Sağlıkta dönüşüm programının ilk yılları. Muayenehanelerin kapatılması için yasa çıkmak üzere idi. Hekimler muayenehanelerinde devam edip kamuda çalışmak istemezler diye, kamuda çalışmak cazip hale getirilmeye çalışıyordu. Hekim kamuda verdiği hizmete orantılı olarak katkı payı alacaktı. Denizli Tabip Odası konuyu tartışmak üzere toplantı tertipledi. Tabip odası bugün söylediğini o gün de söylüyordu;
TABİP ODASI NE DİYORDU;
“Sağlık vazgeçilmez ve ikame edilemez bir insan hakkıdır. Herkese eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti verilmelidir. Sağlık hizmeti ile para arasında ilinti kurmak doğru değildir. Bu uygulama çalışma barışını bozar. Hekimlere katkı payı değil, emekliliğe de yansıyan bir iyileştirme yapılmalıdır. Sağlık ticarileştirilmemelidir”
Tabip odası yönetimi uygulanmak istenen performans sistemine, çalışma barışını bozacağı gerekçesi ile karşı idi. Muayenehanelerin kapatılmasına karşıyız diyemiyorlardı, çünkü herkese eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti tanımında, muayenehanelerin yeri yoktu. İşin tezat tarafı bu söylemlerin sahibi olan tabip odası yöneticilerinin bir kısmının da muayenehanesi vardı. Söz aldım;
BAŞLANGIÇ ZEMİNİMİZ YANLIŞ OLDU;
Performans sistemine neden karşı çıktığınızı anlamıyorum. Hali hazırda muayenehanesi olan her hekim bir bakıma performans yapmakta. Yani verdiği hizmet kadar gelir elde etmekte. Bu sistemin içeriye, yani kamu hastanesine taşınarak, içeride üretilen işe karşılık bir gelir elde edilmesine neden karşı çıkalım. Kaldı ki bu sistem uygulamaya girecek, bizim daha sağlam bir argüman ile ortaya çıkmamız lazım. Benim aklıma gelen günlük bakılan hasta sayısı. Hastalara 15 dk da bir bakılmalı ve günlük bakılan hasta sayısı kontrol ve tetkik değerlendirmeler dahil 50 hastayı geçmemeli. Bu iş yükü karşılığı uygun görülen performans katkısının ne olacağını bilmeliyiz.
SÜREÇ KONTROLSÜZ YÜRÜDÜ;
Söylediklerimin dikkate alınabileceği bir süreç yaşamadık. Sağlık Bakanlığı performans sistemini uygulamaya koydu. Maaşının iki katı katkı payı alma ihtimali olan hekim arkadaşlar abarttı da abarttı. Günde 100 hasta bakar oldular. Kontrol ve tetkik değerlendirmeleri ile 150 hastalık rekorlar kırıldı. Bu neredeyse 3-5 dk da bir hasta anlamına geliyordu. Hasta hekime ulaşabilir olmanın dayanılmaz mutluluğunu yaşadı. Aynı hastalık için hekim hekim dolaştı, aynı tanılarla torbalarca kullanmadığı ilacı oldu. Üç dakikada tanı konuldu, tedavi verildi ama birkaç cümle ile aydınlatma yapılmadığı, yapılamadığı için hastanın kafasında hep birşeyler eksik kaldı.
Sağlık hizmetinin niteliği konuşulmaz oldu, varsa yoksa sayılar konuşulur oldu. Bu rakamların ne iş yükü bakımından, ne de karşılığı olan gelir bakımından sürdürülebilir olmadığı belli idi. Konunun tartışıldığı her platformda bu verilenin promosyon olduğunu, zamanla eriyeceğini ya da kaldırılacağını ifade ettim.
Tabip odasının da yıllardır söylediği gibi aslolan emekliliğe yansıyan düzenli bir maaş olmalı idi. İllaki performans olacak ise, bu dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi toplam gelirin % 20 sinden fazla olmamalı idi. Bir hekime uygun görülen maaş günlük 50 hastanın karşılığı olmalı idi. Olmadı;
Hep söylerim hekimler zekalarına güvenirler ve bireysel çözümleri severler. Ne zaman sıkıntıya girseler kolektif hareket etmek yerine bireysel çözüm ararlar. Bu çözümü bulma ihtimalleri ve imkanları olduğu için avantajlıdırlar ama diğer taraftan kolektif hareket etmedikleri için dezavantajlıdırlar. Yoksa hekim maaşları hakim, savcı, asker vb gibi diğer kamu çalışanlarının maaşlarına göre yıllar içinde göreceli olarak sürekli erimezdi.
