Sevgili arkadaşlarım bugün biraz birbirimize karşı olması gereken saygıdan bahsetmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi insanlar birbirini sevmeye değil ama saymaya mecburdurlar. Hele de bizim gibi zorlu bir tahsil hayatından sonra, birlikte ve çok yakın şartlarda çalışan, birlikte nöbet tutan, ömrünü insanlara adamış kişilerin birbirine saygılı davranması zorunludur. Çünkü bizler doktorluğun ne kadar özverili bir iş olduğunu en iyi bilen ve uygulayan kişileriz. Yaptığımız işlerin ulviliğinden dolayı birbirimize saygımızın olması gerekir.
Ama gerçekten öyle mi davranıyoruz? Lütfen çevrenize bir bakın. Siz arkadaşlarınıza, birlikte çalıştığınız diğer yardımcı personele saygılı mısınız, hastalarınıza saygıyla yaklaşıyor musunuz, yoksa onlara bağırıp çağırarak, gururlarını kırarak onların sizden çekinmelerine ve uzaklaşmalarına mı sebep oluyor, ondan sonra da "niye beni sevmiyorlar" mı diyorsunuz? Eğer saygınız yoksa teknisyenlerinizi, sekreterlerinizi istediğiniz gibi çalıştıramayacağınız kesindir. ışleriniz istediğiniz süratte ve kalitede olmayacaktır.
Bizler meslektaşlar arasında küçüklerimize de büyüklerimize de saygılı olmalıyız. Küçüklerimize saygılı olmalıyız çünkü onlar da doktordur, aptal değildirler, herşeyi pek güzel değerlendirebilmektedirler. Belki bir süre (ayakları sağlam yere basıncaya kadar, hadi daha açık söyleyelim kadrolu doçent oluncaya kadar) size karşı olmayacaklardır, fakat sonrasında en azından "onunda bir oyu var, benim de " diyecekler ve size saygısızlıklarını ortaya koyacaklardır. Elbette ki doğuştan saygısız kimselerden söz etmiyorum. Onların eğitilmeleri de oldukça zordur.
Bu münasebetle benim başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. 5-6 sene kadar önce idi. Avrupa’da bir kongreye gitmiştim. Benim içinde bulunduğum grupta Ankara’daki başka bir üniversiteden de bir doçent vardı. Kendisini ilk defa görüyordum, kim olduğunu bilmiyordum. Kongrenin ilk günü kayıt yaptırdıktan sonra bir masa etrafında konuşuyorduk. Durup dururken bana döndü ve "siz bazı şeyleri unutabilirsiniz, böyle bir şey olursa bana sorun, ben hatırlatırım" dedi. "Pardon anlayamadım" dedim (muhtemelen benim bu sözlerimi de kendince başka türlü algılamıştır) ve aynı sözleri tekrar etti. Bu sözlere neden gerek duyduğunu sordum, "belki olur ya" diye cevapladı. Aynı anda bir başkası "kafeteryanın yanında kitaplar satılıyor, onlara baktım" dedi ve bana saygısızca konuşan doçent, bunun üzerine "kafeteryanın yanında kitapçı mı var" diye sordu. Ben de kitapçıyı görmüştüm ve bizim oturmakta olduğumuz yere gelirken muhakkak önünden geçmek gerekiyordu.
Ben hemen döndüm ve "eğer göremediğiniz bir şey olursa bana sorun, ben size göstereyim, buraya gelirken kitapçının önünden geçmeniz gerekiyor, nasıl oldu da göremediniz" dedim. Biraz kızarır gibi olduysa da pek üstünde durmadı. Bir kaç ay sonra o üniversitede bir hematoloji sınavı jürisine davet edildim ve sınav sırasında gördüm ki o kişi de jürideydi. Bu arkadaş oradaki hocalarına da çok saygısız davranıyor, onların bilgisiz olduğunu ima ederek konuşuyor. Elbette; çünkü artık onlara ihtiyacı yoktu.
Bazıları da siz saygılı davrandıkça sanki bu sizin zaafınız gibi algılar. Halbuki bilebilseler asıl zayıf olanlar asıl kendileridir, kaba saba davranışlar ve sözleri ile kendilerini kamufle etmeye çalışmaktadırlar. Sözüm meclisten dışarı.
Saygılarımla.