Atatürk batı ile ilişkilerini, vatanseverliğini yozlaştırmadan sürdürmüştür. Bu yüzden Atatürk hiçbir zaman Batıcı olmamıştır.
Olaya uygarlık açısından bakmış ve evrensel bir felsefe ile hedef göstermiştir:
“Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak”.
Özenle, dikkatle ve düşünerek altı çizilmesi gereken bir hedef cümlesi:
“Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak”.
Bu ifade, ancak var olan bir medeniyetin, amaçlanan istikamette bir hedefe ulaşmaya ivme kazandırmayı önerebilir.
İfade: “Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak” anlamında algılanırsa, bir “Kervana” katılmak ve tabi olmak anlamını taşıyacak demektir.
Bu yüzden ağırlıklı olarak eksik kullanılan ifadeler söyleyeni de dinleyeni de yozlaştırmaktadır.
Avrupa Birliği sürecinde, özellikle, “Müzakere” sürecinde, ifadeleri, içerdikleri “Evrensel felsefe” anlamlarıyla algılamak ve algılatmanın “Olmazsa olmaz” önemi vardır.
Yaşadığımız tarih dilimi bize Batı uygarlığı ile İslam uygarlığının aynı masada müzakere sürecini yaşatmaya gebedir.
Bu durumda Batı uygarlığını Avrupa, İslam uygarlığını Türkler temsil etmektedir.
25 ülkenin kültürel farklılıklarını toplumsallaştırma sürecini yaşayan Avrupa ile toplumsal yapısını değiştirme süreci yaşayan Türkiye arasında birlik…
Avrupa, Türkler’den demokrasi, insan hakları, temel özgürlükler, hukuk düzeni, serbest piyasa ekonomisi istiyor.
Avrupa Türkler’den uygarlık projesinin temel dinamikleri olan bilim, din, sanat anlayışlarında evrensel bir “felsefi bakış” bekliyor.
Avrupa Türkler’den “Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak” beklemiyor.
Türkiye Avrupa’dan “tarihsel blok” tarafından biçimlendirilmiş, modern hayatının çelişkilerini ve tamamlanmamış sürecini anlamasını istiyor.
Türkiye Avrupa’dan Osmanlı kültüründen Cumhuriyet kültürüne geçişte, “İlmiye, mülkiye, seyfiye tarihsel blok’unun aydın, bürokrasi, ordu” şeklinde şekillenen yönetim anlayışının “zihniyet değişimine” dönüşmesinin zorluklarını anlamasını bekliyor.
Post modern sürece girmiş Avrupa, modernleşmek için ter döken Türkiye ile aynı masada…
Taşradan merkeze taşınan halk, sakalının altına kravat takarak, Anadolu başörtüsüne yeni şekiller vererek, yer sofrasından masada yemek yemeğe geçerek, haram saydığı müzik dinlemekten “Pop”a hayranlığını göstererek vs. ne kadar modernleşebilmişse?
Statü farklarının aşınmasını beklemek değil demokratikleştirmek, birlik için müzakerede geçer akçedir.
Halkın iradesini kullandığına güvenmek yerine, seçim sistemini demokratikleştirmek müzakere için geçer akçedir.
Çoğulculuğun ortaya çıkmasını beklemek yerine, çoğulculuk dışında yaklaşımları bürokratik anlayıştan temizlemek, müzakere sürecinde geçerli akçedir.
Gelenekçilikten modernleşmeye geçişte, geleneğin “bilim, sanat ve dil” sayacağına evrensel bir felsefi anlayışla “yeniden diriliş” misyonuyla sahip çıkmak, müzakerede geçerli olan akçe olacaktır.
Bilim felsefesine sahip olan insanların kotarabileceği bir süreçtir müzakere süreci.
Bilimin, dinin, sanatın felsefesini de yapabilecek insanların müzakere heyetinde olması “Sağlıklı Avrupa Süreci”ni milletimize yaşatabilir.
Çözüm İngilizce bilen adam aramak değil!