmesi, etkilenmesi ve harekete geçirilmesi teknik ve sanatı olarak tanımlanır.
BELLİ BAŞLI AMAÇLAR
Sağlık iletişiminin en temel amaçları, bireysel, ekip, kurumsal ve toplumsal düzeyde farklı nitelikte ele alınabilir.
Sağlık iletişiminin belki de ilk amacı, sağlık çalışanlarının birbirleri arasında iletişim ve ilişki kurma becerilerini geliştirmektir. Çünkü çoğu sağlık hizmeti birlikte ya da bir arada çalışmayı gerektirir. Sağlık profesyonellerinin iletişim becerilerinin yüksekliği, sağlık iletişimi alanındaki başarının en önemli kriterlerinden biridir.
Sağlık iletişiminin en önemli amaçlarından bir diğeri de bireyleri, kurumları, toplumu sağlık alanında bilinçlendirmek, ondan önce farkındalık yaratmak, tutum ve davranış geliştirmektir.
Pandemi sürecinde bunun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha görmüş bulunuyoruz. Bu anlamda sağlık okuryazarlığı seviyesini yükseltmenin hayati öneme sahip olduğunun altını çizmemiz gerekir. Hem sağlık bilincinin geliştirilmesi hem de sağlık alanındaki bireysel iletişim becerilerinin daha etkin hale getirilmesi yalnızca bireysel sağlığı değil toplumsal sağlığı da yakından etkilemektedir.
Sağlık personeli ile hasta ve hasta yakını iletişiminin iyileştirilmesi anlamında da sağlık okuryazarlığı ve iletişim becerileri eğitimlerinin önemli olacağı söylenebilir.
Böylece sağlıkta memnuniyet ve kalite düzeyinin artması ve toplum sağlığı anlamında daha ileri seviyelere ulaşmamız mümkün olabilecektir.
Ayrıca sağlık alanındaki hizmet ve ürünleri tanıtmak da yine sağlık iletişiminin amaçları arasındadır. Örneğin pandemi sürecinde toplumun pek çok ürün ve kavramın adını öğrendiğine şahit olduk. Entübe, filyasyon, endemi, fatalite, sürveyans, sterilizasyon, hijyen ve karantina gibi pek çok kavram buna örnek verilebilir.
Ancak şunun altı çizilebilir ki, bu kavramların medyada sıkça kullanılması, herkesin bu kavramları en doğru ve eksiksiz şekilde “bildiği” anlamına gelmez. Bu kavramlarla birlikte, halkın anlayabileceği açıklamaların da tekrar tekrar ifade edilmesi bir zorunluluktur. Eğer bu yapılmazsa, beklenenin tam tersine, kaygı, korku, panik gibi olumsuz duygu ve davranışlarla karşılaşılabilmesi olasıdır. Hatta daha da ötede insanların tam olarak anlayamadığı bu kavramlara bir süre sonra duyarsız hale gelebildiği de gözlenmektedir.
Bu arada bir parantez açılarak şu da eklenebilir: İkna sürecinde “korku” önemli bir strateji olarak uygulansa da “korkunun dozunun” iyi ayarlanması gerekir. Herkes için farklı nitelikteki korku dozunun fazlası, ikna sürecini sekteye uğratabilir. Bir kesim için beklenenin tam tersi sonuç elde edilebilir.
SAĞLIK SİSTEMİ
Sağlık iletişiminin amaçlarına devam edilecek olursa, daha genel olarak sağlık kuruluşlarının yapısı, örgütlenişi, sağlık hizmetinin sunumu, sağlık hakkı ve kullanımı gibi konuları da unutmamak gerekir.
Toplumun sağlık alanındaki bilgi ihtiyacını gidermek, doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak, bu alanda hızlı ve güvenilir bilgiyi erişilir kılmak da yine sağlık iletişiminin amaçları arasındadır.
Pandemi sürecinde Dünya Sağlık Örgütünün “salgından daha tehlikeli” bulduğunu söylediği “infodemi”; yani yanlış bilginin toplumda salgından daha hızlı bir şekilde yayılması sorunu, bu konunun ne kadar önemli olduğuna işaret etmektedir. Sessizlik, suskunluk, eksik bilgilendirme ya da yanlış anlaşılmalara müsait bilgilerin kamuoyuna sunulması “iletişim sorunlarına” işaret eden unsurlardır.
Dolayısıyla sağlık alanında “sağlıklı”; erişilebilir, doğru ve güvenilebilir bilginin kamuoyuna ulaşmasını sağlamak sağlık iletişiminin temel amaçlarından bir diğeridir.
KİM, NASIL SORUMLU?
Peki, daha da çeşitlendirebileceğimiz sağlık iletişiminin bu amaçlarını yerine getirmekten kim ya da kimler sorumludur?
Elbette en başka kamu otoritesinin; yani hükümetin, ilgili bakanlık ve kurumların sorumluluğu vardır. Daha sonra kamu adına görev yapan başta medya olmak üzere sivil toplum örgütlerinin rol ve sorumluluğundan söz edilebilir. Ardından da bireysel düzeyde herkesin görev ve sorumluluğu olduğu eklenebilir.
SONUÇ
Bu yazıda sağlık iletişiminin amaçlarına genel hatlarıyla değinmeye çalıştık. Son söz olarak yine iletişimin önemine vurguda bulunabiliriz:
“Sağlıklı iletişim kuramazsak, sağlığımıza kavuşamayız.”
“Sağlık iletişimine önem vermezsek, sağlıklı bir topluma ulaşamayız.”
“İletişim becerilerimizi geliştirmeden, sağlıklı ve mutlu insanlar olamayız.”