Ülkemizde sorunların çözümü için önce dip yapmamız gerekiyor, sorunlar artık baş edilemez hale gelince mecburen çözülmeye çalışılıyor. Tabii baş edilemez hale gelen sorunların acul ve kesin çözümü ancak ve ancak metezori ve yasalar üzerinden oluyor. Sağlıkta şiddet ve bu şiddeti önlemeye yönelik yasa çalışmalarından bahsediyorum.
Sorun ayyuka çıkmadan önce şiddet ortamının oluşmasını önleyecek bir sağlık hizmeti yapılandırabilse idik; hem hizmet alan hastaları hem de hizmet veren sağlık çalışanlarını ilköğretimden üniversiteye eğitebilmiş olsa idik sorunu bu kadar yakıcı yaşamayacaktık. Şimdi toplum olarak sağlık çalışanları ve hastalar olarak tam ortadan ikiye ayrıştığımıza göre, yasa neyi çözecek göreceğiz.
Malpraktis davalarında da aynı garabet söz konusu. Ben sağlık hizmeti verebilmek için yıllarca ve yıllarca eğitim aldım, pratik yaptım. Sağlık hizmeti nedir? nasıl alınır? konusunda eğitim verilmediğinden, malpraktise konu alan iddiaların, cehaletin cüretinden ibaret olduğunu görüyoruz. Açılan davaların neredeyse % 99’u hekim lehine sonuçlanıyor. Lehine sonuçlanıyor ama birkaç yıl süren bu davalarda moral olarak yıpranmanın bedelini gelin biz hekimlere sorun. Defansif tıp uygulamalarının, sağlık sistemimiz üzerine maddi, hastalarımız üzerine manevi yükünü hesap eden yok. Etkin ve yetkin mercilerin, daha fazla harcayarak, daha az sağlığa kavuştuğumuzun farkında olduklarını ama nedense bir atalet içinde olduklarını düşünüyorum.
Bu duruma çözüm olarak sunulan yeni yasaya göre, malpraktis davalarının muhatabı idare olacak ve tazminat devlet tarafından ödenecek. Hekimin fiilde kastı var ise tazminat hekime rücu edilecek. Kastın olup olmadığına bir komisyon karar verecek. Şimdi komisyonu bir görelim;
Sağlık Bakanı tarafından belirlenen bakan yardımcısı, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü, Kamu Hastaneleri Genel Müdürü, Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü, Yönetim Hizmetleri genel müdürü veya bu müdürlüklerin yardımcıları; profesör veya doçent unvanlı biri dahili, biri cerrahi branştan iki hekim.
Hemen tamamı bakanlık bürokratlarından oluşan ve başlarında da bir bakan yardımcısı, siz ona bakan deyin, bir komisyondan nasıl bir karar çıkabilir. Ben tahminen söyleyeyim, genellikle hekim lehine karar çıkar, arada bir siyasi karar çıkar. Hah işte arada bir ihtimali var ya, o biz hekimleri öldürür, bitirir. Demoklesin kılıcını hekimlerin üstünde sallandırmaya ne gerek var. Bence komisyonda hekimin de bir temsilcisi olmalı. Bu temsilci avukat veya hekim olabilir. TTB’den bir temsilci, İlgili branşın meslek örgütünden bir temsilci, adli tıptan bir temsilciden oluşan bir komisyon daha sağlıklı olmaz mı?
Anladığımız kadarı ile komisyon kararları yargıya açık olacak, işte bu iyi.
Ha bir de hekime rücu edilecek tazminatın bir üst limiti olması gerekmez mi. Mesela yapılan tedavi edici hizmetin doktora yansıyan performans karşılığının 100 katı gibi.
Yazımın başında da belirttiğimi gibi, yaşanan sorunların çözümüne yönelik yasaları ele almakta epey gecikiyoruz. Bu gecikme esnasında birçok mağduriyet oluşuyor. Toplumda huzur ortamının sağlanması, huzurun tesisinden ziyade korunmasından geçer. Hazır sağlıkta şiddet ve malpraktis yasaları ele alınmışken, eksiksiz ve doğrusu yapılsın isteriz…
1 yorum
Sevgili Bülent yine güzel tespitlerde bulunmuşsun eline aklına saglık.Ayrıca hekim hatalarını minimuma indirebilmek için randevu sistemini en az 20 dkda bir şekilde ayarlanması ve sağlık çalışanlarına;gerek doktor gerekse yardımcı sağlık personeline şiddete karşı ağır cezai yaptırımların gündeme getirilmesi şiddet olaylarınıda azaltır düşüncesindeyim.