Fay hatları derinlerde ağır ağır mobilize olurken, zaman da yüzeyde ince bir cam gibi gerilmeye devam ediyor. Marmara Denizi’nin altında sessizce biriken enerji, son olarak 23 Nisan 2025 tarihinde bir kez daha Silivri açıklarında kendini kısa süreli bir uyarıyla gösterdi. Ancak bu uyarı, milyonları etkileyebilecek büyük bir tehlikenin sadece küçük bir yankısıydı. İstanbul gibi tarihi, ekonomik, kültürel ve demografik yoğunluğu yüksek bir metropol, doğa ile şehirleşmenin keskin sınırında, bilinçle planlanmayı bekleyen bir eşikte duruyor.
Bu gerçeklik karşısında, meseleye popülizmin ve geçici politik hesapların ötesinden bakmak zorundayız. Çünkü doğa ne oy kullanır ne ideolojik tercih bilir. O yalnızca yasasını uygular. Bilim ve mühendislik ise bu yasaya uyumun dilidir.
Bilimsel Gerçeklik ve Sorumluluk
İlgili araştırmacılarca Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun batı uzantısı olarak ifade edilen Marmara Segmenti, uzun bir sessizliğin ardından enerji biriktirmeye devam ediyor. Tarihsel veriler ve güncel sismolojik analizler, İstanbul ve çevresi için büyük bir depremin kaçınılmaz olduğu fikrini kuvvetlendiriyor. Ancak bu bilginin toplumda yaratacağı endişe, yalnızca bir uyarı değil; aynı zamanda doğru eylemler için de bir davettir.
Afet risklerinin azaltılması, sadece güçlü binalar inşa etmekle değil; doğru yerde, doğru yöntemlerle, zamanında ve planlı müdahalelerle mümkündür. Bu çerçevede afet öncesi hazırlık ve kentsel dönüşüm uygulamalarında, diğer alanların yanında özellikle uzman mühendisliğin stratejik dallarından biri olan patlayıcı mühendisliği ön plana çıkmaktadır.
Patlayıcı Mühendisliği: Sessiz Ama Güçlü Bir Araç
Depreme dayanıklı yeni yapıların inşasında karşılaşılan temel kazıları, sağlam kaya ortamlarında yapılan metro ve tünel inşaatları, altyapı geçişleri ve mevcut riskli yapıların güvenli şekilde yıkılması gibi kritik süreçlerde, kontrollü patlatma teknikleri hem hız, hem güvenlik, hem de ekonomik verimlilik sağlar.
Patlayıcı mühendisliği, yapılaşmanın zorunlu olarak kayaya dayandığı bölgelerde zaman kazandıran bir çözümdür. Aynı zamanda iş güvenliği açısından da riskleri minimize eden, çevresel etkiyi yönetilebilir sınırda tutan bir uzman mühendislik disiplinidir. Yıkım değil, planlı inşa sürecinin bir bileşenidir. Kontrollü enerji kullanımı sayesinde, tehlikeli yapıların yıkılması, yeni yerleşimlerin temellerinin kazılması ve altyapı sistemlerinin yer altına taşınması mümkündür.
Kentsel Dönüşümde Stratejik Bakış
Deprem riski yüksek bölgelerde, özellikle eski ve çarpık yapı stokuna sahip alanlarda zamanla yarışan bir dönüşüm ihtiyacı vardır. Bu dönüşümün geleneksel yöntemlerle yürütülmesi hem uzun zaman alır hem de şehir yaşamını daha fazla kesintiye uğratır. Oysa modern patlatma teknikleri, yapıların kontrollü, çevreyi rahatsız etmeyen ve hızlı bir şekilde bertaraf edilmesini sağlar.
Deprem sonrası yeniden inşa süreçlerinde bu mühendislik alanının etkin kullanımıyla, binlerce konutun temel kazıları, tünel geçişleri ve istinat yapıları hızlıca tamamlanabilmektedir. Bu yönüyle patlayıcı mühendisliği, yalnızca bir uygulama değil; bir strateji, bir kalkınma aracıdır.
Siyaset Üstü Zorunluluk
Depremler, partiler üstüdür; çözüm ise bilimin ve mühendisliğin kolektif aklıdır. Afet yönetiminde zaman, en değerli kaynaktır. Gereksiz bürokrasi ya da teknik dışı yaklaşımlar bu zamanı tüketir. Oysa bilimsel bakış, sadece sorunu tarif etmez; çözümün haritasını da sunar.
Yıkımların sadece yasal mevzuatla değil, bilimsel yaklaşımla da yönetilmesi gerekir. Çünkü yıkmak kadar doğru yıkmak; yapmak kadar doğru zemine yapmak önemlidir. Depreme dayanıklı şehirler için kentsel dönüşümün hızlanması, ancak teknolojiyi, bilgi birikimini ve mühendislik gücünü doğru kullanan, koordineli ve siyaset üstü bir yaklaşımla mümkündür.
Sonuç olarak, Silivri açıklarında başlayan sessizlik, büyük bir kırılmanın habercisi olabilir. Ama asıl tehlike, bu uyarıya kulak tıkayan sessizliktir. Depreme karşı alınacak her önlem, sadece binaları değil, toplumu da sağlamlaştırır. Geleceğin kentlerini inşa etmek, yıkımlardan yeniden doğmak için bilim ve teknolojinin gücünden siyaset üstü bir modelle daha fazla zaman kaybetmeden yararlanmak gerekir. Umarım ilgili tüm kişi ve kurumlar bu yönde aksiyon almayı başarırlar.