Hayatımızın her yerinde ve etrafımızda naylon yani sentetikler var. Sanki, içimize ve ruhumuza işlemişler gibi. Naylon, sentetiklerin genel adı olmuş gibi. Hatırladığım kadarıyla, naylonla ilk tanıştığımda, lise öğrencisiydim. Yatılı okuyoruz. Bir arkadaşım, tatil dönüşünde, beyaz bir naylon gömlek getirmişti. Arkadaşlarla ilk kez görüyoruz. Yıkanması çok kolay, sonrasında ütü de istemiyor. Arkadaşım, gömleği her giydiğinde çok havalı oluyordu. Giyenleri çok terlettiği sonradan anlaşıldığı için kayboldu gitti. Günümüzde sentetik iplikler, belli oranlarda pamuk ve yün ipliklerle karıştırılarak, giysilerimizde yeniden kullanılır oldu.
Bize daha ortaokul sıralarında, ‘obidinik asit hekzametilen diamin’ diye bir maddeyi ezberletmişlerdi. Hala aklımın bir köşesinde takılı kalmış. Naylon ana maddesi, poliamid reçinesi olan bir döküm maddesi. Yüksek molekül kütleli poliamidlerden oluşan sıcağa, aşınmaya ve kimyasal maddelere karşı dayanıklı bir plastik malzeme.
Esnek ve çok dayanıklı bir madde olan naylondan, hava balonlu ambalaj malzemeleri üretmişler, nalburlarda rulo halinde satıyorlar. İsterseniz metrelerce satın alabiliyorsunuz. Eskiden ev taşınırken, yatak, yorgan ve giysilerimiz büyük kilimlere sarılırdı. Mutfak eşyalarını sandıklara koyarlardı. Şimdi hepsini, havalı naylonlara sarıyorlar. Evden eve taşıma işi yapanlar ona, ‘havalı pat pat’ adını vermişler. Cam porselen dahil, eşyaları, kah onlarla kah eskisi gibi gazete kağıdına sarıyorlar.
Kullandığımız iplikler bile naylondan. İp, urgan, branda, kamp ve mutfak malzemeleri, giysiler, ayakkabılar sentetiklerden yapılır oldu. Dokumacılıkta iplik, kimya sanayinde filtreler, balıkçılıkta olta, cerrahide dikiş ipliği, fırça kılı, raket telleri, ev eşyası vb. Daha neler neler. Balıkçıların misina dedikleri naylon ipliklerin, kalınlıklarına göre, kaç kilo balık taşıyacağı bile önceden belli. Bir kaç kilodan, üç yüz kilodan fazlasını taşıyacak sağlamlıkta olanları bile var. Okyanusta, o koskoca orkinosları kalın naylon iplikli oltalarla avlıyorlar. ‘Karbon (C), hidrojen (H), oksijen (O), azot (N) ve diğer organik ya da inorganik elementlerin oluşturduğu monomer adı verilen; basit yapıdaki moleküllü gruplardaki bağın koparılarak, polimer adı verilen uzun ve zincirli bir yapıya dönüştürülmesi ile elde edilen malzemelere, genel olarak ‘plastik’ diyorlar.
Etilen bir monomer, bu monomerden oluşturulan polietilen ise, bir polimer olup en çok kullanılan plastiklerin başında geliyor. Plastikler, doğadaki elementlerden yapay olarak elde ediliyor. Plastik türlerinin yanı sıra, günümüzde artan plastik kirliliği, yasal yükümlülüklerde yapılan değişiklikler ve toplumsal çevre bilincindeki artış sebebiyle, doğada güneş ışığı ve mikroorganizmalar yardımıyla parçalanabilen ‘biyo bozunur’ plastik türevlerini de üretmeye başlamışlar.
Günümüzde plastikler, genellikle ham petrolün işlenmesi sonucu arta kalan malzemelerden üretiliyor. Yapılan araştırmalara göre yeryüzündeki petrolün sadece %4’lük bir kısmı plastik üretimi için kullanılmakta. Diğer ham maddelerle karşılaştırıldığında, daha ucuz, imalatının hızlı ve kolay olması sebebiyle, giderek daha çok tercih ediliyor. Başta ambalaj sektörü olmak üzere plastikler, beyaz eşya, otomotiv, yapı, elektronik ve medikal gibi pek çok sektörde kullanılıyor.
