Arkamıza yaslanıp herhangi bir kanalda haberleri izlediğimizde şu başlıkları gözden kaçırmak mümkün değil:
“Bursa’da, trafikte “yol” nedeniyle tartıştıkları 3 kişinin saldırısına uğrayan baba ile iki oğlu hastaneye kaldırıldı. Bir ölü, 2 ağır yaralı.”
“Öğretmen, evinin önünde bekleyen 5-6 kişilik grup tarafından darp edildi. Olayı gören komşuları polise haber verdi. Ağır yaralanan öğretmen, Bafra Devlet Hastanesine kaldırıldı.”
“200 TL borç için kurşun yağdırdı. Başından ağır yaralanan hasta acil ameliyata alındı.”
“Kabin amirinin yüzüne uçuş kartını atan yolcu, polis çağırılarak uçaktan indirildi. Uçuş dönüşü evine giren pilota 4 kişi saldırdı.” O pilotu iyi tanırım, sadece kuralları uygulamıştı.
Kadınlara uygulanan şiddet ise saymakla bitecek gibi değil.
Peki ya ligin son maçı sonrası yaşananlar; haberlerde aynen şu cümleler kullanıldı: “Öfkeli grup iki polis aracını ters çevirdi. Taşlar, sopalar, biber gazları havada uçuştu. Ortalık cehenneme döndü. Komisere bıçak çekti. Bir benzin istasyonunda köşeye sıkışan polisler camiye sığınmak zorunda kaldı. İzmit’te, Sakarya’da, Urfa’da olaylar oldu.”
Daha geçen hafta, İstanbul Kartal’da acil yardım istasyonunda görevli 112 doktoru, ambulans önüne park eden kişileri uyardığı için dövüldü.
Kilis’te Dr. Ersin Arslan’ın kendisinden istenen ve yasal olmayan talebi yerine getirmediği için bıçaklanarak öldürülmesi sonrasında hemen her gün duyduğumuz sözlü ve fiziksel saldırılar.
Tartışmasız daha nice sayısız olayda, sağlık çalışanları bir hedef haline gelmiştir. Polisin bile durduramadığı, araçlarının ters çevrildiği bir ülkede sağlık çalışanları da toplumun diğer bireyleri gibi savunmasızdır.
Üzücü olan diğer bir durum ise Sağlık Bakanının başsağlığı mesajındaki cümlesidir: “Ancak burada önemli olan nokta, sağlığın bütün paydaşlarının ve özellikle medyanın, sağlık kurumlarında çalışanlar ile vatandaşlar arasında sevgi ve saygı ikliminin korunması konusunda hassasiyet içinde hareket etmeyi başarabilmesidir.”
Sağlık hizmetlerindeki en büyük paydaş Sağlık Bakanlığı değil midir? Hassasiyetin en fazlasını medya yerine Bakanlıktan beklemek yanlış olmaz. Zira bir haber üzerine hastane kapatan, 184 şikâyet hattına gelen bir telefon ile hekime soruşturma açan medya mıdır?
“Saldırılar için önlem alınmaya devam edilecektir.” açıklaması sonrası iki hafta önce bir genelge daha yayımlandı. Güvenlik tedbirlerinin artırılması, “beyaz kod” uygulanması, 113 numaralı telefon. Polisin yetersiz kaldığı olayları izlerken, özel güvenliğin ne kadar etkin olacağını beklemeliyiz? Gökkuşağının bütün renklerinden kod sistemi kursak da, saldırı olduktan sonra yapılacak uygulamanın ne değeri kalır?
Eğer süreç iyi işlerse, hukuk birimlerinin davaları takip etmesi çok değerli olacaktır. Şiddete uğrayan sağlık çalışanı olay sonrası mahkemede tek başına kalmazsa, hatta olay bir kamu davası niteliği kazanıp, yapılan saldırının devlete yönelik bir şiddet olduğu kabul edilirse, açılan dava sonuçları daha etkili olacaktır. Yeni yasalar değil, mevcut ceza kanunu maddeleri bile işletilse kararların caydırıcı olacağı kesindir.
Atılması gereken en önemli adımlardan biri, sağlık çalışanların itibarını zedeleyici açıklamaların sonlandırılması ve toplum gözündeki itibarının hak edilen düzeye yükseltilmesidir. Bu adımın, en büyük paydaş tarafından atılmasını beklemek yanlış olmayacaktır.
Önemli diğer bir adım ise toplumsal cinnet boyutuna gelen saldırganlık ve kural tanımamazlık içgüdüsünün kontrol altına alınmasıdır. Ne yazık ki herkes, demokrasi olarak algıladığı düşünce ile her hakkın kendisinde olduğunu zannetmektedir. Nasılsa bir şey olmayacağını bildikleri için açık bir şekilde bazı yasalara ve kurallara uymamayı alışkanlık haline getiren insanların sayısı giderek artmaktadır. Toplumsal değişimi sağlamadıkça sadece sağlık çalışanı olarak değil, sokaktaki vatandaş olarak bile sürekli tehlike altında yaşamakta olduğumuzu idrak etmemiz gerekmektedir.