Tıp fakültelerinin sayısının hızla arttığı, tıp fakültelerine alınan öğrenci sayısının pik yaptığı bir dönemde "Tam Gün Yasası" gündemdedir ve mevcut haliyle bu Yasa öğretim üyelerinin zamanlarının büyük bir kısmını hasta hizmetlerine yönlendirmekte, temel bilimler ve klinik bilimler arasındaki bütünlüğü önemli ölçüde zedelemekte, tıp fakültelerinin eğitim ve bilim üretme fonksiyonlarını gözardı etmektedir.
Sağlık politikaları tıp eğitimi ile yakın ilişkidedir. Sağlık sistemlerinin belirlenmesi, tıp eğitimi modellerini de yaratır. Bu modellerle yetişen hekimler toplum sağlık göstergelerinde değişime yol açar. Buna göre de toplumsal gereksinimler değişir. Mevcut ekonomik sistem ile ilişkilendirilerek gelişmişlik düzeyi ve refahın paylaşılması paydasında sağlık politikaları yeniden masaya yatırılır. Kısaca tüm sağlık politikalarının tıp eğitimi ile yakın ilişkisi vardır ve bu ilişki asla gözardı edilmemelidir.
Bu tespite göre belirlenen sağlık sistemi içinde tıp eğitimi programlarının tasarlanması aşamasında öncelikle toplumun sağlık gereksinmelerinin analizi yapılmalı, öncelikli sağlık sorunları belirlenmeli, maliyet etkinlikleri çerçevesinde tıp eğitimi programları geliştirilmelidir. Ancak bu şekilde toplum tabanlı bir tıp eğitimi organize edilebilir ve programların geliştirme süreci akılcı planlamalar ile tamamlanabilir. Böylece sağlık hizmeti verenlerin, toplumun denetimi ve değerlendirmesi ile eksiklikleri saptanır ve sağlık politikalarında reorganizasyona gidilir. Tüm bunlar "hizmet bütünlüğü ve süreklilik" anlayışını gerektirir. Bu nedenle elbette sağlıkta insan gücünün planlanması önemlidir. Bu planlama ülke nüfusu, hekim sayısı ve tıp fakültelerinin sayısı ile direkt ilişkilidir.
OECD raporlarına göre son 15 yılda en hızlı hekim sayısı artışı yaşayan ülkemizde nüfus başına düşen tıp fakültesi sayısı çok yüksektir. İngiltere’de 2.54 milyon kişiye bir tıp fakültesi düşerken, Türkiye’de bu rakam 1.1 milyon kişiye bir tıp fakültesi şeklindedir. 2008 yılından itibaren öğrenci sayısı hızla artmış, bazı fakülteler yüzde 70 oranına ulaşan bu artışı karşılayacak altyapının olmaması nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Çünkü sağlık politikasının belirlenmesi aşamasında tıp eğitimi bileşeni yeterince değerlendirilmemiştir. Yeterli altyapı ve öğretim üyesinin bulunmadığı ya da mevcut olanaklar içinde kalabalık tıp fakülteleri nedeniyle Türkiye’de hekim kalitesinin korunması olanaksız hale gelmiştir. Rasyonel iş gücü analizi hiçbir fakültede yapılmamış ya da değerlendirilmemiştir.
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavlarının yapıldığı bugünlerde tıp fakültesi kontenjanları ve yeni tıp fakülteleri açma girişimleri konusunda bir uyarıda bulunmak istedim.
Saygılarımla.