Üzerinden henüz 2 ay dahi geçmedi, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin tüm neden ve çözümlerini bu köşeye sığdırmanın imkânsız olduğunu belirtmiştim. Ama bu konu artık öyle bir noktada ki “Hekimlerde artık bıçak kemiğe dayandı” sözünü kullanmak yanlış olmayacak. İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Polikliniği Şefinin hasta yakını tarafından kurşunlaması, Alanya Mahmutlar Sağlık Ocağında görevli meslektaşımızın da evinin önünde kar maskeli 3 kişinin saldırısı sonrası ciddi şekilde yaralanması olayları gündemde. Meslektaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Bu duyduklarımız aslında su üzerinde kalan kısmı. Sağlık çalışanları her gün sözlü veya fiziksel saldırılara maruz kalıyorlar. Amacı insan sağlığını iyileştirmek olan kutsal ve onurlu hekimlik mesleğini bu konuma getirmeyi başaran herkesi kutlamak gerekiyor. On yıllardır toplumun gözünde küçük düşürülen, aşağılanan, suçlanan, siyasetçilerin politik rantı -“Size doktor getireceğim” vaatleri- için kullanılan meslek grubu ve hizmeti ülkemizde hiç bu kadar sıkıntılı günler yaşamamıştır.
Hekimlere onurları ile hak ettikleri ücretleri vermek yerine maaşlarını artırdık diyerek politika yapmak, yapılan hizmeti ve şartlarını görmeksizin toplumdan gelen her başvuruda hekimleri suçlamak, medyanın istediği haber niteliğindeki münferit olgulara çanak tutmak bu sonucu doğuruyor. Basamak sistemini işletmeyerek halkı hastanelere yığmak, hastanelerdeki poliklinik sayılarını son 5 yılda iki katına çıkardık diye övünürken bu hastalara hizmet verenlerin hekimler olduğunu hatırlatmayıp teşekkür etmemek, ülkede çıkan ceza kanununda sanki tıbbi malpraktis yasası çıkartıyorcasına hekimler üzerinden örnek vermek, uzun erimli sağlık politikaları yapmak yerine günü kurtarmaya çalışmak, üniversiteleri bilim üretmemekle suçlarken siyasi anlaşmazlıklar yüzünden destekleri kesip işleyişlerini zorlaştırıp üniversite hastanelerini herkese açtık diye oy toplamak, hekimlerin mezuniyet sonrası gelişimleri için hiçbir kural koymamak ve desteklememek vs. vs. kutsal mesleği sıradanlaştırmıştır.
Medyanın bu gidişata katkısını unutmamak ve basın politikalarına göz atmaya davet etmek de lazım. Hatırlarsınız, hatta televizyonda olayı görmeyen de kalmamıştır: Ankara’da ambulansın arka kapısı açıldığı için hastanın sedye ile düşmesini. Kabul edilebilir bir durum olmadığı kesin, görünen bir ihmal de var ama bu ülkede yılda bir milyon kişinin 112 ambulanslarını ile taşındığını neden kimse söylemiyor. Ülkemizin en saygın haber kanallarından birisi ana haber bülteninde “İşte bu görüntüler ülkemizde insan sağlığına verilen değeri göstermektedir” cümlesi ile haberini sonlandırıyorsa vay halimize. Yetkililerce yapılan açıklamalar da çok önemli. Zamanında ve önyargısız açıklamalar yapılarak, çalışanlar da hastalar da töhmet altında bırakılmamalı. Bazı meslektaşlarımız yaşanan bu olayların sıcaklığı ve iş yüklerinin getirdiği tükenme sendromu ile tepkisel olarak mesleği bırakmaktan bahsetti. Ama çözüm yılmak veya kaçmak değil, kutsal mesleğimizin onurunu yeniden yüceltmek, saygı duyulan bir meslek haline getirmek için daha çok çalışmak, hastalara hak ettiği bakımı sunmak ama sağlık sisteminin düzelmesi için sorunları kendi içimizde çözmek, yapılan doğru işleri de anlatabilmek olacaktır. Yeni yılın tüm meslektaşlarımıza huzur ve başarı getirmesi dileklerimle…