Sağlık alanında kişiye özel yaklaşım, tanı ve tedavi uygulamaları günümüz dünyasında, özellikle gelişmiş ülkelerde öne çıktı ve bazı ülkelerde “altın standart” olmaya başladı.
Bu yaklaşım, ilaçların ve cerrahi yöntemlerin aynı hastalıkları taşıyan hastalarda aynı etkiyi oluşturmadığı gözlemlerinden hareketle gelişen bir yaklaşımdır. Her insanın genotipi, biyolojik, kimyasal ve fiziksel yapısı, hücre ve molekül fonksiyonları, kişisel değişkenleri, -canlının “açık bir sistem” olması nedeniyle son derece önemli olan- yaşadığı ekosistem şartları, psikolojik-ekonomik-sosyal durumu farklıdır ve bu etmenlerin kişinin hastalık ve sağaltım sürecinde de son derece önemli ve belirleyici olacağı açıktır. Aynı sağlık sorunlarını yaşayan her insanda, aynı şekilde uygulanan sağaltım yöntemleri, uygulamalar, ilaçlar, cerrahi yaklaşımlar ve benzeri girişimler aynı sonucu vermez. Bazı olgularda kesin başarı elde edilir ve sıfır sorun yaşanırken, bazı olgularda başarısızlık ve ölümlere kadar giden komplikasyonlar görülebilir. Örneğin; mekanik kalp-akciğer makinesi ile “vücut dışı dolaşım” uygulanarak gerçekleştirilen açık kalp ameliyatlarında her olguda -genotip ve diğer farklılıklardan dolayı- aynı düzeyde ve etkide “sistemik inflamatuar yanıt sendromu” oluşmaz. Ameliyat öncesi yapılacak değerlendirmeler ile ameliyat sırası ve sonrasında yaşanabilecek sorunlar açısından bir ön değerlendirme yapılabilir. Yüksek yoğunlukta oligonükleotid prob dizilimleri ile binlerce genin, gen ekspresyonunu profillememizi sağlamaktadır. TNF; cerrahi işlem, travma, infeksiyon gibi endojen mediatörlerin salınması ile sistemik inflamatuar yanıtın oluşmasına sebep olan yolakların temel mediatörlerindendir. Preoperatif TNF genotiplendirmesi ile hastalarda genetik olarak artan inflamatuar sitokinlerin ekspresyonunu ve çoklu komorbid faktörleri belirleyerek, kalp-akciğer makinesi ve vücut dışı dolaşımın yan etkilerinden maksimum korunmak olasıdır ve ayrıca genotiplendirme ile yüksek riskli olgularda hemodinamik ve sayısal değişkenlerin yoğun izlenmesi ve ameliyat öncesi ve ameliyat sırasında en üst düzey koruyucu yöntemlerle yaşanabilecek komplikasyonların azaltılabilmesi sağlanabilir. Koroner baypas ameliyatı öncesi yapılacak inceleme ile ameliyat sonrası risk faktörü oluşturacak protrombotik genotiplerin saptanması yoluyla hastaların miyokardiyal hasar, kanama, trombozis, konulan greftin pıhtıyla tıkanması riskleri öngörülebilir.
Ülkemizde “Tümörün moleküler yapısı ve kişinin genetik özelliklerine göre etkin ilacın belirlenmesinin ardından kanser tedavisinin uygulanacağı “ONKOGEN Projesi” için altyapı çalışmalarının tamamlandığı bildirilmiştir. Pratikte -sağlık alanında ve sağlık kurumlarında yaşanan sıkıntılar göz önüne alındığında- bu sürecin nasıl gerçekleşeceği izlenerek görülecektir.
Sağlık alanındaki gelişmeler, bilim ve teknolojinin yardımları hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde alternatiflerin çoğalmasını ve başarı oranının giderek artmasını sağlamıştır. Genetik şifre, beyin ve metabolizma haritalarının çıkartılması, gen mühendisliği, nanoteknolojinin sağlık alanında kullanılması, akıllı, hafızalı ilaçlar, üç boyutlu yazıcılarda organ üretimleri, beyin tarafından kontrol edilebilen hisseden yapay organlar, xenotransplantasyon çalışmaları, biyogözler, akıllı kontakt lensler, bağışıklığı destekleyen yapay lenf düğümleri, robot teknolojisi, nano yapıştırıcılar, kök hücre çalışmaları, fonetik konuşma motoru, yeni nesil stentler, yeni sinir ucu üretimleri, kanser tedavisinde yenilikler ve kanser aşısı çalışmaları yalnızca bunlardan birkaçı. Gelecekte de sağlık sorunları ve çözüm yolları arayışları sürekli gündemde olacak, önemini artırarak sürdürecektir. Elbette doğru önlemi alabilmek ve tam olarak başarılı olabilmek için olgunun bireysel özellikleriyle en doğru tanıyı koymak ve buna yönelik en doğru tedavi yöntemini belirlemek ve uygulamak zorunlu ön koşuldur.
Gerçeklerin, bilimsel yaklaşımların, etik ve insani değerlerin, erdemlerin, adaletin ciddi bir şekilde hasar gördüğü, hatta bazı bölgelerde tamamen ortadan kalktığı bir dünyada gelecekten, doğru yaklaşımlardan, bilim ve akıldan söz etmek ve bunun için çaba harcamak daha da zorunlu hâle geldi. Ekosistem ve dünyamız alarm veriyor, kaynaklar tükeniyor, yaşam alanları daralıyor, canlılık tehdit altında. Gelişmiş ülkelere mülteci akını limitleri aştı ve ülkeler -en verimli beyinlerin göçü dışında- kendi ülkesini ne nedenle olursa olsun terk edenlere sınırlarını kapatmak zorundalar. Ve artık her ülke kendi iç dinamikleriyle ve devasa iç sorunlarıyla baş başa kalacak ve güçlü ülkelerin izin verdiği ölçüde sınırlarının dışında nefes alanı bulabilecek ve belki ortadan kalkacak. Bu süreçte tek çıkış yolu, bilimsel yaklaşım ve aklı iyi ve doğru kullanmaktır.
Kişiye özel sağlık yaklaşımı çağımızda bilimsel ve akıllıca bir yaklaşım yolu olarak gözükmektedir.