Daha önce 21 Haziran, 2023 tarihli “Seçimlerin Yan Etkileri ve Öneriler” başlıklı makalemde belirttiğim etik ihlalleri malesef bu seçimlerde de artarak tekrarlanmıştır. Siyasi partilerin büyük bir bölümü seçimleri bir tür savaş gibi görüp, “Harp hiledir” anlayışı ile kazanmak için her şey mübahtır anlayışıyla hareket edebilmektedir. Seçimden sonra da demokrasi veya sandık kazandı diyebilmektedirler. Böyle bir anlayış ile bazı siyasi partiler seçimi sayısal olarak kazanmış, diğerleri ise kaybetmiş görünseler de uzun vadede toplumsal bozulma artacağı için daha fazla zararı olabilecektir. Oysa seçimler bir centilmenlik yarışı olarak görülüp farklı siyasi partiler etik kural ve yasalara uyarak seçim hazırlıkları ve çalışmalarını yürütmüş olsalar herkes kazanacaktır. Bu makalede siyasi partilerin seçimi nasıl kazanıp/kazanmadıklarının değerlendirmesi yerine seçim etiği ve ahlakı üzerinde yorumlar yapılmıştır.
Seçimler ve etik
Demokratik yönetim şeklinde yöneticiler, çoğunluğun talebi doğrultusunda seçimlerle belirlenerek görev almaktadırlar. Kuramsal olarak ideal gibi görünen bu modelde eğer seçimler adil, şeffaf ve tarafsız olarak yapılmayıp halkın gerçek iradesi sonuçlara yansıtılamazsa istenilen fayda elde edilmeyecektir. Seçimlere şaibe karışma olasılıklarını en aza indirecek önlemlerin alınması mutlaka gereklidir. Eğer seçim güvenliği, adalet ve tarafsızlığı sağlaması gereken devlet unsurları olan bakanlar ve devlet görevlileri sahada oy isterse tarafsız olduklarına kimseyi inandıramazlar. Ayrıca ülkede uzun süren ekonomik problemler ve pahalılık vatandaşı bunaltırken bu tür söylem ve eylemler seçmeni farklı tepki vermeye zorlayacaktır. Elde edilen sonuçlar durumu göstermektedir.
Diğer önemli konu, seçim güvenliğidir. Oy sayımı ve birleştirmeler sırasında olası etik dışı eylemlerin önlenmesi için siyasi parti yetkilileri sandıklara sahip çıkılması için çok sayıda çağrı yapmışlardır. Esasen sandık ve ilgili seçim kurulları atanmış devlet memurlarından oluşturulmaktadır. Bunun yanında emniyet güçleri de görev yaptığı halde başta siyasi parti yöneticileri olmak üzere vatandaş seçmen iradesine müdahale edilebileceği endişesi taşımaktadır. Bu nedenle siyasi partiler sonuçları kontrol edebilmek için kendi seçim sistemlerini kurma yoluna gitmektedirler. Bunun nedeni iktidar ve muhalefet partileri ile normal vatandaşın seçim güvenliği ihlali endişesi taşımalarıdır. Oysa, sonuçların tartışmasız olarak kabul edilebilmesi için bu endişenin giderilmesi olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Çünkü vatandaş, verdiği oyu devlete emanet etmiştir ve iradesinin doğru şeklide yansıtılması en doğal beklentisidir. Bu beklenti karşılanamaz ise yaşayabileceği güven bunalımı neticesinde seçimlere olan ilgisi azalacak sonraki seçimlerde oy kullanmayacaktır. Bir diğer iddia ise taşıma ve ölü seçmenlere oy kullandırılmasıdır. Bu iddiaların doğru olmadığını düşünmekle birlikte asılsız olduğunu kanıtlayıcı bulgu ve belgeler ilgili seçim kurulları tarafından vatandaş ile paylaşılmalıdır. Seçimlerde yaşanması olası diğer etik dışı eylemler daha önceki makalemde[1] açıklanmış olup, bunların giderilmesi devletin önemli bir görevidir. Ancak bu şekilde şaibelerden arınmış seçimler gerçekleştirilebilir.
