Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelere, güzel binalara ve milli gelirine değil, o insanların ahlaki değerlerine bağlıdır… Martin Luther.
Ahlaki değerler
Ahlak, Türk dil kurumu sözlüğünde “bireylerin toplumda uyması gereken yazılı olmayan kurallar” şeklinde tanımlanmıştır. Başka bir ifade ile “bireyin çevresine ve yaşadığı topluma zarar vermeden uyum sağlaması” denilebilir. Ahlaki kurallar yazılı olmayıp toplumdan topluma farklı olabilmektedir. Her ne kadar ahlaki kurallar farklı olsa da, evrensel ve en önde gelenleri; yakın çevreye destek olmak, üyesi olunan gruba yardım etmek, iyiliklere karşılık vermek, dürüst ve cesur olmak, büyüklere saygı göstermek, adaletli olmak ve başkalarının mahremiyetine saygı göstermek olarak özetlenebilir.
Toplumun dirlik ve düzeni yasalar ile korunmakla birlikte bireyler, her türlü eyleminde kendi iç muhasebesini yaparak oto denetim mekanizmasıyla davranışlarını düzenlemelidirler. Çünkü birey, yapacağı eylemden önce onun sonuçlarını düşünüp ahlaki değerlere uygun olmayan davranışlardan kaçınması toplumsal huzur açısından işleri çok kolaylaştıracaktır. Tarihin her döneminde ahlaki değerler önemsenmiş, birçok yasal düzenlemeye temel teşkil etmiştir. Bu değerler güçlü olduğu dönemlerde toplum huzurlu olduğu halde, zayıfladığında çöküntü meydana gelmiştir.
Bilindiği gibi 6 Şubat 2023’de yaklaşık 11 ilimizi etkileyen ve son yüzyılda Türkiye’de en fazla yıkıma neden olan bir doğal afet(Deprem) meydana gelmiştir. Söz konusu depremde kesin olmayan resmi rakamlara göre 7500’den fazla bina yıkılmış, 50.576 bina ağır hasarlı, 49.000’den fazla ölüm meydana gelmiştir. Öncelikle söz konusu afette hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diler, bütün milletimize geçmiş olsun dileklerimizi iletmek isterim. Böyle olaylar birçok yönden olumsuz sonuçlar doğurduğu gibi, toplumun ve yönetimin, planlama/kriz yönetimi, etik ve ahlaki değerler yönünden hangi düzeyde olduğunu anlamak mümkün olmaktadır. Bu makalede, doğal afetlerde yaşanan olayların etik ve ahlaki değerlerin düzeyini nasıl gösterdiği ve alınabilecek önlemler tartışılmıştır.
Yönetimde ahlaki değerler
Türkiye’de yakın zamanda meydana gelen deprem afetinde yaşanan olaylar ve neticedeki kayıplar, neresinden bakılırsa bakılsın bazı iyi hasletlerin toplumsal bozulmaya karşı mağlup olabileceğini göstermiştir. Yaşanan deprem doğal afetinde yaşanan eksiklik ve aksaklıkların ana nedeninin ahlaki değerlerin zayıflaması olduğu değerlendirilmiştir. Görülen en önemli eksiklikler aşağıda özetlenmiştir.
- Yapıların proje ve inşaatlarında afet durumlarının hesaba katılmayıp göz ardı edildiği
- Bazı yapılarda inşaattan sonra tehlikeli değişiklikler yapıldığı (Taşıyıcı kolon/kiriş kesme)
- Bu ve benzeri afetlere hazırlığın yeterli düzeyde yapılmadığı
- İlgili ve sorumlu devlet birimlerinin görevlerini yeterince yapmadığı için güven bunalımı yaşandığı
- Geçmişte uygulanan imar afları ile ruhsatsız yapılaşmanın özendirildiği
- Afet anında hızlı müdahale edilmediği
- Arama kurtarma ekiplerinin yetersiz kaldığı
- Uluslararası destek ekiplerinin etkili çalışamadığı
- Afette acil yardım amacı olması gereken kurumun yardım malzemelerini sattığı
Bunlara ilaveten olumlu olarak gözlemlenen davranışlar:
- Halkın birbirine yardım etmekte gönüllülüğü
- Afet bölgesine gönüllü olarak yardıma gidilmesi
- Her şeye rağmen sabır ve metanetin korunması
Kamu görevlilerinin ahlaki özellikleri ne olmalıdır?
Her ne kadar kamu görevlisi ve yöneticilerinin görevlerinde uyması gereken kurallar yasalar ile belirlenmiş olsa da, yaşanan olumsuzluklara bakıldığında, kamu görevi yapanların yasal kurallar ile birlikte birçok ahlaki ve etik ölçütü dikkate almadığı görülmektedir. Sonuçta yasal mevzuatta belirlenen kurallara uyulmasının sağlanmadığı, gereken denetimlerin yeterince yapılmamasının yanında afete hazırlık çalışmaları ve planlamaların eksikliği hissedilmiştir. Vatandaşın küçük menfaatler için kurallara uymamasına göz yuman görevli ve yetkililer hem kendilerini hem de toplumu tehlikeye atmış olmaktadırlar. Bunun sonucunda ise afetlerin yıkım ve zararı katlanarak artmaktadır.
Kamu görevlilerinin etik davranış ilkeleri 5176 sayılı kanuna istinaden yönetmelik ile düzenlenmiş olup aşağıda verilmiştir.
