It is not enough to have a good mind. The main thing is to use it well.” (Descartes, ‘The Discourse on the Method ‘ 1637)
“Akıllı olmak yetmez. Asıl olan onu iyi kullanmaktır.
Basında yer alan haberlere göre, Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), tütünün dünyada önlenmesi mümkün olduğu halde ölüme yol açabilen hastalık nedenleri arasında ilk sırada olmasından dolayı özellikle iş yerlerine ve kamuya açık yerlere sigara yasağı getirilmesi çağrısını tekrarlamış.
Her ne kadar Birleşmiş Milletlerin, Amerika’nın en son Irak işgali ve oradaki uygulamalarına göz yumması ile İsrail’in Lübnan ve Filistin’de yaptığı katliamlara seyirci kalmasından sonra, binlerce insanın beleşten maaş alıp uluslararası seyahatler yaptığı, alt komisyonlar oluşturup uygulanmayacak kararlar çıkarttığı, dünyanın sorunlu bölgelerine gidip beyaz ciplerine “UN” yazıp gezen, biraz sıkıyı gördüğünde toz olan insanların çalıştığı, belli devletlerin-tabii ki bunların başında ABD geliyor-yaptığı haksız uygulamalarına paravan olan bir kuruluş olmaktan öte bir şey olmadığı iyice ortaya çıkmasına rağmen bu sefer isabetli bir çağrıda bulunmuş.
Dünya Sağlık Örgütü özellikle pasif içiciliğin tehlikelerine dikkat çekerek, her yıl 200 bin çalışanın iş yerlerinde maruz kaldıkları duman nedeniyle öldüğünü belirtiyor. Bilindiği üzere pasif içicilik denilen şey, sarımsak yeyip ikide bir yanınızda geğiren bir adamın yanında sarımsak kokusuna maruz kalmak veya adamın birinin kokmuş çorabını size doğru uzatması gibi bir şey. (Bu yazıda ‘adam’ bir cinsiyet ifadesi olarak değil, insan manasında kullanılıyor. ‘Adam’, erkek de, kadın da olabilir.) Pasif içicilikte, siz temiz hava solumak isterken adamın biri ağzından ve burnundan çıkarttığı zararlı ve pis kokulu bir duman ile bulunduğunuz ortamın havasını kirletir. Ancak bu kirletme sarımsak, çorap veya ter kokusundan daha tehlikelidir çünkü içinde zararlı maddeler de bulunur. DSÖ’nün raporuna göre de, yılda 200 bin kişi iş yerlerinde, çevrelerinde bulunan düşüncesiz, duyarsız, saygısız ve kanun tanımaz insanlar tarafından bu zararlı maddeler yoluyla öldürülüyormuş.
Yayımlanan rapora göre, sigara tüketim eğilimleri bu şekilde devam ederse, günümüzde sigara içenlerin yarısı, yani 650 milyon kişi bir gün tütünle bağlantılı nedenlerden ölecekmiş. Tabii bu durum, rakam yukarıdakiyle kıyaslanamayacak kadar büyük bile olsa endişe verici değil. Çünkü bir önceki durumda eceli ile ölmeyi bekleyen masum insanların ev, oda veya iş arkadaşları tarafından öldürülmesi söz konusu. İkinci durumda her ne kadar rakam yarım milyarı aşan bir insan kitlesini ifade etse de burada acınası bir durum söz konusu değildir. Zira onlar, her şeyden önce bir çevre düşmanı, yani dumanı ile çevresindeki insanları ölüme götüren potansiyel bir katildir. Onların, pasif içicileri koruma duyarlılığında olan bir tiryaki olduğunu düşünsek bile yine acınası durumları yoktur. Çünkü onlar, kendilerinin ve/veya ailelerinin rızklarını (ekmek parası/nafaka) kül ve dumana dönüşen bağımlılık yapıcı bir maddeye verecek kadar vurdumduymaz ve sorumsuz insanlardır. Bunun da ötesinde bu muhteremler kullandıkları gıdaların ‘son kullanma tarihine’ bakacak, tükettiği yiyeceklerin içinde ‘zararlı ve kanserojen madde’ var mı diye “içindekiler”i okuyacak kadar ‘duyarlı’, fakat paketin üzerinde “sigara sağlığa zararlıdır”, “sigara öldürür”, “sigara kanser yapar”, “sigara anne karnındaki çocuğu sakat bırakır” yazdığı halde o paketi, bir de üzerine para vererek alacak kadar ‘üstün bir zeka’ya sahiptir. Muhtemelen bu “zekaların üstünlük derecesi” de tükettikleri sigaranın markasına göre değişiklik göstermektedir. Bu, 650 milyon kişinin ölme ihtimali nedeniyle DSÖ, yetkililerin iş yerlerinde ve kamu alanlarında sigara ve tütün ürünleri kullanımına küresel bir yasak getirmesi çağrısında bulunmuş. İyi demiş de, bu “üstün zekalılar” sigara içmenin bir yolunu yine bulurlar. Bizde maalesef henüz fazla yok ama, yurtdışındaki bazı ülkelerde görüyoruz. Sigara içme odaları yapıyorlar. Hele bazen bunlar bir de camdan oluyor ki, işte o zaman demeyin gitsin. İçeriye doluşuveriyorlar, kimi oturarak kimi ayakta. Ortalık bir