Şehir hastaneleri bir efsane mi, yoksa bir fiyasko mu? Bu sorunun cevabı yıllarca sorulup tartışılacak gibi. Tıpkı satrancın bulunuşundaki öykü gibi. Satrancın, kayıtlara göre, ilk kez MS. 570 yıllarında Hindistan’da oynandığını biliyoruz. Daha önce Çin’de de bu oyunun oynandığı rivayet ediliyor. Rivayet olunur ki bunu bulan Brahman rahibi Şah’a bir ders vermek istemiş. “Sen ne kadar önemli bir insan olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir işe yaramazsın.” demek istemiş.
Şah bu durumdan memnun görünmüş, “Peki, oyunu ve dersini beğendim. Dile benden ne dilersen.” demiş. Rahip bu olay üzerine Şah’ın alması gereken dersi hâlâ almadığını düşünerek, “Bir miktar buğday istiyorum.” demiş.
“Bana bulduğum bu oyunun birinci karesi için bir buğday istiyorum. İkinci karesi için iki buğday istiyorum. Üçüncü karesi için dört buğday istiyorum. Böylece her karede, bir önceki karede aldığımın iki misli buğday istiyorum. Sadece bu kadarcık buğday istiyorum.” demiş. Şah, kendisi gibi yüce ve kudretli bir şahtan isteye isteye üç beş tane buğday isteyen bu rahibin, küstahlığa varan alçakgönüllülüğüne sinirlenmiş ve ona bir ders vermek istemiş. “Hesaplayın. Hak ettiğinden bir tane fazla buğday vermeyin.” demiş.
Hesaplamada ilk kareler kolay gitmiş. 1. kareye bir buğday, 2. kareye iki buğday, 3. kareye dört buğday… Ancak, 10. kareye gelindiğinde 1.023 buğday vermeleri gerekiyor. Bu yaklaşık bir avuç buğdaya karşılık gelir; hesabın hep böyle gideceğini, hep rahibe böyle üç beş buğday vereceklerini zannediyorlardı. 1+2+4+8+16+32+64+128+256+512+1024= 2.047 buğday tanesi. 15. karede yalnızca 1,5 kilo buğday vereceklerdi. 25. kareye gelince 1,5 ton olduğunu görmüşler ama fazla heyecanlanmamışlar. Oysa 31. kareye gelince bu işin şakası olmadığını anlamaya başlamışlar. Çünkü vermeleri gereken buğday 31. karede 92 tonmuş. 49. kareye geldikleri zaman 24 milyon ton buğday vermeleri gerekiyor. Bu ise Türkiye’nin bir yıllık buğday üretiminden daha fazla. 54. kareye geldiklerinde ise 771 milyon ton buğday vermeleri gerekiyor. Bu da dünyamızın bugünkü ölçülere göre yıllık buğday üretiminden daha fazla. “Madem başladık hesaplara devam edelim.” deyip bitirmişler. 64. kare de tamamlandığında bugünkü ölçülerde dünyanın 1.500 yıllık buğday üretimini rahibe vermeleri gerektiği ortaya çıkmış.
Bu hikâyenin sonu bilinmiyor. Rahip, bir miktar buğdaya razı olup gitti mi, yoksa Şah’tan iyi bir azar mı işitti bilmiyoruz. Satrancın günümüzden yaklaşık 1.300 yıl önce bulunduğunu ve eskiden de dünyanın yıllık buğday üretiminin daha az olduğunu göz önüne alırsak, rahibe olan borcumuzu hâlâ ödemediğimiz, hâlâ borçlu olduğumuz ortaya çıkar. Allah’tan bu borcun faizi yok! www.matematikciler.com’dan alıntıdır.
Satrancın bilinen öyküsü böyle. Yabancılarla olan ilişkiler de bir yerde satranç oynamaya benzer. Vezir, piyon, şah, hepsi ortadadır. Orada iki, üç, değil, otuz üç hamle sonrasını hesaplamak, şehir hastaneleri projesinde de yirmi beş yıl sonrasını hesap etmek gerekirdi. Bu konuda çok yazı yazıldı, hesaplar yapıldı. Yılda, SGK’dan ve ilaveten bütçeden kaç milyar ödeneceği bile hesaplandı. Ben para, hesap, kitap işlerine girmek istemiyorum, ekonomist değilim. Bu işleri bilenler sıkça yazarak yediğimiz milyarlarca dolar kazığı anlatıyorlar. İşte bu yüzden size her önerilen projeye balıklama atlamamak, getirisini, götürüsünü çok dikkatli hesap etmek. İngiltere’de bu işleri yapmalarına neden izin verilmemiş, hepsini dikkatlice ölçüp biçmek lazımdı. Maalesef işte ona pek detaylı olarak bakılmadı.
Neyse, zararın neresinden dönerseniz kârdır derler. Sayın Bakanın son anlattıklarına bakılırsa sanki dönülüyor gibi. Şehir hastanelerinin kalanını bundan sonra kendimiz yapacakmışız. Haydi hayırlısı.