Bir sürü şeyin ters ve kötü gittiği şu memlekette "İyi şeyler de oluyor" dedirtecek olaylar yaşanmasa, temelli karamsar olup kalacağız. Tabii bazılarımız tarafından kötü olarak algılanan şeylerin bazılarına "düğün-bayram" gibi gelmesi, bizim tarafımızdan "güzel şeyler" olarak nitelenenlerin de bazılarını "kırmızı görmüş boğaya" çevirmesi var ki, ona da biz ideolojik fanatizm diyoruz.
12-14 Mart 2010 tarihleri arasında Sağlık-Sen tarafından "Sağlık çalışanlarının sorunları ve çözüm yolları" başlıklı bir sempozyuma davetliydim. Toplam bin 200 kişinin takip ettiği ve 81 ilin sağlık müdürleri, hastane başhekimleri, müdürleri ve yardımcılarının, pek çok tabip odası başkanının, her alandaki sağlık çalışanlarının temsilcilerinin ve sendikanın il temsilcilerinin ve yönetim kurulu üylerinin davet edildiği toplantıda iki gün boyunca sağlık çalışanlarının sorunları konuşuldu.
Bakanlıktan, Sayın Bakan da dahil pek çok katılımın olduğu toplantıda Sempozyumun konusu olan "sağlık çalışanlarının sorunları"nın sorumlusu’ veya çözüm makamı’ olan Bakanlık yetkililerine itirazlar ve öneriler birinci elden iletildi. Daha önceki yazılarımda da çeşitli vesilelerle ifade ettiğim gibi mevcut Bakanımızın ve Bakanlığımızın mümeyyiz bir vasfı olarak her şeyi güzelce dinlediler, ama yine önerilerileri hayata geçirme konusunda hakkı kendilerinde saklı tutmak üzere.
Sempozyum’un 4 oturumu vardı. Oturum başlıkları: "Sağlık Çalışanlarının Güvenliği"; "Sağlıkta Şiddet"; "Performans Sistemi"; "Sağlıkta Farklı İstihtam Modelleri." Oturumlardaki değerli konuşmacılar ve konuşma başlıklarının tümüne yer darlığından ve bazı ön yargılı insanların isimlere takılıp kalması endişemden dolayı burada yer vermeyeceğim, ama ilgilenenler www.sagliktavizyon.org internet adresinden değerli akademisyen, bürokrat ve gazetecilerin sunumlarının detaylarına ulaşabilirler.
Organize komitesi benim "Sağlıkta Şiddet" başlıklı oturuma başkanlık yapmamı uygun görmüş. Bu oturumda Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı, ülkemizde sağlık hukuku deyince ilk akla gelen isim ve Medimagazin yazarı Prof. Dr. Hakan Hakeri "Sağlıkta şiddet konusunda çalışanların hukuksal hakları" , Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden Psikiyatrist, Dr. Gazi Alataş "Sağlıkta şiddetin psikososyal tahlili" , Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Gazeteci Prof. Dr. Osman Özsoy "Medyanın sağlıkta şiddet konusuna yaklaşımı" ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Danışmanı Dr. Osman Ayyıldız "Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeten korunma yöntemleri" başlıklı sunumlarını yaptılar. Son derece önemsediğim ve faturasını büyük ölçüde mevcut sağlık politikası ve yanlış hasta hakları uygulamasına bağladığım sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusunda yapılan sunumlar benim açımdan son derece aydınlatıcıydı.
Kısacası; başta da ifade ettiğim gibi, ülkede güzel şeyler de oluyor. "Gerçek Sivil Toplum Kuruluşları" nın görevlerini yaptığını görmek güzel. İki gün boyunca onlarca insan konuştu, Hükümeti, Bakanlığı, politikaları eleştirdi, ama kimse eleştirileri hakarete vardırmadı, sosyalist nutuklar atmadı, işçi-emekçi haklarından bahsetmedi, Güneydoğu meselesini istismar etmedi (Hakkâri’den, Mardin’den, Diyarbakır’dan, Şırnak’tan gelenler bile), mahkûmları duygu sömürüsü unsuru ve otoriteye "çakma" vesilesi olarak kullanmadı.
İnsan düşünüyor ve anlıyor, bazı meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları neden ciddiye alınmadığı, otorite tarafından dinlenmiyor, "bunlardan itiraz ve şikâyetten başka bir ses çıkmaz" deniyor ve böylece de meslektaşlarını ve üyelerini mağdur ediyor. Siz siz olun, eğer böyle meslektaşlarının sorunlarından ziyade başka "işlerle uğraşan", her şeye itiraz eden, ha bire otoriteyle kavga eden, çözüm önerisi yerine sadece yıkıcı eleştiri yapan bir STK’ya veya meslek örgütüne üyeyseniz onların yönetimlerini değiştirmek için gereğini yapın. Her şeye rağmen hâlâ memlekette demokratik yollar işliyor. Daha iyisini keşfedene kadar, "Yaşasın Demokrasi!"