Gün geçmiyor ki reklamı andırır cümlelere bazı özel hastane ,klinik veya dispanserlere ait panolarda rastlamayalım. Örneğin “Biz en iyi hizmeti veririz.’’ Veya ‘’Kuruluşumuz en son araç ve gereçlerle hizmetinizde.” Veya kuruluşumuzda “Gülümseyen hekimler vardır” gibi ibareler buna örnek olarak verilebilir. Bu cümleler kendini övmenin tipik bir örneği olup diğer sağlık kuruluşları sanki iyi hizmet vermezmiş veya iyi araç ve gereçlere sahip değilmiş gibi kullanılan ibarelerdir. Çünkü burada çok iyi biliyoruz ki, tüm sağlık kuruluşları ve hekimler hastalarına en iyi hizmeti vermek zorundalar. Ancak yine biliyoruz ki, hekimin en başta gelen davranışı hastasına gülümsemektir. Bu durum zaten hekimin doğal görevidir. Daha bunun gibi bir dolu reklamı andırır cümleler panoları doldurmaktadır. Diğer bir örnek de vereceğimiz bir tabela örneğidir. Bu örnek de bazı yerlerde hekim tabelalarında etik cerrahi veya etik dahiliye gibi ibareler vardır ki bunlar etik açıdan tabela kurallarına uygun değildir. Çünkü burada uzman hekim kendisinin etik davranışta bulunan bir cerrah veya dahiliyeci olduğunu belirterek diğerlerinden etik açıdan daha üstün olduğunu bir tabela ile göstermek istemektedir. Bu ise yasal sınırları aşan bir rekabet içine girmeyi sağlayabilecek bir durumdur.
Hekimin başta gelen görevi hastayı tedavi etmek ve ona empati ile yaklaşarak sorunlarını çözmeğe çalışmaktır. Ancak bunların yanında, günümüzde insanları özel sağlık kurumlarına çekmek için panolara yazılan övücü cümleler yasalara ve etik kurallara uygun olmayan çeşitlilikte ve türdedir. Bu bakımdan bu tip ilanların etik ilkelere uyması ve diğer meslektaşlara ve kuruluşlara karşı kendini övücü bir nitelik taşımaması gerekir.Çünkü hekime olan güven duygusu hastada daima olacaktır ve bu duygu hekim tabelaları veya hastane panolarındaki sözlerle olamaz. Hekim, bu güveni, hastalarına bizzat çalışmalarıyla ve gösterdiği performansı ile verir.
Türk Tabipler Birliğinin 47. Genel Kurulunda kabul edilen 1998 tarihli Hekimlik Meslek Etiği Kuralları bu konuda şöyle yazar:
“Ticari Amaç ve Reklam Yasağı:
Madde:11- Hekim, mesleğini uygularken reklam yapamaz, ticari reklamlara araç olamaz, çalışmalarına ticari bir görünüm veremez; insanları yanıltıcı, paniğe düşürücü, yanlış yönlendirici, meslektaşlar arasında haksız rekabete yol açıcı davranışlarda bulunamaz. Hekim, yayın araçlarıyla yapacağı duyurularda varsa, Tababet Uzmanlık Tüzüğü’ne göre kabul edilmiş olan uzmanlık alanını, çalışma gün ve saatlerini bildirebilir. Tabela ve benzeri tanıtım araçlarının biçim ve boyutları yerel tabip odası tarafından saptanır.
Gene 4077 sayılı ve 1995 tarihli Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da da tüketici haklarını çiğneyenlerle ilgili bazı maddeler vardır. Aynı yasanın 16.maddesinde ise, ticari reklam ve ilanların yasalara ve genel ahlaka uygun ve dürüst olması gerektiği belirtilerek kamu sağlığını bozucu, hastaları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilanların yapılamayacağı vurgulanır. Yine bu yasanın 17. maddesine göre kurulan reklam kurulunun da 18 üyesinden biri Türk Tabipler Birliği’ni temsil eden kişidir. Böylece hekimlerin ve bu arada özel sağlık kuruluşlarının reklam ve ilanlarında tüketiciyi rahatsız edici ve aldatıcı olmamaları ve dürüst olmaları gerekir.
Bugün neyin reklam olup olmadığı konusu tabip odalarınca tartışma konusu olmaktadır. Çünkü reklam dünyasının insanlara çok cazip olanaklar sunduğu bu dönemde, panolardaki bazı cümleler ve ibareler hakkında karar vermek tabip odalarını zorlamaktadır. Bu arada hekimlikle ilgili yasaların çok eski olması da durumu güçleştirmektedir.
Bu arada bugün yine gözümüze çarpan bir husus da, haberleşme yolu ile tedavidir. Bir hekimin telefon, mektup ya da internet yolu ile hasta tedavisine kalkması ve bu durumlarda ücret istemesi yanlıştır. Özellikle bugün internet yolu ile haberleşme, günlük yaşamın vazgeçilmez unsuru olmuştur. Ancak hasta tedavisini bu yolla yapmaya çalışmak, yasalara göre suçtur ve Hipokrat Andı’na da aykırıdır. Yine Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 23. maddesi de hastanın bizzat muayene edilerek tedavisini kabul eder.
Bu arada gelişen teknolojiler, hastaların kontrolünün tele-tıp sistemi ile yapılmasını sağlamaktadır. Bugün özellikle kronik olarak hasta ve özürlü popülasyon için en iyi bakımın nasıl verileceği konusu gündemdedir. Burada tanı ve tedavi değil, yalnızca kontrol vardır. Böylece şarlatanlıktan uzak bir gözlem olayı söz konusudur. Bu konudaki detaylı bilgiler, 1992 yılında İspanya’da 44. Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulu’nda benimsenen “Evde Tıbbi Gözlem” “Tele-Tıp’’ ve “Tıp Ahlak Yasaları”nda bulunmaktadır.