Sezaryen ameliyatlarıyla ilgili olarak 2002 yılında yayımlanmış olan yazımı arşivden çıkarıp hiç değiştirmeden tekrar gönderiyorum. O günden beri neler değişti? Bir irdeleyin bakalım.
“Türk Jinekoloji Derneği Ankara Şubesinin aylık bilimsel toplantılarından, 2001 yılının son toplantısı geçtiğimiz aralık ayında yapıldı. Sezaryen ameliyatlarını, bu kez Ankaralı tüm kadın-doğum uzmanları, toplantı salonunda ameliyat masasına yatırdılar.
Konunun bilimsel açıdan olumlu ve olumsuz yönleri irdelendi. Konuşmacılardan Prof. Dr. Acar Koç’un konu ile ilgili demeci Medimagazin gazetesinin 7 Ocak tarihli 55. sayısında geniş olarak yer aldı.
‘Sezaryen, belirli endikasyonlarda vajinal doğumun gerçekleşemeyeceği ya da fetus açısından sıkıntı olması durumunda uyguladığımız bir cerrahi doğum yöntemidir.’
Sezaryen oranı günümüz Türkiye’sinde giderek çok hızlı bir şekilde artmaktadır. Dr. Koç’un verdiği bilgilere göre, Dünya Sağlık Örgütü 2000 yılı için bu oranı yüzde 15 olarak ifade etmektedir. Bizde ise fakültelerde ve eğitim hastanelerinde dahi yüzde 40’ın üzerine çıkma eğilimindedir. Özel hastanelerde ise sezaryen oranları yüzde 90’ın üzerindedir. Özel hastanelerde doğumhaneler hemen hemen kalmamıştır. Ya da göstermelik olan, kapısında doğumhane yazan odalar pamuk, gazlı bez gibi malzemelerin deposu olarak kullanılmaktadır.
Sezaryen ameliyatı neresinden baksanız 30-40 dakika arasında yapılıyor. Normal vajinal doğum için 8-10 saat kadar bir süre hastanede takip gerekiyor. İşinizi gücünüzü bırakıp tek bir hastanın takibine gideceksiniz, gerektiğinde hastanede sabahlayacaksınız. Sonuçta da sezaryenden daha az bir kazanç sağlayacaksınız. Sezaryen yaparsanız hem zamanı iyi kullanırsınız hem siz hem anestezist hem de hastane daha fazla para kazanır. Tabip odası ücret kitapçığında bile normal doğum ücreti, sezaryenden daha düşük olarak belirlenmiştir. Fakültelerde, normal doğum için öğretim üyesi farkı bile belirtilmemiştir. Özel sigorta şirketlerinde de durum bundan farklı değil. Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve özel sigorta şirketleri maddi olarak düzeltici hiçbir çabada bulunmuyorlar.
Sağlık Bakanlığı doğumevlerinde, devlet hastanelerinde ve özel hastanelerde, SSK kendi hastanelerinde ‘Neden sezaryen oranı patlayıcı şekilde artıyor?’ diye araştırma yapıyor mu? Düzenleyici, düzeltici önlemleri alıyor mu? Örneğin; özel hastanelerin kayıtları incelendiğinde ‘Sizin hastanenizde neden normal doğum olmuyor?’ diye soruyor mu acaba?
Meslektaşlarımızdan, bu uygunsuz koşullarda normal doğumu teşvik etmelerini beklememiz oldukça zor gibi görünüyor. İşler o kadar çığırından çıktı ki, bazı meslektaşlarımız kendilerini ‘sezaryenci doktor’ olarak lanse etmeye başladılar. Hatta sezaryen ameliyatları için endikasyon bölümüne ‘elektif sezaryen’ diye yazılmaya başlandı. Nedir elektif sezaryen, diğer bir deyişle ‘keyfi sezaryen’? Dünyanın hiçbir yerinde keyfi cerrahi girişim olmaz, olmamalıdır. Doğum olayı başlamadan gerçekleştirilen sezaryenlerde, prematürite sorunlarıyla da karşılaşılabileceği unutulmamalıdır.
Ancak, sağlık politikamıza yön veren başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve özel sigorta şirketlerinin konuyla ilgili düzenlemeleri ve yaptırımları bir an önce gerçekleştirmelerini bekliyoruz.
Hem sosyal hem de maddi yönleri bulunan konunun ciddi şekilde irdelenmesi lazım. Sezaryen ameliyatlarında maliyetin normal doğumdan daha fazla olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu para genelde devlet bütçesinden, sonuçta vatandaşın cebinden çıkıyor. Sezaryen olan hastalar hastanede daha fazla kalıyorlar. Ameliyathane, anestezik madde ve daha fazla ilaç kullanılıyor. Normal doğum yapanların doğum sonu kanuni istirahat süresi 42 gün iken, sezaryende bu süre 60 gün. Yani her doğumda 18 gün daha fazla bir iş gücü kaybı oluyor.
Özellikle doktorlar, diğer sağlıkçılar ve özel hastanelerde doğum yapabilecek maddi imkânları olanlar nedense hep sezaryen oluyorlar. Maddi imkânları elverişli olmayanlar, kırsal alanda yaşayanlar ise paşa paşa normal doğum yapıyorlar. Diğer memeliler, örneğin; koyunlar, inekler, atlar, tavşanlar vs. nedense hep vajinal doğumla çoğalıyorlar, hem de bir batında türlerine göre 8-10 yavru doğurarak.
Arkadaşlar, doğrusu işin cılkı çıkmıştır. Bunun bir an önce düzeltilmesi lazım. Yapılacak iş gayet basittir. Hastaların dosyası incelenir. Sezaryenin doğum olayı başladıktan sonra mı, yoksa önce mi yapıldığı saptanır. Hastaların monitör şeritleri dakikalar bazında ortaya dökülür. Eğer keyfi sezaryen yapıldığı saptanırsa, hastanın kurumu normal doğumun üzerindeki farkı ödemez, verilen raporun sadece 42 gününü kabul eder. Sonrası idarenin kararıdır.
Ancak, iş bu kadarla bitmez. Kadın-doğum hekimlerinin normal doğumdaki maddi kayıpları da behemehal düzeltilmelidir. Normal vajinal doğum ücretleri arttırılmalı, doğum için doktorların hastanede kalış süreleri ayrıca değerlendirilmelidir. Keyfi sezaryenler nedeni ile meslektaşlarımızın sarsılan itibarları düzeltilmelidir.”
12
önceki yazı