Evrensel bir insan hakkı ihlali olan şiddet kültürel, ekonomik, coğrafik fark gözetmeksizin tüm dünyada görülen önemli bir toplum sağlığı sorunudur. Şiddet denildiğinde ilk aklımıza gelen grup kadınlar olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2021 raporunda 15-49 yaş grubu kadınlarda dünya çapında eşi veya yakın partneri tarafından fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalma oranını yaşamın herhangi bir dönemi için %27 olduğunu belirtmiştir. Türkiye’de 2014 yılı kadına yönelik aile içi şiddet araştırmasında her on kadından dördünün eşi veya birlikte olduğu erkeklerin fiziksel şiddetine maruz kaldığını belirtmiştir. Araştırmalar şiddetin kadın üzerinden ele alınmasını “şiddetin kadınlaşması” olarak tanımlamaktadır. Şiddeti uygulayan erkek şiddete maruz kalan ise kadın, bunu örnek bir cümle ile tanımlarsak. “Ali Ayşe’yi Dövdü” bu cümle pasif şekle dönüştürüldüğünde “Ayşe Ali tarafından dövüldü“ aslında Ayşe hala şiddete maruz kalmaktadır. “Ayşe dövüldü” dediğimizde de aslında eylem değişmemektedir. Bir süre sonra bu durum “Kadınlar dövülüyor” şekline dönüşerek günlük hayatımızın içine girmektedir. Peki toplumsal algı bu şekilde nasıl şekilleniyor denildiğinde ilk akla gelen medyadır. Acaba medya kadına karşı şiddeti nasıl ele almaktadır? Şiddete ilişkin medya haberleri incelendiğinde “hamile sevgiliye öldüresiye dayak” başlıklı bir gazete haberi, devamında “akaryakıt istasyonunda öldüresiye dövdü hayatından endişe ediyor” şeklinde başka bir haber karşımıza çıkmaktadır. Medyada şiddet haberleri daha çok kadına yönelik şiddet olarak, kadının resmi ya da flu görüntüsü ile birlikte sunulmaktadır. Ayrıca şiddete ilişkin daha çok şiddetin nedenine ve uygulama şekline ilişkin bilgilerin verildiği de (yemek yapmadığı için, bıçakla yaraladı vb.) dikkat çekmektedir. Şiddeti uygulayan kişinin ise genelde adı, sanı, resmi bulunmamakta bu durum şiddetin bir kadın sorunu olarak algılanmasına zemin hazırlamaktadır.
Peki kadın sorunu olarak adlandırılan şiddetin etkileri nelerdir? diye araştırıldığında sonuçların çok çeşitli olduğu görülmektedir. Öncelikle şiddet kadında fiziksel, zihinsel, sosyal birçok olumsuz sonuca neden olmaktadır. Ayrıca çocuklukta şiddete maruz kalan kadınların yetişkinlikte de şiddete maruz kalma oranının arttığı ve kendi çocuğuna da şiddet uyguladığı belirtilmektedir. Şiddet olaylarının büyük bir kısmı çocukların gözleri önünde gerçekleşmekte ya da çocuklarda şiddete maruz kalmaktadır. Bu durum çocuklarda fiziksel, duygusal, davranışsal birçok soruna yol açmaktadır. Araştırmalar şiddet gören çocuklarda içine kapanma, korkaklık, iletişim sorunu, okul yaşamında başarısızlık durumlarının daha fazla olduğunu göstermektedir. Şiddetin en ağır sonucu olan kadının hayatını kaybetmesi ya da engelli kalması durumunda da çocukların tüm yaşantısı olumsuz olarak değişebilmektedir. Bunların yanı sıra kadının şiddetle baş etme çabası içerisinde erkeğe karşı sözel ve/veya duygusal şiddet uygulaması da erkeğe yönelik şiddetin önemli bir örneğidir. Görüldüğü gibi şiddetin olumsuz sonuçları kadınlarda daha fazla olmakla birlikte erkekleri ve çocukları da etkilemektedir. O zaman şiddeti sadece kadınların sorunu olarak değerlendirmek bu önemli problemin önemsizleşmesine ya da çözüm yollarında sınırlılıklara neden olmaz mı?