Eğri cetvelden doğru çizgi çıkar mı?
Her ne amaç için olursa olsun, yanlış kurgulanmış olan bir yönetim sisteminden doğru sonuç çıkması beklenemez. Bu bağlamda ülkede uygulanan yeni yönetim modelinin sorgulanması gereklidir. Bütün dünya ortak aklı esas alan ekip çalışmasını öne çıkarırken biz şahıslara bağımlı yönetim modelini hayata geçirmeye uğraşıyoruz. Sistem deyip sistemin ne olduğunu sorgulamadığımız gibi gereklerini de yerine getirmiyoruz. Gerçekte sistem tasarımı ve uygulaması çok hassas bir konu olup, ince düşünülüp her türlü olumlu/olumsuz yanı değerlendirilerek uygulanmalıdır. Sistem, şahıslardan bağımsız olarak kendi dinamikleri ve evrensel kuralları esas alarak çıktı üretmeyi amaçlayan otomatik uyarlama mekanizması olan yapı demektir.
Bu bağlamda önceki uygulamalardan ders çıkarılması önemlidir. Önceki uygulamada seçim dönemine girildiği zaman adalet, ulaştırma ve iç işleri bakanları istifa ederler yerlerine nispeten tarafsız kişiler atanarak şaibesiz ve güvenli seçim yapılması amaçlanırdı. Şimdi bu uygulamadan vaz geçildiği gibi neredeyse tüm bakanlar sahada seçim çalışmasına katılmaya başlamışlardır. Bir diğer olumsuz yan ise uygulanan sistem ve seçimlerin toplumdaki ayrışmaları körükleyecek etkileridir. Maalesef bu yöne olumsuz işaretler görülmektedir. Oysa ayrışma ve huzursuzluklar, arzu edilen sonuç olamayacağı gibi önleyici tedbirler düşünülmelidir. Olumsuzluklar için sadece birkaç örnek verilmiş olup, diğer hususlar değerlendirilerek düzeltme yapılmalıdır. Sonuçta yanlış kurgulanan yönetim modeli ile elde edilen sonuçlarda güvenilir olmayacağı gibi sürekli tartışılarak güven kaybı yaşanacaktır. Dünya çok hızla değişirken bizim gereksiz sistem tartışmalarıyla vakit kaybetme lüksümüz yoktur. Atalarımız “Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz” sözünü boşuna söylememişler.
Nasıl Olmalı?
31 Mart yerel yönetim seçimlerinin sonuçlarına göre köklü bir yönetim modeli değişikliği beklentisi olmayacaktır. Ancak elde edilen bulgular Ülkeyi gelecekte yönetecek yeni anlayışın belirlenmesinde çok önemli işleve sahiptirler. Çünkü daha önceki dönemlerde yönetim eksikliği olan siyasi görüşler yerel yönetimlerde kendilerini daha iyi anlatma fırsatı bulabileceklerdir. Bu fırsatı iyi değerlendirdikleri takdirde yeni seçim başarısı kazanarak yönetimde söz sahibi olabileceklerdir. Asıl önemli olan kimin seçimi kazandığından çok seçimlerin hataları anlama ve düzeltme yanında toplumda ayrışma değil birleştirme işlevi görecek şekilde yapılmasıdır. Unutulmaması gereken en önemli husus hepimizin aynı gemide olduğumuzdur.
Bu bağlamda en büyük görevin siyasi aktörlere ve devlet yöneticilerine düştüğünü söyleyebiliriz.
Kaynakça:
[1] İ.Soğukpınar, Seçimlerin Yan Etkileri ve Öneriler, https://www.akademikakil.com/secimlerin-yan-etkileri-ve-oneriler/ispinar/