Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yıllık 10 milyon TL üzerinde fatura gönderen üniversite hastanelerinden aldığı sağlık hizmetlerini götürü bedel üzerinden ödemek üzere bir sözleşme metni hazırlayarak söz konusu üniversite rektörlüklerine gönderdi.
Öncelikle bu uygulamanın zamanlaması çok ilginç. Çünkü, Tam Gün Yasası’nın üniversite hastanelerinde yürürlüğe girmesinin hemen ardından ortaya atılan bu sözleşme, söz konusu yasanın mantığıyla zıtlaşıyor. Tam gün uygulamasına itirazlar karşılanırken: “bu uygulamayla üniversite hastanelerinin mevcut duruma göre çok daha verimli ve üretken hale gelecekleri ve ekonomik olarak var olan sıkıntılarından kurtularak gelirlerinin artacağı ve personeline daha fazla ek ödeme dağıtabilecekleri” dile getirilmekteydi. Bu söylemlerin pek de yanlış olmadığını şu iki aylık dönemde ortaya çıkan rakamlar göstermektedir. Oysa götürü usulü ödemede hizmeti ne kadar artırırsanız artırın, alacağınız ücret sabit. Bu durumda performansı artırmanın, daha fazla hizmet üretmenin bir karşılığı veya geri dönüşü yok. Tam aksine, hizmeti artırmanız durumunda maliyet artışı ve zarar etmeniz söz konusu. İster istemez “SGK, acaba Tam Gün sürecini baltalamaya mı çalışıyor?” diye düşünüyor insan.
Öte yandan söz konusu taslağın SGK tarafından tek taraflı olarak hazırlanıp, üniversite hastanelerine imzalanmak üzere gönderilmesi de çok ilginç. “Sözleşme”, adı üzerine karşılıklı taraflarca üzerinde mutabakatla hazırlanıp imzalanan bir metindir. Bu uygulama ve tek taraflı yayınlanan diğer tebliğleriyle SGK’nın tutumu, “Ben bu hizmeti senden alacağım, bana satmaya mecbursun, benim belirlediğim fiyattan satmaya mecbursun, benim koyduğum kurallara uygun satmak zorundasın” anlamına gelmektedir. Böylesine haksız ve tek tarafı kayıran bir ilişki sürdürülebilir mi? Üniversite hastanelerinin SGK’nın patronajı sürecinde ekonomik olarak sırayla batmaları, bir yıl içinde iki kez kanunla kaynak aktarılarak adeta oksijen çadırına alınmaları, bu uygulamanın sürdürülebilir olmadığını göstermektedir. Ülkemizin 3. basamak gelişmiş sağlık hizmeti veren bu referans kurumlarının 3-4 yıl içinde bu hale getirilmeleri, buralardan hizmet alan hastalarımızın ve o bölgede yaşayan halkımızın sağlığını riske atmaktadır. Üniversite hastanelerinin geriye gitmesi, ekonomik olarak çevrilemez, yatırım yapamaz hale gelmeleri, teknolojilerini yenileyememeleri, personelinin ve hizmet verdiği hastalarının mağdur olması SGK’nın önemsemediği bir sonuç mudur?
Üniversite hastanelerine götürü usulü ödemenin makul bir nedeni olabilir mi? Üniversite hastaneleri bağımsız, ekonomik ve yönetimsel olarak birbiriyle hiçbir ortaklığı olmayan kurumlardır. Bu kurumların ortak bir bütçeden birbiri aleyhine para çekmeleri nasıl kabul edilebilir ve hukuken nasıl savunulabilir?
Ayrıca bu taslak tuzaklarla doludur. Çünkü önümüzdeki günlerde Yeşil Kartlıların da sisteme dâhil olmaları bekleniyor. Bu durumda geçen yılın hesabına girmeyen Yeşil Kartlıların tedavi giderleri de SGK tarafından bedavaya getirilecektir. Yine 3 yıldır ödenmeyen trafik kazaları tedavi bedelleri yeni çıkan kanun gereği SGK tarafından ödenecektir. Bu da bir yıl önceki rakamlar üzerinden hazırlanan global bütçeye dâhil edilmektedir. Böylece milyonlarca liralık borçlar da siliniverecektir. Yine Torba Yasa’yla SGK üzerinden üniversite hastanelerine aktarılmasına karar verilen kaynağın, söz konusu sözleşmeyle ilintilendirilmesi de ayrı bir garabet örneğidir. Bu kaynak, tam gün uygulamalarıyla üniversite hastanelerinin mesai dışı çalışmalarından elde edilen özel katkı paylarından uğradıkları zararın karşılanmasına dönük iken, SGK’nın kanun yapıcının kastını aşan bir uygulamayla, adeta bu parayı bir koz gibi kullanması da ilginç.
Global bütçeye esas olan poliklinik hizmet bedellerine göre asgari yüzde 40’lık bir zararımız oluşmaktadır. Yatan hastalar için getirilen 1.09 çarpanıyla yapılacak ekstra ödeme ise zevahiri bile kurtaramamaktadır. Olması gereken 1.3 çarpanıdır. Bu sözleşme uygulamaya konulursa, üniversite hastanelerinin ipi çekilmiş olur.
Sağlığın finansmanında zorluk çekildiği; artan sağlık giderlerinin SGK’yı endişelendirdiği anlaşılabilir bir durumdur. Ama SGK, bunun faturasını üniversite hastanelerine kesmek yerine; “hemşire misafirhanesinde yatırdığı bebekleri yenidoğan yoğun bakımda tedavi edilmiş gibi fatura eden” kurumlara bir el atsa daha fazla tasarruf edebilir diye düşünüyorum.