Ayrımcı vergilerin bir işe yaramadığını defalarca görüp deneyimlesek de, hala bunları uygulamaya devam ediyoruz. Birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de şeker vergisi uygulaması gündemde. Beslenme ve sağlıkla ilgili uygulanan bu ayrımcı vergi, şekerli gıdaların tüketimini azaltmayı hedefliyor. Peki bu doğru mu? Hedefine ve amacına uygun mu?
Geçmişe dönüp yapılan beslenme çağrılarının hatalı sonuçlarını birlikte inceleyecek olursak, yine aynı hatalı sonuçları yaşama ihtimalimiz belki azalır. Mesela, yıllarca insanların yağdan uzak kalması için diyet tavsiyeleri sunuldu. Tuz, yağ ve kolesterol alımımıza sınırlama getirilmeye çalışıldı. Oysa, tuz, yağ veya şeker her gıdaya tat katan, insanların yedikleri yiyeceklerden keyif almasına katkıda bulunan ve içerikte doğal olarak bulunan maddeler değiller mi? Peki onlardan kaçınacaksak, tüketmeyeceksek, yediğimiz hiçbir gıdadan tat almayacaksak ne tüketmeliyiz?
Bir nesilden fazlası, yıllardır yağ sınırlaması yüzünden yağ yerine şeker ve diğer karbonhidratları kullandılar. Bu sebeple artan şeker ve şekerli gıdalardaki tüketimden kaynaklı olarak bilimsel görüş son yıllarda yeniden değişti. Bu kez algı, aşırı şeker ve şekerli gıdalar tüketiminden kaynaklı obeziteye yönlendi. Şimdi ise “yağ kilo yapmaz ama şeker kilo yapar, hatta kilo yapmakla kalmaz diyabet, kalp hastalığı ve bir dizi hastalığın da sorumlusu olabilir” şeklinde açıklamalarla şeker tüketimini kontrol altına almaya çalışıyorlar. Telkinler veya beslenme kılavuzları yeterli gelmeyince, şeker ve şekerli gıdaların tüketiminin önüne geçebilmek veya yine kontrol altına alabilmek için bu gıdalara vergi gündeme geldi.
Hükümetlerin beslenme üzerinde rolü azımsanmayacak boyutlarda. İnsanların neyi ne zaman yemesi, neyi ne zaman yememesi artık tamamen gündemlerinde yer almakta. Oysa şeker insan beslenmesinin önemli bir parçasıyken sağlık üzerindeki etkisi ile ilgili ciddi spekülasyonlar da giderek artıyor. Bu derece artan söylentilere rağmen, henüz hala dünya üzerinde bilim dünyası tarafından uzlaşılan bir miktar söz konusu değil. Ne kadarı zararlı, gerçekten zararlı mı ve obezite salgınının suçlusu aslında şeker mi?
Hatta, bir dönem yağ tüketiminin de çok zararlı olduğu savunulurken insanların bazıları yeterli miktarda yağ tüketmediği için maalesef yaşamını dahi kaybetti.
Birçok rahatsızlığa şekerin sebep olduğunu düşünmek, kanıtlanmadığı halde az tüketilsin diye vergi eklemek doğru değil. Bilimsel olarak bakıldığında, birey az şeker tüketse bile şekerin emilimini sağlayan organlar ve hormonlar düzgün çalışmıyorsa yine diyabet rahatsızlığı olabilir.
Şeker ticaretini mercek altına alacak olursak, şeker üretiminin başında gelen ülkeler arasında Brezilya ve Tayland gelmekte. Satış fiyatları ise arz ile doğrudan orantılı. En ufak bir arz azalmasında doğrudan fiyatlar etkilenebiliyor. Dünya şeker ticaretinin neredeyse %50’sini bu iki ülke karşılıyor diyebiliriz.
Her tüketim metasının bu kadar yönlendirilmiyor olması, bireylerin beslenmesinden alışkanlıklarına dek her şeyi kontrol altına alma çabasını anlamlandırmayı gerçekten zorlaştırıyor.
Sağlık uzmanları, genellikle şeker tüketiminin azaltılması ile alakalı daha fazla çaba harcanmasında fikir birliğinde iken, birçok sağlık uzmanı ve bilim insanı yine de günlük enerji ihtiyacının ciddi bir kısmını sağlayan şekere karşı açılan bu savaşı haklı olarak anlamsız bulmakta.
Oysa, şeker ve şekerli gıdalara uygulanacak verginin caydırıcı etkisi olmayacağı da apaçık ortada. Hatta tam tersine, bu vergiler yüzünden binlerce kişi işsiz kalabilir, gayri safi hasılaya ciddi bir etkisi olabilir. Çünkü durumu değerlendirecek olursak, ne üretici formülünü değişiyor ne tüketici alım miktarından vazgeçiyor. Dolayısıyla, gereksiz bir vergi alınmış oluyor. Bu vergi ise yine zarar ve israf olarak nitelendirilebilir. Üretim, imalat, dağıtım, perakende ve satın alma aşamalarında uygulanan bu verginin, nihai tüketiciye dek rakamsal değişkenlik gösterse de ulaşım şekli ve miktarı nerede ise aynıdır. Günümüzün tüm şeker eleştirmenleri, vergileri teşvik eden uzmanlar, yarın olabileceklerin de sorumluluğunu almak zorundadır. Etki ve şüphe üzerine kurguyla hareket etmek ve karar almak tamamen hatadır. İnsanların beslenme özgürlüğüne bu derece müdahale etmek, yeni nesli bu fikirlere göre yetiştirmek, bireylerin özgürlüklerine karşı yapılan bu baskı büyük haksızlık ve düzeltilmesi gereken bir yönetim şeklidir. En kısa sürede hükümetlerin şeker ve şekerli gıdalarla ilgili aldıkları karardan dönmeleri, gereksiz bir kaynak olarak planlanan şeker vergilerinden vazgeçilmesi gerekmektedir.
2 yorum
Birey yaşamını vergilerle bir yola sokmaya çalışma çok yanlış ve tutmaz. Ayrıca, iktidar devletin gelirini artırmak için çeşitli alanlarda yeni vergiler koymakta, var olan vergilerin oranlarını artırmakta. Ülke vergi cehennemine döndü. Çalışanlar, daha aylığını alırken vergilerini ödüyor, bununla kalmıyor tüketirken de vergiler ödüyor. Aylığın en az yarısı vergiye gidiyor. Buna karşılık yurttaş ne kazanıyor? Hiçbir şey. Artan vergilere karşın bütçe açıkları büyüyüp duruyor. Gelsin yeni vergiler…
Hükümetin derdi bizim sağlığımız değil, onu bahane ederek yeni bir vergi kalemi oluşturmak.