Yıllardır öğrencilere deontoloji dersleri verirken sağlıkla ilgili yasaları anlatmakta zorlandığımı biliyorum. Öyle yasalar var ki, yeni kuşak yasanın adını bile anlamıyor. Bunda da haklılar. Çünkü bazı yasalar neredeyse 80 yıllık ve hâlâ yürürlükte. Doğaldır ki, bazı temel tıp konuları yasaların içinde güncelliğini korumaktadır ve belki de yasanın tümden değişmesi gerekmez. Ancak adının sadeleştirilmesi ve maddelerinin anlatımında bugünkü dile uyulması gerekir. Örneğin; 1928 tarihli Tababet ve Şua’bâtı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun buna iyi bir örnektir. Deontoloji derslerinde deontoloji ile ilgili yasalardan söz ederken önce kanunun adı ile başlıyoruz ve öğrenciler eski kelimelerden hiçbir şey anlamadıkları için tek tek anlamlarını veriyoruz. Doğaldır ki, burada bir tıp öğrencisi hekim olduğu zaman adını bile anlayamadığı bir kanuna ne dereceye kadar uyacak veya uyum gösterecektir.
Tababet ve Şuâbâtı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un adını bugünkü Türkçeye uyarlarsak Tıp ve Dallarının Uygulanmasına Dair Yasa diyebiliriz. Çünkü yürürlükteki adıyla söylendiği zaman öğrenci sanki bambaşka bir şey söylenmiş gibi anlamaz bakışlarla bakıyor ve böylece kelimeleri birer birer bugünkü Türkçeye çevirerek açıklamak zorunda kalıyoruz.
Bu maddeleri anlamak için Kanunun yürürlüğe girdiği 1928’de kullanılan Türkçeyi bilmek gerekir. Bunlardan deontolojiyle ilgili bazı örnekler verebiliriz. Yasa’nın 24. maddesi hekimlerin reklam yapmamaları ve hasta kabulüne ait ilanlar için yasalara uymaları gerektiğini bildirir. Ancak çok eski ifadeler kullanıldığı için öğrencilere anlatırken mutlaka kelimelerin anlamlarının açıklanması gerekir.
"Madde 24- İcrayı sanat eden tabipler hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtisaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup diğer suretlerle ilan, reklam ve saire yapmaları memnudur (yasaktır)."
Yine Yasa’nın 69. ve 70. maddeleri ise hekimlerin görevlerinden ve yapacakları uygulamalar için hasta onayının alınması gerektiğinden söz eder. Bilindiği gibi önemli ve büyük operasyonlarda hasta onayı yazılı olarak alınır. Bu maddeler de aşağıdadır:
"Madde 69- Tabipler, diş tabipleri, dişçiler ve ebeler bu kanunda tasrih edilmeyen ve sair kavanin (kanunlar) ve nizamat ile kendilerine tevdi edilmiş olan bilcümle vezaifin (görevlerin) ifasiyle mükelleftirler.
Madde 70- Tabipler, diş tabipleri ve dişçiler yapacakları her nevi ameliye (uygulama) için hastanın, hasta küçük veya tahtı hacirde (koruma altında) ise veli veya vasisinin evvelemirde muvafakatini (onayını) alırlar. Büyük ameliyei cerrahiyeler (cerrahi operasyonlar) için bu muvafakatin tahriri (yazılı) olması lazımdır (Veli veya vasisi olmadığı veya bulunmadığı veya üzerinde ameliye yapılacak şahıs ifadeye muktedir olmadığı takdirde muvafakat şart değildir). Hilafında hareket edenlerden alakadarın şikâyetine bağlı olmak şartıyla on liradan iki yüz liraya kadar hafif cezai nakdi alınır."
Bu yukarıda verdiğimiz örnek yalnızca bir yasaya aittir. Bundan başka daha birçok yasa eskidir. Örneğin; Umumi Hıfzısıhha Kanunu, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi vb. gibi yasa ve tüzükler dil ve içerik itibariyle kesinlikle eski olup bunlar hem güncellenmeli hem de adlarında yeni kelimeler kullanılmalıdır. Örneğin; artan tıbbi konulara ait etik ve deontolojik sorunlar da çoğaldığı için Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi eksik ve güncel olmayan durumdadır. Ana konuları kapsamakla beraber, bunlara yeni konuların da eklenmesi gerekmektedir.