Covid-19 pandemisi, 2019 yılının aralık ayında Çin’in Wuhan kentinden dünyaya hızla yayılarak insan yaşamını tehdit eden, yüz binlerce insanın ölümüne yol açan büyük bir salgın halini aldı. Mart ayının başlarında ilk Covid-19 vakasının ülkemizde görülmesinden sonra, nisan ayının başında tüm Türkiye’ye hızlıca yayıldı. Salgını önlemek için toplumun tüm gruplarına kısıtlamalar getirildi. Covid-19 ile ilgili bilgilerin bilim dünyasında paylaşılması neticesiyle, yaşlı ve bağışıklık sistemi zayıf hastalarda ölüm oranlarının yüksek olduğu tespit edildi. Bu nedenle 65 yaş üstüne sokağa çıkma kısıtlaması getirildi. Hastalık kişiden kişiye farklı seyir göstermesine ve özellikle gençlerde belirtisiz veya hafif belirtilerle seyretmesine rağmen, genç hastalarda da ölümler görüldü. Yoğun bakımlarda başarı ile tedavi edilip taburcu edilen yaşlı hastaların bildirilmesi, yaşlılık kriteri yerine düşkünlük kriterinin dikkate alınmasının gerektiğini ortaya koydu.
Salgında başta hekimler, yardımcı sağlık personeli olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına Covid-19 bulaşma riski oldukça yüksekti. Hekimlerimiz, yakınlarına hastalığı bulaştırmamak için günlerce eşini, çocuğunu ve yakınlarını ziyaret edemedi. Bu savaşta sağlık ordumuzdan acı kayıplar verdik.
Akciğer tutulumu gösteren Covid-19 hastalarında klinik tablo ağır olduğu için yoğun bakım şartlarında tedavi edilmeleri gerekti. Dünyanın birçok ülkesinde yetersiz yoğun bakım yatağı ve solunum cihazı sayısından dolayı ölümler korkutucu bir şekilde artış gösterdi. Ülkemizde bu durumla karşılaşmamak için hafta sonları sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bulaş riski mevcut çoğu işletmede çalışmaya ara verildi. Virüsü taşıyan kişiler hastalığı damlacık yolu ile bulaştırdığı için, her gün televizyonlarda “maske, sosyal mesafe, hijyen” mottosu defalarca işlendi. Sağlık bakanının her akşam televizyonlardan açıkladığı günlük salgın raporlarında, yoğun bakımda yatan hasta sayısı ve entübe hasta sayısı salgının seyrini gösteren en önemli kriterlerdi.
Eğer bu bir savaşsa, çarpışmanın en şiddetli olduğu yer yoğun bakımlardı. Yoğun bakımların isimsiz kahramanları gece gündüz demeden ölüme karşı çarpışan meslektaşlarım, anestezi uzmanları ve yardımcı personelidir. Pandemi sürecinde anestezistlerin görevleri, solunumu yetersiz hastaları entübe etmek, solunum cihazına bağlamak, solunum parametrelerini düzenlemek, dolaşım destek tedavisine başlamak, gerektiğinde diğer branşlar ile koordinasyonu sağlamaktı. Anestezistler, yoğun bakımlarda oluşan ani dolaşım yetersizliğinde hastaların dolaşımını geri getirmek için temel ve ileri yaşam desteğine çok hızlıca başvurdu. Bu sıkı çalışma ve koordinasyon sonucunda iyileşen hastalar alkışlarla yoğun bakımlardan ve hastanelerden taburcu edildi.
Sosyal medyada meslektaşlarım, anestezistlerin yoğun bakım uzmanı unvanı alması gerektiğini dile getirdiler. Bana göre yerden göğe kadar haklılar çünkü Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekir. Avrupa’da bu yönde bir eğilim hali hazırda başladı. Avrupa Anesteziyoloji Derneği (ESA) yıllardır yaptığı faaliyetlerde, eğitimlerde, sınavlarda ve araştırmalarda yoğun bakım tıbbının önemli temsilcisi ve uygulayıcısı olduğunu ifade etmiş ve bu durumun bugüne değin dernek isminde temsil edilmediğini belirtmiştir. Bu kapsamda ESA, 1 Ekim 2020 tarihinden itibaren ismini Avrupa Anesteziyoloji ve Yoğun Bakım Derneği (ESAIC) olarak değiştireceğini ilan etmiştir.
ESA, özellikle Covid-19 pandemi döneminde anestezistlerin göstermiş oldukları özverili çalışmalar sonucunda bunun bir zorunluluk olduğunun üzerine vurgu yapmıştır.
Dünyada ve ülkemizde Covid-19 pandemi süreci devam etmekte ve ne zaman sona ereceği belirsizdir. Uzun sürecek bu savaşta ön cephede çarpışan anestezistlerin haklarının verilmesi, onları motive edecek ve başarılarını artıracaktır.
2 yorum
Zaten bu branşın ismi ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON UZMANLIĞI değil midir?
son zamanlarda Reanimasyon kelimesi kullanılmaz oldu.Söz ve yazılarında yabancı kelime kullanma hastalığının çok yaygın olduğu ülkemizde bu tavrın sebebini anlamış değilim.
Anesteziyoloji uzmanları zaten ”YOĞUN BAKIM UZMANI” DEĞİLLER Mİ?
Reanimasyon kelime anlamı ile yeniden canlandırma demektir. Bugünkü anlamı ile kardiyopulmoner resüsitasyon (CPR) durmuş olan dolaşım ve solunum sistemini yeniden çalışır hâle getirmek için uygulanan yöntemlerin bütünüdür.