Hepsi de doğanın en değerli varlığı olan insanlar için var olduğundan, değerlilik, önemlilik ve mukaddeslik sıralamasında mesleklerin birbirlerine göre üstünlükleri yoktur. Ancak, hekimlik ve hemşirelik gibi doğrudan insanla ilgili olan ve doğru yapılmadığında, insan yaşamını etkileyebilecek meslekler daha özel bir yere sahiptirler. Bu nedenle insana ve insan yaşamına değer veren ülkeler, insan sağlığı ve insan yaşam kalitesinde önemli rol ve işlevler üstlenmesi gereken sağlık çalışanlarının özenle yetiştirilmesine özen gösterirler. Bununla birlikte, toplum sağlığını güvence altına almak amacı ile "Hemşirelikte Yeterlilik Sınavı" uygulanmaktadırlar. Söylenilenler bizim insanımız ve ülkemiz için de gerekli olduğundan, yine bu köşede, Aralık 2001 de, "Hemşirelik Mesleğinde Yeterlilik Sınavının Kaçınılmazlığı" ve Ocak 2002 de ise, "Hemşirelikte Yeterlilik Sınavına İlişkin Öneriler" başlıkları ile konunun önemi üzerinde durulmuştu.
Bilindiği gibi bugünlerde, Avrupa Birliği hazırlıkları kapsamında, hizmetlerin serbest dolaşımı ile ilgili bazı çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmalar arasında hemşirelik eğitimi programlarının incelenmesi ve uyumlandırılması gibi etkinlikler de yer almaktadır. Tüm bu çalışmalar gerçekleştiğinde ve sonuca ulaşıldığında, hemşirelerimiz, serbest çalışma olanağına sahip oldukları ülkelerde belirli kalitede hemşirelik bakımı verme sorumluluğu ile karşı karşıya kalacaklardır.
Hemşirelik kuramsal ve uygulamalı özel bir eğitim üzerine temellendirilmiş bir meslektir. Bir profesyonel olarak hemşire, söz konusu eğitim yoluyla edindiği bilgi ve becerileri birey, aile ve toplumun sağlığının korunması, değerli kılınması ve iyileştirilmesi etkinliklerinde kullanır. Hemşirelik hizmetleri adı altında toplanabilecek bu etkinliklerle ilgili görevlerin yerine getirilmesi ve sağlıklı ya da hasta bireye özenli ve güvenli bir hemşirelik bakımı verilmesi mesleğin en önemli koşullarındandır. Bu nedenle hemşirelerin konu edilen koşulları karşılayacak bilinçte eğitilmeleri gerekmektedir.
Ne var ki, ülkemizde düzeyi, koşul ve olanakları birbirinden çok farklı hemşire okulları olduğu bilinmektedir. Bu okullarda aynı müfredat programı ile yola çıkıldığı halde, eğitimin verildiği ortamın koşul ve olanaklarının yetersizliği, klinik ortamın hemşirelik eğitimi kriterlerine sahip olmaması, yönetim ve eğitim kadrosunun nicel ve nitel yönlerden eksikliği gibi olumsuzluklar, bu okullardan mezun olanların davranışlarına yansımaktadır. Sonuçta toplumun büyük bir kesimi, kalifiye olmayan hemşirelik hizmetleri ile yetinmekte ve bazen de yaşamsal risk faktörleri ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu gerçeklerin ışığında, hemşirelerin mezun olduktan sonra eğitim sürecinin sağlamasını yapmak amacı ile " Hemşirelikte Yeterlilik Sınavı " adı verilen ve halen, insana ve insan yaşamına değer verilen pek çok ülkede uygulandığı görülen bir sınavın yapılması zorunlu bir duruma gelmektedir.
Anayasanın 49. maddesine göre, Devlet herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla görevlidir. Devletin yükümlülüğünde olan bu hizmetlerin yürütülmesinden Sağlık Bakanlığı sorumludur. Bakanlık söz konusu hizmetlerin güvenli bir biçimde yürütülmesi sorumluluğunu da taşımaktadır. Bu nedenle de, Hemşirelik Kanunu ile, hemşirelere yeterlilik sınavı için jüri oluşturulması ve sınavın yapılması yetkisi yıllar önce bu Bakanlık’a verilmiştir. Kanunun konu ile ilgili hükmünde, "Sağlık ve Sosyal Yardım Vekaletince tescil olunan jüri huzurunda meslek imtihanı vererek aldığı diplomayı usulüne göre Sağlık ve Sosyal Yardım Vekaletine tescil ettirenlere Hemşire ünvanı verilir" denilmektedir. Görüldüğü gibi, 6283 numaralı Hemşirelik Kanunu’nun yeterlilik sınavına temel oluşturabilecek bu hükmü uygulanmamakta, sadece hemşire okullarından mezun olanların kaydı usulen yapılmaktadır. Yasanın bu hükmüne işlerlik kazandırılmasında hemşirelere önemli görevler düşmektedir. Ancak bu görevin yerine getirilmediği görülmektedir.
Ülke gereksinimlerine uygun ve güvenilir hemşirelik bakımı verebilecek nitelikte hemşirelerin yetiştirilmesinden birinci derecede sorumlu olan hemşire eğitimcilerinin, yeterlilik sınavını desteklemeleri gerekirken, bir kısmının sınavın yapılmasına karşı çıktıkları duyumları alınmaktadır. Sınava karşı çıkma gerekçesi olarak, mezunların sınavda başarılı olamayacaklarını ileri sürmeleri ise, oldukça anlamlı ve düşündürücüdür.
Doğal olarak, eğitim programlarının günün gereksinim ve kabul edilmiş normlara göre yapılmadığı; hemşirelik eğitimine uygun fiziksel, yönetimsel, eğitimsel koşul ve olanakların sağlanamadığı; hemşirelerde bulunması gereken tüm davranışların sergilendiği ve sağlık ekibi çalışmalarının örneklendirildiği uygulama alanlarının olmadığı; öğrencilere nicelilik ve nitelikli öğretim elemanları tarafından birebir eğitim yapılmadığı; okullardan mezun olan hemşirelerin, Hemşirelikte Yeterlilik Sınavında başarılı olmaları beklenemez. Ancak, bu sınavın yapılmasını reddetmenin sorunlara çözüm getirmeyeceği aşikardır. Bu nedenle:
-İnsan yaşamı ve ülke sağlığı,
-Hemşirelerin iş güvenliği,
-Hemşirelerin yasalar karşısında korunmaları,
-Evrensel nitelikte hemşirelik bakımı verebilecekleri düzeye getirilmeleri için, yeterlilik sınavı ile birlikte, hemşire yetiştiren tüm okulların fiziki koşulları; eğitim kadroları; eğitim-öğretim kaynakları değerlendirilmeli ve alınan sonuçlara göre gerekli yeni düzenlemelere yer verilmelidir. Bunlar yapılmadığı takdirde, hekimler ne denli iyi yetiştirilir ve iyi performans gösterirlerse göstersinler, tıbbi uygulamalarda başarı ve toplum sağlığında düzelme beklenmemelidir. Ayrıca, üreticisi olduğumuz bu hizmetin, diğer bir konumda tüketicisi olduğumuz ve hizmetin geliştirilmesi sorumluluğunun her bir bireye ait olduğu gerçeği de hiç bir zaman unutulmamalıdır.