Bu sabah diğer uyandığım pazar sabahlarından farklı. Pazar günü ama belki saatler sonra çocuklarımızın gireceği sınavın heyecanını ben de içimde hissediyorum. Sanki kendim de sınava tekrar giriyor gibiyim. Ben de yıllar önce (1992 yılında) 2 basamaklı öğrenci seçme sınavı (ÖSS) ve öğrenci yerleştirme sınavı (ÖYS) sınavlarına girmiştim. Şimdi isimleri farklı da olsa, temel yeterlilik testi (TYT) ve alan yeterlilik testi (AYT) öz de değişen birşey yok. Sadece adlandırma farklı ama geçmişten günümüze pek farklı değiller. Bizim zamanımızda 2 sınav arasında 1 aydan uzun bir süre vardı. Şimdi çocuklarımız ardı ardına günlerde 2 sınava birden giriyorlar. Onlar içinde, bizim kuşağın yaşadığı gibi de hayatlarımızda ki önemli bir dönüm noktası. Sistem daha idealini buluncaya kadar da (eğer arıyorsa) değişmeyecek gibi gözüküyor. Ama aklımdan geçenler çok farklı, keşke öğrencilerin tamamından haberdar bir sistem olabilse onların yeteneklerini erkenden fark edebilse ve yeteneklerine göre verimli olabilecekleri yönde onları yönlendirebilse. Tabiki her şey daha iyi olur ve belki de Japonya gibi olur muyduk? Tabiki çok çalışmadan asla.. Sınav sisteminin daha farklı olabilmesini ve böyle bir tek sınava dayalı olmamasını çok isterdim. Bizlerin yaşadıklarını yaşamamış olmamalarını. Avrupa da veya dünyanın başka ülkelerinde daha güzel eğitim sistemleri var. Sürdürülen sınav sistemlerimiz isimleri değişse de sonuçta pekte farklı değiller. Gencecik insanları 2×3 saat ile değerlendirmek ne kadar bilimsel olabilir. Her Anne Baba çocukları için daha iyi şeyler arzularken niye aynı sisteme onları maruz bırakmaya devam ediyoruz. Dünyada her şey doğal sürecinde bırakıldığında daha idealine doğru ilerlerken, böyle bir sistemin aynen yaşatılması bana yine doğal sürece birşeylerin engel olduğunu düşündürüyor. Ya da gerçekten eğitimin toplumun gelişmesi ve olgunlaşması için gerçekten çok önemli olduğunun halen toplumca farkında değiliz. (Evlatlarımız için daha çok idealist donanımlı öğretmene ihtiyacımız var, sorumluluğu özel kuruluşlara bırakmak ne kadar doğru.) Gelelim bizim kaçınılmaz güne..
Lise son sınıf öğrencisi ve mezuna bırakmış (12. sınıf) tüm gençler heyecanla sabah kalktı, pazar sabahı olmasına rağmen okula gidiyormuş gibi hazırlanıldı. Bu gün 2. sınav var. Evde kahvaltıyı hazırladık ama öğrencimiz çok heyecanlı, kahvaltıyı istediğimiz gibi değil de çok hızlı yedi ve masadan kalktı. Yüzünden sınavdan çok yakında kurtulmanın verdiği hafif bir sevinçle birlikte yeterince hazırlanıp hazırlanmadığına karar veremeyen bir kuşku okunuyor. Elinden düşüremediği cep telefonu ile uzaktaki arkadaşları ile sürekli haberleşme halinde. Birbirlerine bol şans dilediklerini düşünüyorum. Hızlıca masadan kalkılınca yola çıktık, sınav yeri evimize yakındı ama zaman hızla ilerlerken acele ettik. Evden arabamıza bindik ve okula 9:15 de vardık. Okula çok yaklaşamadık, 200-250 metre aşağısında arabamızı park ettik. Uzaktan gelen bazı veliler sıcak havanında tesiri ile hazırlıklı gelmişler. Kamp sandalyelerinde oturanların bir kısmında güneşten korunmak için şemsiye dahi vardı. Anne ve Babalar pazar günü olması sebebiyle birlikte gelmişler. Bazı çocukların sadece babaları var. Bazılarının geniş bir tezahürat ekibi denilecek düzeyde dedeleri, Anneanneleri dahi var. Tüm aileler uygun bir yerde konumlanıp beklemeye başladılar. Ama bazı veliler okul duvarının kenarından desteklerini sürdürmek ister gibi aynı yerde beklemeye devam ettiler. Bir kısmı gölge bir ağaç altında, kimisi de getirdiği şemsiye altına sığınarak beklemeye devam etti. Biz de kapıda oğlumuzla