Kuşkusuz kullanılan hormonlar ve bunların neden olduğu zararlarla ilgili pek çok örnek vardır. Bunlardan birkaçına değinilecek olursa, 2,4 D’nin kullanımında memeli hayvan ve kuşlarda ürogenital anomalilerle ani ölümler meydana gelmiş. Aynı madde ile temas eden insanlarda. çeşitli kanserlerin görülme sıklığında artma kaydedilmiş ve bu kişilerin çocuklarında da ürogenital anomaliler saptanmış. Buna dayanılarak 2,4 D’nin kullanımı Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından yasaklanmıştır. Bir başka ülkeden örnek verilecek olursa, Danimarka’da BBDH olan klormekuat kullanılarak yetiştirilen buğdayla beslenen domuzlarda, fertilitenin azaldığı saptanmış ve söz konusu kimyasalın kullanımına son verilmiş.
Hormonlardan daha çok domates, salatalık, patlıcan, patates, üzüm, elma, çilek, kavun, buğday, arpa, yulaf, çavdar, çeltik gibi besinlerin üretiminde yararlanılmaktadır. Zaman zaman yazılı ve görsel basında adı geçen besinlerin hormonlu olup olmadığını tanıtıcı özelliklere yer verilmektedir. Bu bilgiler ışığında hormonlu gıdaların tanınması kolaylaşmıştır. Ne var ki, marketlerde hormonsuz ürün bulmanın neredeyse olanaksız olduğu günümüzde, tüketicinin orada ne varsa onu almaktan başka bir seçeneği yoktur.
Bugün toplumun bu konu ile ilgili yakınmaları daha çok, sebze ve meyvelerde özledikleri tat ve kokuyu bulamadıkları konusuna odaklanmaktadır. Bunun yanında, adı geçen özellikteki gıdaların kanser yapacağı korkusunu taşıyanlar da bulunmaktadır. Oysa yine konunun uzmanları tarafından, bilinçsizce hormon kullanımının pek çok sağlık sorununu beraberinde getirdiği dillendirilmektedir. Söylenilenler arasında; sıklıkla tüketilen hormonlu gıdaların vücudun hormon dengesi ve bağışıklık sisteminin bozulmasına, yağlanmaya ve hücreleri zayıflatarak kanser yatkınlığına neden olduğu bulunmaktadır.
Ayrıca bu maddelerin gelişme çağındaki çocuklarda metabolizma değişikliği yarattığı, bununla ilgili olarak da gelişme bozukluklarına yol açtığı ve bunların başında obezitenin geldiği edinilen bilgiler arasındadır. Dile getirilen sağlık sorunları bunlarla da sınırlı değildir. Hormonlu gıdaların aynı zamanda erken ergenlik, uykusuzluk, halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı konsantrasyon eksikliği, egzama, hafıza kaybı, depresyon, bağışıklık sistemi zayıflığı, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları, safra kesesi taşları gibi sorunlara da neden olduğu söylenilmektedir. Sonuçta hormonların yol açtığı sorunlar ülke sağlığını büyük ölçüde etkilemekte ve sağlıksız bir toplum oluşmasına yol açmaktadır. Bu da ailelerin sağlık harcamalarını, çalışanların iş gücünü etkilediği gibi ülkenin sağlık harcamalarının artmasına neden olmaktadır. Bu yüzden, söz konusu sorunun, hem ülkeye getirdiği mali yük hem de geniş kitleleri etkilemesi özelliği ile Sağlık Bakanlığının sorumluluğunda olduğu düşünülmektedir.
Her ne kadar hormonlu gıdaların zararlarından korunmak için biyolojik gıda tüketilmesi öneriliyorsa da, bunların sınırlı miktarda üretildiği ve fiyatlarının oldukça yüksek olduğu bilinmektedir. Kaldı ki bu ürünlerin yetiştirilmesinde kullanılan tohumların niteliği, üretildiği yerin üretime uygunluğu, toplanması, ambalajlanması ve saklaması kriterlerine uyulup uyulmadığı da önem taşımaktadır.
Yukarıda sayılan nedenlerle adı geçen sorunun, Sağlık Bakanlığı öncülüğünde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve konu ile ilgili tüm kurum ve kuruluşların katkı ve katılımı ile çözüme kavuşturulabileceği düşünülmektedir.