Birçok ülkede benimsenmiş olan dolaylı demokrasi modelinde halk, kendileri adına yasama ve yürütme işlevini gerçekleştirmek üzere temsilcileri belirlemektedir. Değişik şekillerde uygulanan vekil belirleme işlemine seçim denilmekte ve her ne kadar tam olarak uyulmasa da sınırları yasalar ile çizilmektedir. Dolaylı demokrasinin en önemli aşaması olan vekil belirleme(seçim) işlemi şaibesiz, adil olması yanında halkın isteklerine gerçekten tercüman olabilecek vekillerin seçilmesinin sağlanması açısında da önemlidir. Halk, düzenli veya gerekli görülen durumlarda yapılan seçimlerde yönetimde kendisini temsil etmek üzere vekillerini belirler. Bu makalede seçimlerde yapılan hatalı uygulamalar ile kısa ve uzun vadede toplum üzerinde oluşturduğu olumlu/olumsuz yan etkileri üzerinde durularak tartışılmıştır.
Seçim mi savaş mı?
Bilindiği üzere dolaylı demokrasi modelinde ana unsurlar; siyasi partiler, devlet yöneticileri ve halktır. Birbirine yakın dünya görüşüne sahip olan taraftarların tüzel organizasyonuyla oluşan siyasi partiler üzerinden vekil belirleme ve seçme/seçilme süreci yürütülmektedir. Her ne kadar bağımsız vekil belirleme olanağı olsa da, bağımsız vekiller, çoğunluğun kararı uygulanan sistemde fazla etkili olmamaktadırlar. Sonuçta siyasi partiler arasında geçen seçim mücadelesinde öyle hamleler yapılmaktadır ki, aklıselim bir insan eylemleri seçim mi yoksa savaş mı diye sorgulamak zorunda kalmaktadır. Maalesef siyasi parti yöneticileri kendi taraftarlarını birleştirip yanlarında tutabilmek için her türlü etik dışı yönteme başvurabilmektedirler. Bu yöntemlerin bazıları aşağıda özetlenmiştir[1].
-
- Karşı görüşteki siyasi gruplar için, vatan haini, terörist vs. gibi suçlamalar ile ayrıştırma girişimleri
- Devlet olanaklarının etik dışı olarak seçim için kullanılması
- Seçim kanunda kendi güçlerini korumaya yönelik maksatlı değişiklikler yapılması
- Seçimi kazanabilmek için her türlü etik dışı söylem ve eylemin mübah görülmesi
- Tarafsız olması gereken kamu görevlilerinin siyasi partiler için desteklerde bulunması
- Siyasi rakiplerin seçimlere girmelerinin kasıtlı olarak engellenmesi veya giremeyecekleri zamanlarda seçim yapılması.
- Seçimler sırasında yasalara uyulmaması veya kuralların kasıtlı olarak değiştirilmesi
- Seçmenin doğru bilgilenmesinin kasten engellenerek yanlış yönlendirilmesi
- Seçimlerde psikolojik baskı ile algı oluşturma
- Kendi taraftarlarının dağılmasını önlemek için gerginlik oluşturmaya yönelik söylem ve eylemler yapılması
- Siyasi rakiplere yönelik asılsız suçlamalarda bulunulması
- Adayların seçilebilmek için yapamayacakları sözler vermeleri
- Siyasi rakiplerin kaçak güreşip karşı karşıya gelmekten kaçınmaları
- Siyasi yarışma bazı gruplarca tehlikeli şekilde Daru’l-harp olarak nitelendirilerek olmaması gereken söylem geliştirilmesi
- Siyasi rakiplerin birleşmelerinin önüne geçecek şekilde aralarına nifak sokulması
- Seçimlerde yurt içi ve yurt dışı kaynaklı psikolojik algı oluşturma organizasyonları ile sosyal ağlar üzerinden seçmeni yönlendirme
Bu tür söylem ve eylemler onu gerçekleştiren siyasi aktörlere kısa vadede oy getirisi sağlamakla birlikte toplumda ayrışmalara neden olup, huzursuzlukları arttırabilmektedir. Münferit olay gibi gözükse de seçim ve siyasi görüş farklılıkları nedeniyle sert tartışma ve kavgalar çıkabilmekte hatta bazıları ölümle sonuçlanabilmektedir. Bu bağlamda 2023 seçimlerinden sonra davetli olduğum düğünde bizzat şahit olduğum olayı isim vermeden anlatmadan geçemeyeceğim. Düğün sırasında aynı masada oturan farklı siyasi parti mensuplarının tartışması kavgaya dönüşüp yakın akrabalar arasında ciddi kırgınlık ve ayrışmaya neden olmuştur. Olay sonucunda farklı siyasi tercihi olan insanların akraba da olsa aynı masada birbirlerine tahammül edemedikleri görülmüştür. Oysa dost ve ailelerin kaynaşması gereken düğünlerde kavga ve ayrışmalar toplumdaki birlik ve dayanışma açısından olumsuz gelişmelerdir.
