Sigara ve kanser arasındaki çok yakın arkadaşlığın (!) artık bilinmeyen tarafı olmamasına rağmen her geçen gün, neredeyse insanlık tarihi ile yaşıt olan ve Şeytan’ın şapkasından çıkan (!) bu keyif verici bitkinin yeni yeni marifetleri ortaya çıkarılır oldu. Rivayet edildiği üzere, Firavun’un dışkısını gören Şeytan onun üzerine idrarını yaparak tütün bitkisinin oluşmasını sağlamıştır. Bunun doğru ya da yanlışlığını bir kenara bırakırsak, binlerce yıldır hem bilimsel olarak hem de dinler tarafından tütünün zararlı olduğunun vurgulanmaya çalışıldığını görürüz.
Bu kadar lafı etmemin nedeni sorulacak olursa; 8-12 Ekim 2010 tarihleri arasında İtalya’nın Milano kentinde yapılan Avrupa Tıbbi Onkoloji Kongresi’nde (ESMO, 35th Congress of European Society for Medical Oncology) sunulan bir araştırmanın haber kanallarında ve dergilerde oldukça yankı bulduğunu söylemekle açıklamaya başlayacağım (BBC, Newscientist vb). Bu sansasyonel araştırma, Birmingham Üniversitesi Kanser Araştırma Ekibi’nden Başkan Yuk Ting Ma tarafından sunulan “Smoking-induced p16 methylation in young women” başlıklı araştırmadır.
Yukarıda sözü edilen kongrede sunulan bu araştırmadaki en önemli bulgu, sigara tüketiminin epigenetik değişikliklere neden olarak kanser gelişmesinin sağlanması arasındaki direkt ilişkinin ilk kez ortaya konmuş olmasıdır.
Aslında kanserle sigara tüketimi arasındaki ilişki on yıllar önce ortaya konmuştur. Ayrıca, uzun yıllardır yapılan araştırmalarla kanserin dünyadaki en büyük etkeninin sigara olduğu ve insanda da DNA hasarı yaptığı kesin olarak belgelenmiştir. Keza araştırıcılar metilasyon gibi epigenetik değişikliklerin, yani bir anlamda çevresel etkenlerin, DNA dizisinde herhangi bir değişiklik olmadan genin ekspresyonu olan proteinleri değiştirdiğini de göstermişlerdir. Fakat Ma ve ekibinin bu çalışmasına kadar insandaki DNA metilasyonunu sigaranın direkt olarak etkilediği ortaya konmamıştır. Bu araştırmada bazı tümör baskılayıcı genlerin, yani kanser oluşumunu önleyici genlerin sigara tarafından anormal şekilde metile edildiği ve böylece kanserleşen hücrelerin başıboş kaldığı görülmüştür.
Canser Research UK tarafından desteklenen bu projeyi, Ma ve ekibi, daha önce rahimlerindeki hücrelerin prekanseröz değişim gösterdiği yaşları 15-19 arasında değişen toplam 2.011 sağlıklı kadın üzerinde gerçekleştirmişler. Araştırmaya dâhil edilen bu genç kadınlardan araştırma kapsamına alınmalarından sonra sigaraya başlayanlar ile hayatlarında hiç sigara içmemiş olan kadınların serviks smearlarını p16 geninin metilasyonu bakımından karşılaştırmışlar. Çünkü p16 geni tümör baskılayıcı bir gendir ve metilasyona uğradıktan sonra da bu baskılama işlemini yerine getiremez, yani inaktive olur.
Sonuç olarak bu araştırma iki önemli sonucu ortaya koymaktadır. Birincisi sigara gibi epigenetik faktörlerin kanser gelişiminde önemli bir rol oynadığı kesin olarak gösterilmiştir. İkincisi de genç kadınların sigara içmekten özenle kaçınmaları gereğinin açık olarak kanıtlanmış olmasıdır. Hele hele genç kızlarımız arasında hızla yayılmaya başlamış olan sigara tüketimi için ailelerin ve yetkililerin birlikte çözüm oluşturmalarının gerekliliği de gözler önüne serilmiştir.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.