vedalaşıp, okul kapısından içeri girene ve gözden kaybolana kadar bekledik. Diğer ailelerde çocuklarını yanaklarından öperek sanki bir savaşa yollarcasına vedalaştılar. Bu ayrılış ne kadar kısa da sürecek olsa onların gelecekleri için büyük bir adımdı. İşte belki de bu yüzden yaşamlarında önemli bir dönümdü, bilgileri ile savaşacakları bir meydana çıkıyorlar. Ben eşimle gelmiştim, evimiz yakın olduğu için okulun kapılar açılıp öğrencilerin tamamı salonlara geçince oradan ayrıldık. Tüm gençlerin sınav alanına umutla girdiklerini gördüm. Hepsinde bu sınav sonrasında yaşamlarında değişim olacağı yönünde ümitler ve beklentiler yüzlerinde hoş bir tebessüm yaratıyordu. Tabi bazıları biraz gergindi ama yine de hayatlarında değişiklik olacağı fikri onlarında yüzlerine yansımıştı. Nasıl çalışmış ve hazırlanmış olurlarsa olsunlar aynı umut hepsinde vardı. Ya istedikleri gibi sorularla karşılaşır ve çoğunu yaparlarsa, işte o zaman istedikleri okullara gidebilme fırsatına kavuşacaklardı. Hepsi aynı hayalin içindeydi ama bazıları gerçekten ipi göğüslemek için çok çaba harcamıştı. Ama hepsi de o anda orada olmaktan dolayı mutluydu.
Eskiden benim zamanımda hangi üniversiteye veya hangi meslekleri seçmeyi sınavdan önce belki de bazılarımız son gece karar verip sıralıyorduk. Şimdi en azından bu zor tercih sınavdan sonra yapılıyor. Onun için doğru tercih kaygısının yükü öğrencilerde yoktu. Henüz bunu düşünmek için erken olduğu için meslek tercihi kaygısını yaşamıyorlardı. Bunun onları birazcık da olsa rahatlattığı belli oluyordu. Çünkü bir çoğu o güne kadar hangi mesleği yapabileceğini düşünmemişti. (Halen sistemdeki en büyük rehberlik eksikliklerinden birisi olduğunu düşünüyorum, kararı bunun ilmine sahip insanlara değil isteyenin istediğini tercih etmesine bırakmak.)
Sınav 3 saat sürecekti. Son 30 dakikada biz de bekleyenlere katıldık. Tüm veliler büyük bir merakla beklemeye devam ediyordu. Aslında bu merak oradaki herkeste uzun süredir mevcuttu, ama fazla anlatamıyorduk. Ancak merakımız son dakikalarda daha da çok arttı. Erken çıkan öğrencilere kulak misafiri olduk, sınav hakkındaki yorumlarını merak ettik. Kimi zor diyor, kimisi eh işte fena değil. Dakikalar hızla tükeniyordu. Sanki böyle bekleyişlerde zaman kolay tükenmiyor. Bilgi kırıntılarını öğrenmeye devam ettik. Diğer veliler gibi umarız çözmüştür halletmiştir diyorduk içlerimizden. Dualar ettik, bu büyük imtihanın kolaylaşması için.
Uzaktan okulun kapılarının daha geniş ve kalıcı şekilde açıldığını gördüm. Önce 3-4 öğrenci, sonra 5-6 sonra 5-7 öğrenci çıkmaya başladılar. Aileler hazır olda karşıladılar askerlerini. Onlar içinde ben ve eşim için de çok gurur vericiydi. O an orada olmak. çünkü evlatlarımız bu yaşa gelmiş ve önemli bir kapıyı aralamışlardı. Bu kadarı bile gurur vericiydi. Varsın olmazsa olmasın diye düşündüm, kulak misafiri olduğum diğer babalar anneler de sözleşmişçesine aynı şeyi söylediler. İşte oğlumuzda kapıda gözüktü, tüm okul boşaldıktan sonra göründü. Yüzü bize gülümsüyordu, çocukluğundan beri kaybetmediği güzel tebessümü ile yaklaştı. İkimizde ona sarıldık ve yanaklarından öptük. Gerçekten mutluydu, üstesinden geldiğini gösteren bir mutluluktu bu. Moralini iyi görünce hiç bir şey sormadık. Üniversite sınavına giren tüm öğrencileri tebrik edip şimdiden başarılar diliyorum. Aslında bu bir umuda yolculuktur ve her nasıl olursa olsun, zorluklarına rağmen gençlerin gelecekleri için umutlarını hayallerini asla yitirmemeleri dileklerimle.
Sınavları inşallah istedikleri gibi olmuştur, yaşamlarında her şeyin istedikleri gibi gerçekleşmesini diliyorum.