Sağlık kurumları arasında hasta naklinde ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Zaman zaman medyaya yansıyan bu sorun, hasta güvenliğini riske etmektedir. Üçüncü basamak bir referans hastanesi olarak, bu konuda gözlemlediğimiz sorunları ve olması gerekenleri bu yazımda dile getirmek istiyorum.
Sık gözlediğimiz bir sorun, sevki gerekmeyen hastaların sevk edilmesidir. Üçüncü basamakta takibi gerekmeyen, ancak takip ve tedavisi zahmetli, iyileşme süreci uzayabilecek, komplikasyon yaşanabilecek olguların ve bakım hastalarının sevk edildiği görülmektedir. Örneğin; hafta sonlarında, bayram tatilleri öncesinde hastanemize hastalar yağmaktadır. Bazı hekimler yıllık izne ayrılırken serviste yatmakta olan hastalarını kurumumuza göndermektedir. Oysa, özellikle son yıllarda ikinci basamak hizmet hastanelerinde ciddi gelişme ve yenilenmeler olmuştur. Hastane binaları yenilenmiş, hekim ve diğer sağlık personeli kadroları zenginleşmiştir. İleri teknoloji ürünü her türlü tanı-tedavi üniteleri, ameliyathaneler, yoğun bakım üniteleri kurulmuştur. Bu imkânların etkin kullanılmasıyla bu tür sevkler bütünüyle ortadan kalkabilir.
İkinci bir sorun: sevklerin usulüne uygun yapılmamasıdır. Başvuran hastalara, gereken tıbbi müdahale yapılmadan sevk edilebilmektedir. Örneğin; batına nafiz kurşunlamayla gelen bir hasta, hiçbir şey yapılmadan doğrudan bir başka hastaneye yollanabilmektedir. İlgili uzman tarafından bizzat görülüp değerlendirilmeden, sadece telefonla danışılarak servis hemşireleri veya acil servis hekimleri aracılığıyla hasta sevk edilebilmektedir. Hemodinamik stabilite sağlanmadan siyanoze, desatüre, düşük koma puanlı hastaların sevk edildiği görülmektedir. Hastanın sevk edileceği hastanedeki ilgili bölüm ve kişilerle görüşülüp onay alınmadan; hastanın kabul edilebileceği koşulların (servis veya yoğun bakımda boş yatak, ameliyat ekibi ve mekanik ventilatör gibi cihazlar) bulunduğu teyit edilmeden hastalar gönderilebilmektedir. Ya da yapılan görüşmede yer olmadığı belirtildiği halde, yine hasta gönderilebilmektedir. "Nakli imkânsız hasta" tanımına uyan hastalar nakledilebilmektedir.
Sevk sırasında hastaların riske edildiği görülmektedir. Sevk ve nakillerin 112 il ambulans servisi üzerinden yapılması gerekirken, hastaneler doğrudan kendi ambulanslarıyla ağır, riskli hastaları sevk etmektedir. Oysa 112 üzerinden yapılan sevklerde kurumlar arası koordinasyon daha iyi kurulabilmektedir. Ayrıca 112 ambulansları, sevk sırasında sorunlu hastaların tıbbi bakım ve tedavilerinin kesintisiz uygulanabilmesine uygun koşulları taşımaktayken, hastane ambulanslarında bu tür imkânlar pek yeterli değildir. Bundan dolayı, yolda hastanın hayati önemi haiz vazopressör, pozitif inotropik ajan vb. ilaçları verilememektedir. Hekim nezaretinde sevki gereken hastalar, ambulans şoförü veya acil teknisyenleriyle gönderilebilmektedir. Hasta naklinde görev alan personelin eğitimlerinin yeterli olmadığı gözlenmektedir.
Sevk edilen hastayla ilgili yeterli bilgi verilmemektedir. Oysa, hastayı görüp değerlendiren ve ilk müdahaleyi yapan hekimin, hastayı sevk ettiği kurumdaki ilgili hekimle bizzat iletişim kurup, hastanın durumu, sevk nedeni, uygulanan tedavi hakkında ilk ağızdan bilgi vermesi gerekmektedir. Sevk öncesi, hasta hakkında doğru bilgilendirme yapılmamakta, ya abartılı bilgi verilmekte veya tam aksine bazı bilgiler saklanmaktadır. Hastayla beraber kapsamlı bir epikriz gönderilmeli; epikrizde hastanın kesin veya olası tanıları ve sevk nedenleri belirtilmeli; yapılan müdahaleler ayrıntılı olarak yazılmalı; verilen ilaçlar ve dozları not edilmelidir.
Yapılan en ciddi hatalardan biri de, hasta ve hasta yakınları aracılığıyla yanlış iletişim kurulmasıdır. Hastanın sevkinin gerektiğine hasta yakınlarını inandırmak, ve gönderilen hastanece kabulü konusunda baskı yapmalarını sağlamak amacıyla olsa gerek, hasta yakınları koşullandırılmaktadır. "Bu hasta üniversite hastanesine gitmezse ölür", "4 saat içinde ameliyat olması şart", "Yoğun bakıma yatması lazım", "Bizimle ilgili sorunu kalmadı, kalp yetmezliği var" gibi ifadeler, adeta hasta yakınlarını gerilmiş yay gibi sevk edilen kuruma yönlendirmektedir. Yaşanan hekime dönük şiddet olaylarının birçoğunun faili bu tür koşullandırılmış hasta yakınlarıdır.
Güvenli sevkler için transfer formu doldurulmalı ve bu formda, hastayı sevk eden hekim "Nakli gereklidir, hastanın durumu nakle elverişlidir ve güvenli nakil koşulları sağlanmıştır" gibi hususlarda imzalı teminat vermelidir. Ancak, yanlış beyanda bulunan, gereksiz hasta sevk eden, hastaları güvenli olmayan biçimde sevk eden hekimler ve kurumlarla ilgili idari, hukuki işlem yapılmalıdır.
Bir hastayı sevk etmeden önce hekimin, şu temel soruları kendine sorup cevaplaması gerekmektedir. "Bu hastanın nakli gerekli mi?", "Nakli imkânsız hasta" kategorisine giriyor mu?", "Hastanın gereken acil tıbbi müdahalesi yapılmış, kliniği stabilleşmiş olup nakle hazır mı?" "Güvenli nakli nasıl olmalı?", "Nakil için uygun ambulans, uygun ekip var mı?", "Nakil sırasında yaşamsal tedavisi kesintisiz sürdürülebilecek mi?", "Alıcı merkezin/hekimin onayı var mı?", "Epikriz ve ayrıntılı bilgi notu hazır mı?"
Ayrıca, üçüncü basamak hastanedeki tedavisi tamamlanıp ikinci basamak bir hastanede takip edilebilecek duruma gelen hastaların diğer hastanelerce kabul edilerek, üçüncü basamağa sevki gereken hastalara yer açılması gerekmektedir.
Tüm bu hususların açık olarak yer aldığı geçerli mevzuata rağmen (Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği; Ambulanslar Ve Acil Sağlık Araçları İle Ambulans Hizmetleri Yönetmeliği; Acil Sağlık Hizmetlerinin Sunumu Konulu Başbakanlık Genelgesi Ve Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulama Usul Ve Esasları Hakkında Tebliğ), bu sorunların yaşanıyor olması düşündürücüdür. Son yayınlanan Tebliğ’in 16. maddesinde yer alan "Uygunsuz sevklerin önlenmesi için komisyon kurulması" hükmü işletilmelidir.