BELKİ DE BİR TEBESSÜM BİN DERDE DERMAN OLUR.
Sevgi dolu yüreklerde, yapılan hatalar bile, onları daha sevimli kılıyor.
Sevmediğimiz kişilerin hataları ise gözümüze hep batıyor.
Desene sevdiğimiz insanların hataları, onları daha fazla sevmemize neden oluyor.
Sen sevgi dolu ol, karşındaki seni olduğun gibi bütün kusurlarınla sevecektir bilesiniz.
Desene insanlar arasında çatışma, sevgi, empati ve merhamet eksikliğinden kaynaklanır.
Keşke karşımızdakinin gözüyle bakabilsek, onun kulağıyla duyabilsek, onun kalbiyle hissedebilsek, empati yapabilsek, isteğimizi elde ederiz.
Keza hatalardan özür her iki tarafa duygusal bir iyileşme sağlar.
Geçmişe takılıp kalmamak, empati duyarak affetmek, Allah tarafından affedileceğinin işaretidir.
Genlerin bir kısmı senin elindedir.
Yanlışın anıları kalsa da enpati ve merhamet onları siler.
Affetmek sağlığa fayda verir. Acıyı zihninde bitirir.
Güzel düşün, güzel bak, güzel hisset mutlu ol.
Belki de bir tebessüm bin derde derman olur.
Bu cihanda insan, ayakları yorulsa da kalbini açana yabancı mı kalırmış.
Desene hayal bile gerçeğin yapı taşıdır.
Mutlu olmak elimizde ise desene beynimizi yeniden inşa etmeliyiz, güncellemeliyiz.
Hayatta kutsal sayılan değerlerin yanında, kutsal sayılan mekânlar da vardır.
Kutsalı aşkına bağlamak onu gizemli kılmaktır.
Keza kutsallık atfedilen değerler de vardır.
Kutsallık atfedilen sevgi, para ve fikirler birer değerdir.
Dünyayı sevgi mi yönetsin yoksa para veya akıl mı dersiniz?
Bu mücadele, ilk dönem toplumlarından beri hala da tartışıla gelmiştir.
Atfedilen değerlerden bir cümle ile sevgi toplumları üzerinde duralım:
Bunlar, dünyanın bir sevgi yolculuğu olduğuna inanırlar.
Sevginin aşamadığı engelin olmadığına, sevdiğine teslim olmanın erdemliliğine, sevginin iyileştirmeyeceği hastalığın bulunmadığına, sevgi toplumu kurmanın özlemine, sevginin her daim içselleştirilmesinin gerektiğine inanırlar.
Sevgi kültürünü, korku kültürüne tercih ederler.
Bunlar, sevgiyle yollar aştılar.
Sevgiyle kervan dizdiler.
Sevgiyle yenen yemekte, sevgiyle gidilen yolda, sevgiyle içilen suda anlam buldular.
Resulünü sevenler hep ona göre pozisyon aldılar.
Onun gibi giyindiler, onun gibi yürüdüler, onun gibi su içtiler, sevgilinin hoşnutluğunu kazanmak için ona benzemeye çalıştılar.
Sevgiliye yaklaşmanın, onun beğenisini kazanmanın Rablerinin rızasını kazanmanın doğru olduğuna inandılar.
Gücün sevgide olduğuna inandılar.
Sevginin aşamadığı engelin olamayacağına iman ettiler.
Sevgi ve aşk toplumu oluştu.
Öyle ki onlar, O kokmayan güle bakmazlardı.
O olmayan baharı istemezlerdi.
Onsuz doğan güneşi, Onu yazmayan kalemi ve kâğıdı istemezlerdi.
Bunlar, Ondan başka kimseye ne SEVGİLİ ne de EFENDİ dediler.
Onu öyle sevdiler ki onsuz cihanı bile istemediler.
O Hz. MUHAMMED (SAV)dir.
Parayı güç kabul eden ve onu kutsayan, ona değer atfeden, dertlerine derman sanan toplumlarda oluştu.
Oysa para değiş tokuş aracıydı.
Mal ve hizmet alımında ödeme aracıydı.
Bir değer ölçüsü olan özelliği bulunan para, zamanla bir tasarruf aracına dönüştü.
Oysa altın ve gümüşün biriktirilmesi yasaklanmıştı.
Milletin ve toplumun kalkınmasına sunulması gereken paralar atıl bırakılması en büyük günahtı.
Hz. Ömer 5 yıl toprağını atıl bırakanın kullanma hakkını elinden alırdı.
Atıl bırakılıp toplumsal yatırıma sokulmayan yastık altı paraların durumu ne olacaktı.
Tabi ki sözümüz adil bir iktisadi düzen için bu önemlidir.
Desene para hem bir değer ve mutluluk aracı oldu, hem de başımıza bela.
Gücün hakta değil parada olduğuna inanıldı.
Para ile itibar kazanılacağına inanıldı.
Bu inanç zayıflığı kendine taban bulunca SEVGİ mahzun düştü.
Hakkın, hukukun kestiği parmak acımazken, paranın kestiği parmak acıdı.
Desene para aşkın kutsalların yerini aldı.
Paranın ve sahibinin kıyameti kopmuştur.
Keza fikirlere atfedilen değer yargısı yani aklın mı bizleri yönlendirdiği hep tartışıla gelmiştir.
Özel vahiy mi yoksa genel vahiy mi baskındır.
Özel ve genel vahiy, et ile tırnak gibidir.
Özel ve genel vahiy, birbirine cehalet olmadıkça tearuz etmezler.
Desene düşünce ve fikirler hayatın ortak değerleridirler.
Fikirler hayatin ortak para birimi gibidir.
Fikirler algımızı belirleyen unsurlardır.
Büyük zihinlere ait düşünceler bazen birden, bazen da olgunlaşarak, bazen da geliştirilerek bir mahiyet ve terakki kazanır.
Desene fikirler çimler gibidir.
Güneş ister, yağmur ister, sulandıkça büyürler.
Çiğnendikçe gelişir ve mukavemet bulurlar. Saygılarımla.
2 yorum
DEĞERLİ HADİ BEY, TEK KELİME İLE MUHTEŞEM BİR YAZI OLMUŞŞŞŞ..ELİNİZE DİLİNİZE KALEMİNİZE SAĞLIKKKK…
Çok teşekkür ederim medeni ve güzel insan. Saygılar.