Şiddetle mücadelede görev alan kurum ve kuruluşlara bakıldığında çoğunluğunun yönetiminde kadınların görev aldığı görülmektedir. Örneğin geçmişten günümüze kadar Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı ve daha sonrasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yapan toplam 19 bakanımızın sadece dördü erkektir. Benzer durumu kadın haklarına yönelik kurulan sivil toplum kuruluşlarının yönetiminde de görmek mümkün. Bu durum kadını en iyi kadın anlar düşüncesinin bir sonucu olarak görülmektedir. Şiddete karşı en önemli mücadele Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından hazırlanan 2021-2025 yıllarını kapsayan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planıdır. 4. Ulusal Eylem Planının çok kapsamlı olduğu ve kadına yönelik şiddetin neredeyse her boyutunun detaylı şekilde ele alındığı görülmektedir. Özellikle eylem planının toplumsal farkındalık başlığında erkeklerinde şiddetle mücadeleye katılımının sağlanması hedeflenmiştir. Bu bağlamda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi, erkeklerin bilinçlendirilmesi, eşitlik, farklılıklara saygı, sağlıklı ve olumlu iletişim konularında farkındalık çalışmaları planlanmıştır. Bu amaçla hazırlanan günümüzdeki kamu spotları oldukça etkileyici olmakla birlikte geçmişten günümüze benzer mesajlar verdiği, şiddeti toplumun değil kadının sorunu olarak gösterdiği görülmektedir.
Şiddet çok boyutlu bir olgu olup çözümü de çok boyutlu olmalıdır. Sorunların çözümünde toplumun yapısı dikkatle ele alınmalı ve stratejiler günümüz çağına uygun olarak dinamik şekilde oluşturulmalıdır. Örneğin birçok gelişmiş ülke sağlık sorunlarının giderilmesinde “eğitim vermek” girişimini günümüzde kullanmamaktadır. Çünkü özellikle gelişmiş ülkelerde eğitim ve gelir seviyesi arttıkça insanlar bilgiye çok hızlı ulaşmakta ve bilgisizlikten kaynaklı yanlış davranışları görmek çok mümkün olmamaktadır. Şiddet sorununu da bu bakış açısıyla günümüz koşulları dikkate alınarak ele alınmalıdır. Şiddet uygulamada lider olan erkekler neden çözümde de lider olmasın! 4. Ulusal Eylem Planında erkek lider ya da liderler yetiştirilmesinden hiç bahsedilmemektedir. Lider’in kelime anlamına bakıldığında “ bulunduğu çevreye yarar sağlayan, süregelen gelenekte köklü değişiklikler yapan ve çevreyi yönetmek için sorumluluğu; sezgi, zeka ve bilgiye dayalı karar ve uygulamalarla taşıyan kişi” olarak tanımlanmaktadır. Kadına karşı şiddetle mücadelede erkek bir lider, çevresindeki kişileri etkileyebilir, şiddete ilişkin geleneksel yaklaşımı değiştirebilir, erkekler başta olmak üzere şiddete karşı toplumsal duyarlılığın oluşmasında önder olabilir ve sorumluluk alabilir. Örneğin toplumun geneli tarafından sevilen bir sporcunun şiddete karşı bir eylem hareketi başlatması ve bulunduğu spor programlarında bunlara ilişkin mesajlar vermesi erkekler üzerinde ne büyük etki yaratabilir. Aslında sadece bir ya da birkaç kişinin lider olması ya da liderlerin ünlü olması gerekmez, eğitim kurumlarında eğiticiler şiddete karşı lider erkekler yetişmesinde rehber olabilirler, bu lider erkekler kadınlarla birlikte şiddete karşı mücadele edebilir, akranlarına rol modeli olabilirler. Kadın sorunu olarak adlandırılan aslında tüm toplumun sorunu olan şiddet karşısında toplumsal duyarlılığın oluşturulması oldukça önemlidir. Örneğin medyada çıkan küçük bir çocuğun şiddete maruz kalma ya da öldürülme haberine nasıl kadın erkek, genç yaşlı toplumun her kesimi büyük üzüntü yaşayıp toplumsal olarak tepki gösteriyor ise bir kadının eşi ya da sevgilisi tarafından dövüldüğü ya da öldürüldüğünde de toplumun benzer bir tepki vermesi toplumsal duyarlılığın önemli bir göstergesi sayılabilir. Toplumun yaklaşık yarısını oluşturan erkeklerin sadece eğitilmesi yetmez, kadınların güçlendirilmeye çalışıldığı kadar erkeklerinde şiddetin karşısında durması için güçlendirilmesi hatta daha fazlası lider olması gerekmektedir.
2 yorum
Kaleminize sağlık sayın hocam, konuyu cok güzel ele almışsınız. Kadına karşı siddetin önlenmesinde özelikle lider erkekler vurgusu oldukça ufuk açıcı..
Emeğinize sağlık, güzel yorumlamışsınız👏👏