Seçimlerin yan etkileri
Gerçekte, en azından spor müsabakalarındaki etik ve centilmenlik havası içinde yapılması gereken seçimler, maalesef bir çeşit savaş haline dönüşmektedir. Bunun sonucunda toplumda gerginlikler artmakta birbirlerine düşmanca tavırlar sergilenebilmektedirler. Halk seçimlerdeki söylem ve eylemler nedeniyle ayrışmakta ve adeta birbirini düşman olarak görme eğilimine girebilmektedir. Böyle bir şartlanmanın toplumdaki huzur ve güvenin azalması sonucunu doğurması kaçınılmazdır. Seçimlerdeki siyasilerin ilerisini düşünmeden veya günlük olarak geliştirdikleri söylem ve eylemler sonucunda toplumda:
- Ayrışmalar artarak bireylerin birbirine olan birbirine güveni azalabilmekte,
- Yakın dostluklar ve iş birlikleri bozulabilmekte,
- Adli olay ve Suç oranları artabilmekte,
- Ekonomik ve sosyal yaşam olumsuz şekilde etkilenmekte,
- Güven erozyonu sebebiyle psikolojik rahatsızlıklarda artışlar,
- Uzun vadede toplumsal olaylar sonucu kaos ve kargaşa riski artmaktadır.
Yukarıda belirtilen yan etkiler teknolojik olanakların kullanılmasıyla öngörülenden farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Bu nedenle özellikle vekil adayları ve siyasi aktörlerin seçimlerde ve normal zamanlarda bu tür sonuçlara neden olabilecek söylem ve eylemlerden kaçınmaları gelecek açısından önemlidir. Çünkü vatandaşın bir bölümü önder gördükleri siyasi aktörlerin yönlendirmeleriyle hareket edebilmektedirler. Bu açıdan siyasi aktörlerin seçimlerin yan etkileri bakımından vebali büyüktür.
Ne Yapılmalı?
Adil, şeffaf ve şaibesiz seçimler dolaylı demokrasi modelinin sistemin olmazsa olmaz bir bileşenidir. Eğer seçimlerde hata yapılır veya seçimler sırasında siyasi aktörler yukarıda özetlenen yanlışları tekrarlarlar ise gelecekte bindikleri dalı kesmiş olacakları şüphesizdir. Seçimleri bir tür yarışma olarak değerlendirip söylenecek söz ve yapılacak eylemlerin yan etkilerini düşünerek hareket etmek sağlıklı toplum açısından aktörlerin boynunun borcudur. Olumsuz etkilerin önüne geçmek için her yarışmada olduğu gibi siyasi mücadelenin etik kuralları olmalı ve bunlara uymak için azami gayret gösterilmelidir. Ayrıca, etik kuralların toplumun vicdanına yerleşerek içselleşmesi daha da önemlidir. Ancak kural koyulması veya yasa çıkarılması yanında söz konusu siyasi etiğin bütün paydaşların vicdanına yerleşmesi önemlidir. Seçimlerin olumsuz yan etkilerini azaltarak toplumdaki huzur ve güveni sağlayacak bazı önlemler aşağıda özetlenmiştir [1].
- Öncelikle Seçim güvenliği şüphe ve şaibeye meydan verilmeyecek şekilde sağlanmalı.
- Sağlıklı bir demokrasi için paydaşların birbirine güvenmesi mutlaka sağlanmalıdır.
- Siyasi etik kanunu en kısa zamanda çıkarılmalıdır. (En önemlisi etik kriterlerin vicdanlara yerleşmesi sağlanmalıdır.)
- Siyasi rakiplerin halkın aracısız bilgilenebileceği şekilde karşılıklı açık oturumlarda tartışmaları için gelenek oluşturulmalı. Seçmenin her siyasi oluşumu net olarak tanıması sağlanmalıdır.
- Seçmen doğru şekilde bilgilendirilerek sağlıklı tercih yapması sağlanmalı.
- Yanlış bilgi yayılmamalı. Seçmene yalan söylemek büyük suç sayılmalı.
- Seçimlerin toplum üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin azaltılması yönünde çalışma yapılmalı.
- Seçmen bilinçlendirilerek şahsi menfaat yerine, toplumun uzun vadeli yararını gözetecek şekilde karar vermesi sağlanmalı.
- Seçimlerde adalet ve şeffaflık mutlaka sağlanmalı
- Siyasetçiler ve adayların güven arttırıcı davranışları arttırmaları(Yalan söylememe, sözünde durma, vb..)
- Siyasi aktörlerin toplumu geren ve ayrışmalara neden olan söylem ve eylemlerden kaçınmaları
- Seçimlerde gösterilen adayların mal bildirimleri şeffaf olarak seçmen tarafından görülebilmeli
- Farklı dünya görüşüne sahip olan vekil/paydaşlar birlikte çalışarak halkın beklentilerini karşılayabilmeli.
- Birlikte çalışma ve kültürü geliştirilerek içselleştirilmelidir.
Bu bağlamda en büyük görevin siyasi aktörlere ve devlet yöneticilerine düştüğünü söyleyebiliriz.
Kaynakça:
[1] İ.Soğukpınar, Churiyet’in 100. Yılında 2023 Seçimleri, https://www.akademikakil.com/ cumhuriyetin-100-yilinda-2023-secimleri/ispinar/