Hekimlik mesleğini ve sanatını uygularken iletişim kurallarına uymanın büyük önem arz ettiğini düşünürüm. İletişim Becerilerini öğrenmeyi, Tıp Etiği eğitiminin de ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirdiğimizden Harran Üniversitesinde 10 yılı aşan bir süredir Tıp Fakültesi 2. sınıftaki dersimizin başlığı “Biyoetik ve İletişim Becerileri”.
Malumu âliniz, iletişimin en temel özelliği iki kişi arasında olması ve karşılıklı (çift yönlü) olarak gerçekleşmesidir. Hayır, bu yazıda sağlık hizmetleri pratiğimizde, tek yönlülüğün hakimiyetinden dolayı, iletişimden (communication) değil, olsa olsa bilgilendirmeden (information) söz edilebileceği konu edilmeyecek. O herkesin malumu… Bu yazıda, sözlü iletişimin en esaslı kurallarından birisi olan tarafların birbirini doğru anlaması, doğru anlamlandırması ve karşı tarafın kullandığı kelimelere yüklediği anlamdan haberdar olması üzerinde durulacak.
Öğrencilere bunu anlatmaya çalışırken, kendilerinin bazı durumlarda 3 ayrı zamanda toplam 5-6 yılı bulan mecburi hizmete mahkûm bir mesleğin mensubu olacaklarını, bu yüzden hizmet etmek için gittikleri toplumun kültür ve inançlarına aşina olmaya, anlamaya ve katılmasalar bile saygılı olmaya kendilerini hazırlamaları gerektiğini ifade ediyorum.
Bu yazıda işlemeyi düşündüğüm konu, özellikle polikliniklerde bazen de yataklı servislerde hekim-hasta arasındaki sözlü iletişimde trajikomik durumlar ortaya çıkaran bir durum. Ülkemiz, bir İmparatorluk mirası devralmasına rağmen, Cumhuriyet sonrası izlenen politikalar sayesinde maalesef bugün çok renkliliğini, çok kültürlülüğünü ve çok inançlılığını kaybetmiş ‘homojen’ yapıya sahip bir ülke haline gelmiş durumda. Bu da zaman içinde ‘farklılıklara’ tahammülsüzlüğü ve bazen de saygısızlığı beraberinde getirmiş. Elimizde bir farklı etnik gruplarımız kalmıştı, onu da bir grup ‘kötü adam’ ile ona inanan bir grup ‘cahil çocuk’ istismar edip bize yıllardır kan kusturuyorlar.
Konumuza dönecek olursak, bu homojenite bazı durumlarda dezavantaj olurken bazı durumlarda da avantaj olabiliyor. ‘Bir millet’ olarak aynı dili kullanıyor (Burada dil derken Türkçe’yi kast etmiyorum), kelimelere aynı anlamları yüklüyorsunuz. Kelimenin kökü hangi dilden olursa olsun, ‘gerçek kelime anlamı’ ne manaya gelirse gelsin. Örneğin; ülkemiz insanı bir işe başlarken “Bismillahirrahmanirrahim” der. Bunun ne anlama geldiğini çok düşünmeden ve aslında bunun bir dini emir olduğunun farkında olmadan. “Maşallah” der, güzel veya iyi bir şey gördüğünde, bunun kelime anlamının “Allah Dilemiş!” olduğunu belki de hiç düşünmeden. Gelecekte olacak bir durum için “İnşallah” der, “Eğer Allah Dilerse!” manasındaki bu sözle kendisini Yaratıcının mutlak iradesine teslim ettiğini hiç de önemsemeden. Ülkemin Müslümanı da, Ermenisi de, Musevisi de, Hıristiyanı da, Ateisti de kullanır bu ifadeleri hiç gocunmadan. Ancak bu ifadeler arasında bir tanesi vardır ki, en az yukarıda geçenler kadar Anadolu insanına mal olmuş, yüzlerce yıl kullanılmış, hâlâ ülke insanının en az yüzde 70’i tarafından kullanılan, fakat bir grup tarafından dışlanmış, yaftalanmış ve kullanılması hakaret gibi algılanmaya başlanmış. İşte ben bu ifadeyi yazıma başlık yaptım: “Selamünaleyküm!”