duman, bir duman. Tıpkı laboratuvarda camekana konulmuş fareler gibi; Bir ileri, bir geri. Tabii böyle bir ortam onlar için de kârlı. Zira 1 sigara fiyatına yoğun dumana maruz kalıp 2 sigara içmiş gibi oluyorlar. Ama camekanlarından çıkıp insanların arasına karıştıklarında işte sorun o zaman başlar. Üstleri başları leş gibi kokar ve çevresindekiler de bu kokuya katlanmak zorunda kalır. Biraz daha duyarlı olanlar parfüm falan sıkarlar ama beyhude. Ter kokusuna deodorant ne yapsın? Sen baştan vücudunu temiz tutacaksın. Halihazırda Fransa, İspanya, İrlanda ve Portekiz gibi Avrupa ülkelerinde restoranları da içeren kapsamlı ve sıkı sigara yasakları uygulanmakta. Finlandiya ve İngiltere de bu ülkelere katılmaya hazırlanmakta. Bilindiği gibi Avustralya, ABD ve Kanada ‘da bölgesel yasaklar bulunmakta. Bizde de bu konuda bazı yasaklar var ama maalesef pek çok yasa, kural ve kanun gibi bu da ülkemizde farklı farklı uygulanmakta. Anayasa’nın bile doğru anlaşılıp uygulanamadığı bir ülkede buna pek de şaşmamak lazım aslında. Bir Anayasa maddesinin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda memleketteki Anayasa hukuku profesörlerinin tamama yakını farklı, Anayasa Mahkemesinin üyelerinin tamama yakını ise farklı düşünüyorsa vatandaş ne yapsın. Ya bu üniversite hocaları bir şey bilmiyor -ki mahkeme üyelerini de yetiştiren onlar-, ya da Anayasa Mahkemesi Üyeleri bir şey bilmiyor. Belki de bu hukuk denilen şey ‘guguk’ gibi bir şey. “Bazen öyle-bazen böyle-bazen de şöyle”, “sana öyle-bana böyle-ona da şöyle”, “dün öyle-bugün böyle-yarın da şöyle.” Ama bir şeyi takdir etmemiz gerekir ki, şehirlerarası otobüslerdeki sigara içme yasağı, bu ülkeden ve bu ülkenin sigara içen populasyonundan hiç beklenmeyecek kadar üst düzeyde bir başarı ile uygulandı. Arada bir bunu ihlal eden şoförler çıksa da, “o kadar kusur ‘hakim’ kızında da olur.”
Dünya Sağlık Örgütü bulgularına göre, sigara içenlerin sayısı özellikle gelişmekte olan ülkelerde hâla hızla artıyormuş. İşte bu da biraz önce sözünü ettiğim sigaranın zeka ve irade üzerine etkisi ile ilgili bir şey olsa gerek. Her halde gelişmekte olan ülkelerin insanlarının sigaraların üzerinde yazan “sigara sağlığa zararlıdır”, “sigara öldürür”, “sigara kanser yapar”, “sigara anne karnındaki çocuğu sakat bırakır” türündeki yazıları anlaması ve bunun sonucunda bir davranış biçimi geliştirmesi gelişmiş ülkelerin insanlarına göre farklı zaman alıyor.
Çin ‘de yılda bir milyon kişi tütünle bağlantılı hastalıklar sonucu ölüyormuş ve önlem alınmazsa 2020’ye gelindiğinde bu rakam tam iki katına çıkacakmış. Malum, nüfus artış oranı gelişmekte olan ülkelerde daha fazla. Bilemiyoruz, belki de bu yüzden sigaraya başlamama veya başladıktan sonra bırakma yönünde gösterilen çabalar bu ülkelerde sonuç vermiyor. Devletler sigarayı bir tür nüfus kontrol yöntemi olarak kullanıyor olmasın? Baksanıza Batı Avrupa ve Amerika’da tütün ürünlerine uygulanan vergilere. Maksat, caydırıcı olsun, vatandaş sigara içmesin.
Sonuç olarak; Ey sigara içip kendini ölüme götüren dostlar! Yolunuz açık olsun! Önden gidenlerinize bizden selam söyleyin! Ama sizden bir ricamız var. Biliyor musunuz sigara dumanınız çok kötü kokuyor? Sizler sigara içmeyenlerin havasını bozuyorsunuz. Sizler kendisine -ki bu bizim fazla umurumuzda değil- ve çevresine zararlı bir insan türünü teşkil ediyorsunuz. Bakın sizin yüzünüzden her sene yüz binlerce insan ölüyormuş dünyada. Sigara dumanının zeka üzerine etkisinden yukarıda bahsettim. Varın dumanınızı kendinize ve kendi türünüzdekilere saklayın. Biz zekamızdan memnunuz. Bizleri de yanlış davranmaya zorlamayın. Siz vücudunuz dışarıya açılan muhtelif deliklerinden duman çıkartıyorsunuz diye biz de mi “bir şeyler” çıkartalım. “Mukabele-i bil’misil kaide-i zalimanedir.” Yani, ancak zalimler karşısındakine onun yaptığının aynı ile cevap verir. Siz sigara için, biz kokmuş çoraplarımızı çıkaralım. Siz pipo için, biz geğirelim. Siz puro için, biz -affedersiniz- gaz çıkaralım. Böyle medeniyet olur mu? Biraz empati yapın. Kendinizi bizlerin yerine koyun. Tabii eğer sigaranın düşünce ve duyarlılık üzerine etkileri, zeka üzerine olan etkileri ile aynı değilse…