Ülkemizde insanların birbirleri ile karşılaştıklarında tokalaştıkları ve içtenliğin bir göstergesi olduğuna inanarak öpüştükleri bilinmektedir. Bu adet, ülkemize başka ülkelerden ilk kez gelenler tarafından yadırgansa da, bir süre sonra onların da aynı biçimde selamlaştıkları ve vedalaştıkları görülmekteydi. Ancak son yıllarda grip vakalarında artma kaydedildiğinden, bazı kimselerin öpüşmekten kaçındıkları, sadece tokalaşma ile yetindikleri bilinmektedir. Davranışlarda böyle bir değişiklikte, öpüşme ile hastalıkların yayılma olasılığının yüksek olduğu inancı etkili olmuştur. Ne var ki, İngiltere’de uzmanlar tarafından yapılan bir inceleme ile büyük kitleleri etkileyen hastalıkların yayılmasında el sıkmanın, daha etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Aslında bu sonuç hiç de şaşırtıcı değildir. Çünkü çalışma ya da başka nedenlerle dışarıda bulunulduğu zamanlar, dokunulan pek çok yerden ve objeden mikroorganizmaların taşınmasında ellerin çok etkili olduğu zaten bilinmekte idi. Özellikle dışarıda el yıkama olanağının bulunmadığı durumlarda, karşılaştığımız kişilerle selamlaşır ve vedalaşırken ellerimizle taşıdığımız mikroorganizmaları karşımızdakine verir ve onunkileri alırız. Doğal olarak bu alışveriş, özellikle direnci düşük bireylerde hastalıkların başlamasına neden olmaktadır.
Dokunmanın, insanlar da dahil tüm canlı varlıklar üzerindeki olumlu etkisi yadsınamaz. İnsanlar arasında gözlerle iletişim kurarak içten bir kavrayışla tokalaşmanın insanlar arası güven duygularının oluşturulması ve pekiştirilmesinde rolü büyüktür. Ancak çağlar öncesinden günümüze taşınmış olan tokalaşma geleneği, söz konusu etkisi nedeni ile değil de, tamamen farklı bir nedene dayalı olarak başlatılmıştır.
Tarihi kaynaklardan edinilen bilgilere göre, çok eski çağlarda erkekler gerek avlanmak gerekse korunmak amacı ile silah taşımaktaydılar. Erkekler biribirleri ile karşılaştıklarında dost olduklarını ve silah kullanma niyetinde olmadıklarını kanıtlamak amacı ile sağ ellerini karşılıklı uzatıyorlardı. Ancak yine de karşısındakinin aniden silah çekmesi olasılığına karşı kendisini korumak için karşısındakinden emin oluncaya kadar birlikte ellerini hafifçe sıkarak sallamaya devam ediyorlardı.
Başlangıçta böylesi bir nedenle ortaya çıkmış olan bu davranış, daha sonraları hemen tüm ülkelerde dostluğun bir göstergesi olarak gelenek halini almıştır. Ne var ki, ellerin, hastalıkların bulaşmasındaki rolü nedeni ile tokalaşma geleneği sorgulanır bir konuma gelmiştir. Şimdilerde domuz gribinin ortaya çıkması ve tüm dünyayı tehdit edercesine hızla yayılması ile el temizliğinin önemi tekrar gündeme gelmiştir.
Bilindiği gibi domuz gribi, domuzdan domuza geçen akut üst solunum yolu enfeksiyonudur. Hastalık, hasta domuz ile yakın temasta bulunan insanlara da bulaşabilmekte ve günümüzde örnekleri görüldüğü gibi, damlacık enfeksiyonu ile insandan insana geçerek dünyayı etkisi altına alan intanlara neden olabilmektedir. Bu yüzden, hastalığın daha büyük kitlelere yayılmasını engellemek amacıyla ülkeler arası giriş kapılarında hasta bireye vaktinde tanı konulması ve sağlam bireylerden soyutlanması yoluna gidilmektedir. Bu eylem hastalığın yayılmasını kontrol altına almada etkili bir yöntemdir. Ancak bununla birlikte ellerin hastalıkların yayılması konusundaki önemli rolü nedeni ile el hijyeni üzerinde de özenle durulmalı ve yeni önlemler aranmalıdır.
Son yıllarda hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde ve mevsimlerde bazı kimselerin kendilerini korumak amacıyla maske kullandıkları ve bunun çok doğal karşılandığı görülmektedir. Ayni amaçla özellikle hastalıkların sık görüldüğü zamanlarda ellerin temiz tutulmasında eldivenden yaralanılması düşünülebilir. Kaldı ki eldiven 1950’li yıllarda kadınların vazgeçilmez aksesuarı haline gelmiş ve pek çok ülkede bu moda etkisini uzun yıllar sürdürmüştür.