Polivinil klorür (PVC), oldukça geniş kullanım alanı olan bir plastik polimer. PVC, polietilen ve polipropilenden sonra, dünyada en çok üretilen üçüncü sentetik plastik polimer. PVC’nin katı formu, yapı sektöründe boru ve tesisat malzemeleri ile kapı ve pencere profilleri için kullanılıyor. Son yıllarda PVC birçok alanda ve geleneksel olarak inşaatlarda kullanılan ana malzemeler olan, ahşap, kil ve betonun da kah yanında, kah onların yerini almış durumda. Şişelerde, ürün paketlerinde, banka ve üye kartlarında da kullanılıyor. Akışkanlaştırıcıların eklenmesiyle daha yumuşak ve esnek hale getirilebilen yumuşak formu ise, atık su endüstrisi, boru hatları, elektrik kablosu yalıtımı, imitasyon deriler ve şişirilebilen ürünlerde kullanılıyor. Kauçukla birlikte, hatta onun yerine kullanıldığı uygulama alanları da var.
Sentetikler, son elli yıldır, sağlık sektörüne de girdiler. Parenteral sıvılar, kan ve kan ürünlerinin torbalarında, transfüzyon setlerinde, kateter, kanül ve drenlerde, stoma ürünlerinde ve daha pek çok yerde PVC kullanılıyor.
Altmışlı yıllarda babam, iki katlı evimizi yaptırırken, ‘asbest’li pis su borularıyla tanışmıştık. Dökme demirden yapılan pik borulara göre, yarı yarıya ucuz ve oldukça hafiftiler. Taşıması ve döşemesi, çok daha kolaydı. O günlerde, rezervuar borularını da, işlenmesi kolay olduğundan mıdır nedir, onları da kurşundan yaparlardı. Hastane ve evlerimizde, yere düşüp kırıldığında, içindeki cıvası ortalığa saçılan, termometrelerimiz, ağzımızda cıvalı amalgam diş dolguları vardı. Sonradan pek çoğunun, sağlığa zararlı oldukları keşfedilerek, zamanla terk edildiler.
Ancak sentetikler, kimya biliminin bir zaferi gibi hayatımızın her alanında her yerinde, yanı başımızda. Giysilerimizde, bodrumundan çatısına kadar ev ve arabalarımızda, iş ve ev malzemelerinde, tarım ve mühendislik dahil her iş kolunda, müthiş bir teknolojiyi oluşturuyorlar.
İster beğenin ister beğenmeyin, Alaattin’in sihirli lambasından çıkmış gibi, geçmişten geleceğimize, her yerimiz plastik ve naylonla kaplandı. Onları yanı başımıza, baş köşeye, hatta içimize bile aldık. Kent, köy, toprak, deniz, giderek her yer plastikle kaplanıyor. Her yerde, her işte kullanmaya devam ediyoruz. Doğrusu, onlarla birlikte yaşıyoruz. İleride, şimdiki faydalarının yanında, bazı zararlarını da görür müyüz? Ne diyelim, ‘Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu’. Mümkünse, çayımızı, kahvemizi cam bardakla içelim, plastik yerine cam veya metal kapları kullanalım arkadaşlar.
Bu vesile ile, başta yazarlar ve okuyucularımız olmak üzere, Türkiye Klinikleri Yayınevi çalışanlarının yeni yılını kutlar. Gelecekte daha mutlu, sağlıklı ve çok başarılı günler geçirmelerini dilerim.
4 yorum
Sevgili Haldun kardeşim, sentetikleri sadece tıp alanında değil, tüm alanlarda ayrıntısı ile ile aldığın yazı nedeniyle kutluyorum. Sana da sağlıklı mutlu yeni bir yıl diliyorum.
Hocam bu naylonun ilk çıktığı yıllarda bir de türkü hatırlıyorum”Evlenmeyin bekarlar ,naylon kızlar çikacak”diye.Çıktımı bilmem ama ,son zamanlarda genç hanımefendiler bir birine çok benziyor..Eline diline sağlık kardeşim
Haldun hocam, çok teşekkür ediyoruz size. Nice güzel yıllara…
Ben ilk defa 1963 de babacigimin amerikadan getirdiği elbiselerle naylonla tanıştım yaz günü üşüyordum o elbiselerle nasılda parlak güzel kumaşlar işte o zaman babam bunlar naylon karışıkmış bende yeni duydum demişti.Tabii artık kıyafet alırken icinde naylon karışık olmasın diye çok dikkat ediyorum Ama inşaat sektöründe çok kullanılıyor Artık ilerde altından ne çıkar göreceğiz