Sağlık, insanın en önemli varlığıdır. İnsanlar hafif sağlık problemlerinde sorunun kendiliğinden çözüm bulması için ertelemeyi yeğlerler. Ancak sağlık problemi ağırlaştığında, sağlığını geri kazanabilmek için tüm maddi ve manevi olanaklarını seferber eder. Burada bilimsel tıptan yararlanırken, alternatif tıp, otacı, üfürükçü, hacı, hoca, herbal medicine (ot tedavisi)’den yarar umar. Çaresizlikle her yere başvurur. Burada bireyin sosyal,kültürel ve ekonomik durumu hiç fark etmez.
Ayrıca insanlar ciddi hastalıklar konusunda yeni buluşlardan ve kolay tanı konulan yöntemlerden hemen haberdar olurlar. Yeniliklere yönelik reklamlara da duyarlıdırlar. Bu reklamlar çok önemli yeni bir şey yapılıyormuş gibi halkı galeyana getirip sağlık alanına yeni giren tanısal girişimleri kullanılma sıklığı ve gerekliliği sorgulanmadan herkese uygulanması gerekiyormuş imajı verirler. Arkasında çok ciddi paraya çevirme isteği vardır ve başarılı olurlar.
Bu nedenle sağlıkla ilgili reklamlarda çok titiz olunması gerekliliği, yasalarca kurallara bağlanmıştır. Herşeyden önce hekim tabelalarının boyutları, hangi zemin hangi renklerle nelerin yazılacağı bellidir.Ancak bu kurallara uymayan yüzlerce hekimin reklam kaygısıyla estetikten yoksun, kimi zaman komiklik düzeyine varan bilgi içerikleriyle dolu, çeşitli renkler içeren, hatta ışıklı tabelaları vardır. Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipleri Birliği, İl tabip odaları, hatta savcılık, Radyo Televizyon Üst Kurulu(RTÜK) ve uzmanlık dernekleri, bu kurallara uyulmasına ve uygulanmasına duyarlıdır. İlk iki kuruluşun ciddi yaptırımları vardır. Reklam medya aracılığı ile yapılıyorsa Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) devreye girer. Ancak bu kurumların sağlık alanında halkı galeyana getiren reklamları ve yayınları denetlemeleri sıklıkla bireylerin şikayet etmesiyle başlatılmaktadır.
Genelde tıp fakültelerinin tıbbı ve tıbbi etiği öğreten kurum olmaları nedeniyle sağlıkla ilgili halkı sağlık konusunda panikletecek reklam yapmamaları beklenir.Ancak ülkemizde sağlığın koruyucu hekimlikten çok, tedavi edici hekimlik tarafından yönlendirilen alan olması, etik değerlerin kolayca yok sayılır olmasına neden oldu. Sağlıkta yeniden yapılanmayla birlikte bu süreç daha da hızlandı.
Burada reklamla ilgili ilk örneğim Ankara’da bilinen önemli tıp fakültelerimizin birisinin hastanesine PET-CT alındığında büyük reklam panolarında (billboard) aylarca halkın kanser konusunda paniklemesine neden olacak reklam yapıldı. Ben hekim olarak yapılandan çok utanç duydum. Bu konuda TTB’yi önlem almaları konusunda uyardım.
Hekim arkadaşlar arasında kimi zaman başvuran hastanın yakınmaları çok kötü hastalığa ilişkinmiş gibi gösterilip, bir yığın ileri tetkik gerek olmadığı halde yapılır ve sonuçta hasta sapasağlam çıkar. Bu bilgi hastaya büyük bir müjde olarak verilir. Zaten bireyin ciddi bir sağlık sorunu da yoktur. Bu da hekim olarak yaptığınız işi önemsetme yöntemidir.
Son günlerde bazı radyo kanallarında kanserler ve diğer önemli hastalıklarla ilgili çok masum istatistikler veriliyor gibi reklamlar başladı. İstatistik bilginin hemen ardından “Bizim adı geçen hastanelerimizde bu konularla ilgili check-up yaptırma imkanı vardır, gecikmeyiniz !” denilmektedir. Bu reklamda etik değerler birkaç kez yok sayılıyor. İstatistik verilen konularda hastalığın ne kadar yaygın olduğu verilerek halkın bu konuda panikletilmesi sağlanıyor. Bu olayla ilgili check-up denilen kontrolün sadece kendi üç hastanelerinde olanaklı olduğu imajı veriliyor. Arkadan da halkı geç kalmamaları açısından uyarıyor gibi yapıp, insanlar bu konuda meraklarını gidermek için bu hastanelere koşması konusunda koşullandırılıyor. İnanın hayretler içindeyim. Kime ne diyeceğimi bilemiyorum. En iyisi siz okuyucularımla paylaşayım istedim. Yeni dünya düzenine uyum sağlamaya çalışan ülkemizde her şeyin daha çarpık yapılandığını görüp şaşmamak şaşırtıcı. Esenlikler diliyorum.