Türk Dil Kurumu, “Allah’ın selamı sizin üzerinize olsun anlamında kullanılan bir selamlama sözü.” diye tanımlıyor bu sözcüğünün. Tanımlamadaki ‘Selam’ sözcüğü biraz açıldığında ise, ‘selamet’, ‘merhamet’, ‘bereket’ manasına geldiğini görüyoruz. Yani size bunu söyleyen kişi “Allah’ın selameti, merhameti ve bereketi sizin üzerinize olsun.” diyor. Ne kadar güzel bir temenni değil mi?
“Ben Allah’ın varlığına inanmıyorum!”
“Bunu anlıyor ve saygı duyuyorum, ama eğer varsa bu güzel temennilerim sizin için olsun.”
Bugün, yukarıda sözünü ettiğim yüzde 70’in büyük bir çoğunluğu “Selamünaleyküm!”ü bu manaları düşünmeden tıpkı, “İnşallah”, “Maşallah”, “Bismillah” gibi ağız alışkanlığı olarak kullanır, ama ‘kullanır’. “Selamünaleyküm!” bu toprakların selamlama biçimidir. Bakkalı da, otel resepsiyonistini de, eczacıyı da, muhasebeciyi de, avukatı da böyle selamlar. Dolayısıyla hekimini de böyle selamlar -veya selamlamak ister-. Selamlama iletişimin en temel ögelerindendir. İletişim süreci bununla başlar -bazı durumlarda da bununla biter, çünkü taraflardan birisi verilen selamı almaz-. Artık ondan sonra selamı almayan taraf kendi kendine ‘çalıp söyler’, zira diğer taraf incinmiş ve alıcılarını kapatmıştır.
Günümüz hekimlerinin çok önemli kısmı bu derde müptela, ancak farkında değiller. Dikkat edin, kendiniz veya meslektaşlarınız “Selamünaleyküm!” diye odanıza giren bir hastaya karşılık veriyor musunuz? Dedim ya “Selamünaleyküm!” ifadesi toplumda bir grup elit, seçkin, aydın, entelektüel -bunlar ne ifade ediyorsa!?- tarafından dışlanmış, yaftalanmış ve kullanılması hakaret gibi algılatılmış olduğundan, bu sözcüğü kullanmaya ve karşılığını vermeye korkar hale gelmişiz. Bu da bizim hastalarımız ile iletişim kazaları yaşamamıza ve selam almaktan aciz kaba bir insan gibi algılanmamıza sebep olmuş.
Kadın meslektaşlarımızın durumu burada en acınası olan. Vatandaş ağız alışkanlığı kadın doktora da çakıyor selamı: “Selamünaleyküm!” Erkeklerin bile korkaklaştırıldığı, bir kadının ağzından ise hiç duymaya alışık olmadığı bu ‘tehlikeli’ sözcük karşısında ne yapacağını şaşırır ve duymazdan gelip biraz kaşlarını indirerek, “Efendim, neyiniz var?” veya “Buyurun, size nasıl yardımcı olabilirim?” diyerek bu müşkül durumdan kendini kurtarır. Öncelikle şunu söylemek lazım ki ‘selamet’, ‘merhamet’ ve ‘bereket’e sadece erkekler değil kadınlar da muhtaçtır. Hem bize inandırıldığı gibi bu bir ‘erkek selamı’ değildir.
Yani: Sevgili meslektaşlarım, hastalarınızın güzel temenniler ile dolu bu selamını doya doya alın. Onlara aynı güzellikte temenniler ile dolu olan “Esenlik ve selamet sizin de üzerinize olsun.” manasında “Aleykümselam!” deyin. Hem iletişim kazası yaşamamış olun hem de teşhis ve tedavi sürecine böylesine güzel temennilerle başlamış olun. Sakın onlara sizi bu şekilde selamlıyor diye kızmayın, çünkü onlar selamlamanın en güzelini yaptığını düşünüyor olabilirler. Hatta vizit yapmak için odalarına gittiğinizde onları ‘bu toprakların selamlama biçimi’ ile selamlayın. Bakın size olan tavırları olumlu yönde nasıl değişecek ve tedavi süreciniz nasıl olumlu yönde etkilenecek. Bunu size garanti ediyorum. Daha ne söyleyeyim…