- Görevin yerine getirilmesinde kamu hizmeti bilinci
- Halka hizmet bilinci
- Hizmet standartlarına uyma
- Amaç ve misyona bağlılık
- Dürüstlük ve tarafsızlık
- Saygınlık ve güven
- Nezaket ve saygı
- Yetkili makamlara bildirim
- Çıkar çatışmasından kaçınma
- Görev ve yetkilerin menfaat sağlamak amacıyla kullanılması
- Hediye alma ve menfaat sağlama yasağı
- Kamu malları ve kaynaklarının kullanımı
- Savurganlıktan kaçınma
- Bağlayıcı açıklamalar ve gerçek dışı beyan
- Bilgi verme, saydamlık ve katılımcılık
- Yöneticilerin hesap verme sorumluluğu
- Eski kamu görevlileriyle ilişkiler
- Mal bildiriminde bulunma
Bazı hatalı icraatlar
Yönetim görevlerinde olanların etkileri daha geniş olduğundan, bu tür görevleri icra edenlerin etik ve ahlaki nitelikleri çok daha önemlidir. Görevini tam olarak yapmayıp inşaat projelerindeki eksikliğe göz yuman bir yetkilinin yanlışı, birkaç nesil veya grubu olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle onların sorumluluğu diğer bireylere göre çok daha fazladır. Çünkü görevleri gereği yaptıkları icraatlar ile farklı bireylerin geleceklerini olumlu veya olumsuz şekilde etkileyebilecektir. Eğer ahlaki çöküntü söz konusu ise, sadece bireysel problemler değil toplumun çoğunluğunda huzursuzluk arttığı gibi dağılma ve çöküntü hızlanacaktır. Maalesef toplumdaki ahlaki bozulmanın doğal afetlerdeki yansımaları çok daha fazla canımızı acıtmaktadır. “Şüyuu vukuundan beter” denilebilecek olayların yaşandığı görülmektedir. Bazı olumsuz olay ve davranışlar aşağıda özetlenmiştir.
- Doğal afetlerin olma olasılığı yüksek olan bölgelerde sorumluların önlem almaktaki ihmalleri
- Vatandaşın yeteri kadar bilgilendirilmeyerek duyarlılığın zayıflaması
- Sorumlu olan görevlilerin afet sonrasında kendilerini sorumlu görmemeleri
- Önceden yeterli hazırlık yapılmadığından müdahalede geç kalınması
- Olaylardan siyasi kazanç elde etme hesapları yapılması
- Yapılan inşaatlarda gerek müteahhit, gerek mühendis, gerekse yeterli denetim yapmayan sorumluların hiçbir şey yokmuş gibi davranmaları
- Depremzedelerin yıkıntıdaki mallarının yağma ve talan edilmesi
- Sonrasında yapılabilecek soruşturmalarda kullanılabilecek kanıtların yok edilme çabaları
- Birçok depremzede yaralının ortadan kaybolması
- Kimsesiz kalan çocukların başka amaçlar için yetiştirilme çabaları
- Evlat edinilen depremzede çocuklar için vicdanları yaralayan hesaplar yapılması
- Böyle zamanlar için yardım ve bağış yaptığımız resmi kurumların yardımları ticari kazanca çevirme girişimleri
- Depremzedelere yardım etmek isteyen STK’ların engellenme çabaları
- Halkın perişanlık ve çaresizliğinin istismar edilme girişimleri(Emlak fiyat ve kiraların katlanarak artması)
- Denetimsiz yapılaşmayı adeta teşvik eden imar affı uygulamalarının yapılması.
- Bölgedeki yöneticilerin afetteki sorumluluktan değil seçimlerde aday olmak için istifa etmeleri.
- Bütün bu olumsuzluklara göz yuman yetkililerin hatayı kabul etmek yerine olaya takdir-i ilahi demeleri
Sonuç ve yapılması gerekenler
Yukarıda açıklanan nedenlere bağlı olarak her yaştan binlerce mazlum insanımız hayatını kaybetmiş, milyonlarcası evsiz kalmış ve mağdur olmuştur. Yaşananlar, toplumun kurtarıcısı olması gereken yardım kuruluşlarına olan güvensizliği arttırmıştır. Bu güveni tesis edecek uygulamaların geliştirilerek tatbik edilmesi gereklidir. Ölenler geri gelmez ama, yaralar sarılarak bir süre sonra acılar unutulur. Ancak, ahlaki erozyon devam ettiği sürece, aynı tedbirsizlik ve istismarlar bitmeyecektir. Dolayısıyla yine benzer acılar yaşanabilecektir. Bir başka anlamda “ahlaki depremler, güçlü jeolojik sarsıntılardan daha tehlikelidir” denilebilir. Asıl tedavi edilmesi gereken hastalığımız ahlaki ve etik değerlerin zayıflamasıdır. Dünya bunun çözümünü bulmuş ise biz neden bulmayalım?
1 yorum
Madde planındaki hakikatların hayat bulabilmesi için başka güce ihtiyaç var bunu bilimle sağlamak mümkün olamaz. Ne sağlayacak manevi eğitim. Affınıza mağruren küçük bilinen bir misali tekrar hatırlatalım. 5 birden büyüktür lakin haram beş lira helal bir kuruştan küçüktür . İşte bu şuuru bu idraki son Asrın eğitim müfredatı ile sağlamak mümkün mü?
Çocuklarımıza “niçin eğitim” veriyoruz ile ” nasıl eğitim” vereceğiz acil ele alınmalı ve çocuklarımızın üç “K” sını yani kafa,kalb ve karınlarını kadim değerlerimizin istikametinde doldurup asrn idrakine yön verecek kadar geliştirmeyi gaye edinmeli