ÖNGÖRDÜĞÜMÜZDEN DAHA KÖTÜSÜ OLDU;
Bugün geldiğimiz noktada hastaya ayrılan 5 dk sürenin ne hekime, ne hastaya yetmediği ve herhangi bir getirisinin olmadığı gibi; hizmetten tatmin olmayan hastaların tacizine maruz kalan sağlık çalışanları sorunu ortaya çıktı. Aslında hekimin hastasına ayırması gereken yeter süre, hekimden ziyade bir hasta hakkıdır. Hastalar bu haklarını talep etmek yerine 5 dk da olsa, istedikleri zaman istedikleri hekime ulaşabilmeyi yeterli buldular. Ama bu yöntemin sağladığı imkan da zamanla tükendi, hastalar şimdi de randevu bulamamaktan şikayetçi. Kışkırtılmış talebin geldiği yer sürpriz değil. Tüm bu gelişmeler sonucu hekim de tükendi. Sonuç olarak sağlıkta yığılma ve gerginlik ortamı sür gidecek gibi görünüyor.
Bugün geldiğimiz noktada performansa dayalı katkı payları birçok sağlık kurumunda ödenmiyor, ödenenler çok düşük seviyelerde. Bunun böyle olacağı öngörülmüştü yani sürpriz yok. Sürpriz olan hekimliğin bir meslek olarak kaybettiği itibar ve gördüğü şiddet oldu. Değersizlik biz hekimler için kaybettiklerimizin bonusu oldu vesselam.
6 yorum
Merhaba, katılmıyorum. Hekimler dünyanın her yerinde bireysel çalışır. Sorun daha çok gelişmemiş, sivil toplum örgütlerini ( Osmanlidaki kadar bile) olusturamamis bir toplum olmamizdadir. Bunun suçunu da hekimlerde aramayınız, siyaset ve siyasetçilerimiz ön açarlar bu tür toplumsal gelisimlere. Aslında bir tür kısır döngü. Saygılar.
Sevgili Bülent,
Çok doğru tespitler, yazına katılıyorum. Özellikle, Hekimlerin bir arada davranış refleksi eksikliği bu günkü durumuzun önemli sebeplerinden.
Bülentciğim yazına küçük bir katkı yapmak isterim.
Günlük 50 hasta kabul edilemez bir sayıdır.
50 kişi 10 dakika ayırsan bile 8 saat hiç durmadan poliklinik yapsan yetmez.
Doğrusu günlük maksimum 25-30 hastadır. 20 yeni hastayı geçmemelidir.
50 hastayı kabul ettiğimiz için performans ile bu sayı 60-70-80-150 oldu.
Mutlaka birinci basamak sağlık hizmeti güçlendirilmesi zorunluluktur. Acil durumlar hariç gerçek manada aile hekimliği ( 1. Basamak sağlık hizmeti) gerçek değerine ulaşmalıdır.
bülent hocam, elinize sağlık, görüşlerinizin birçoğuna katılmakla birlikte birkaç katkı da ben yapmak isterim
sağlık sisteminin performans sistemi dahil doktor üzerinden kurulması, kurgulanması doğru ve yeterli değil, sağlık çalışanları bir bütündür, ekip işidir
hastaların bu kadar rahatlıkla hem de bir pratisyen hekimin bile rahatlıkla halledebileceği şeyler için uzmanlara hatta profesörlere gidebilmesi doğru ve anlaşılabilir değildir, sağlık ocağı, aile hekimliği ve üniversite birbirine karışmıştır
ücretsiz muayene, tetkik ve ilaç sisteminin istismar edileceği ve suyunun çıkacağı baştan bellidir, sistem öyle kurulmuş ve kurgulanmış ki, daha çok hasta, tetkik, girişim, ilaç ve ameliyat için her türlü yol ve yöntem mübah hale gelmiş, getirilmiştir
geçmişteki yanlış, eksik ve kötü örnekler, uygulamalar yeni sistemin yanlışlarına, açmaz ve çıkmazlarına mazeret olarak kullanılmaktadır
bu sistem sürüdürülebilir, ülke kaynakları ve gerçekleriyle bağdaşır değildir
sağlık özel sektör anlayışı ile, ticari bir emtia gibi, serbest piyasa mantığı ile yürütülemez, genel sekreterlikler en başından tam bir fiyasko idi, sonunda iflas etti
sağlık bakanının özel hastaneleri ve üniversiteleri olan bir müteşebbis olması bile sistemin açmaz ve çıkmazda olduğuna yeterli bir kanıttır
şehir hastaneleri sisteminde de sorunlar dağ gibi birikecek ve altından kalkılamayacak hale gelecektir
tıp eğitimi ise tam bir felakete doğru yol alıyor
bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete
Sevgili Bülent yine yerinde ve güzel tespitler.Umarım yöneticilerimiz bu yazdıklarınızı görüp değerlendirip ona göre yeniden düzenlemelere giderler.
Bülent kardeşim, sistemi kuranlar uygulayıcıların zayıf yanlarını bilerek hareket ettiler. Şimdide hasta ile doktoru bu açmazın içinde yalnız bıraktılar. Bu sorunun çözümüne yönelik öneri getirmek, topluma duyurmak ve destek istemek gerekiyor. Sorun hasta muayene süresinin ötesine geçmiş durumda. Sağlıkta özelleştirme olmaz düşünceside yeterli değil ve yeterincede karşılık bulmadı ki bu sistemi uygulayabildiler.
TTB herşeye rağmen uygulamaya eleştiri getirebildi. Ama yetersiz ve cılız kaldı.
Emeğine sağlık. Selamlar.